Çözmüyor oyalıyor!
Fotoğraf: Envato
Günlerdir, tutuklanacak mı tutuklanmayacak mı tartışmaları eşliğinde savcılığa giden Genelkurmay Eski Başkanı İlker Başbuğ, çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı.
Başbuğ, “Silahlı terör örgütü kurmak ve onu yönetmek”ten tutuklandı. Böylece; bundan böyle, hükümetin kendi muhaliflerini sindirmeye dönüşen tutuklama kampanyası ile ilgili tartışmaların daha da yoğunlaşacağını beklemek sürpriz olmaz.
“İnternet Andıcı” davasının bazı sanıklarının, “Biz Genelkurmay Başkanının emrini yerine getirdik” biçimindeki Başbuğ’un tutuklanmasına giden yola halı seren ifadelerdeki amaç da bu olmalı! Tabii bilmediğimiz başka bir nedenleri yoksa!
Çünkü Terörle Mücadele Yasası’nın uygulamaları, özel yetkili savcıların ve mahkemelerin tamamen siyasileştiğine dair tartışmalar zaten bir hayli yoğunlaşmıştı.
Nitekim; “Özel yetkili savcılar pervasız davranıyor”, “Terörle mücadele yasasını kullanan özel yetkili mahkemeler, herkesi terör örgütü üyesi sayıyor”, “Sivil siyaset yapanlar da terörist sayılıyor”, “Emniyetin fezlekesi tutuklanmak için yetiyor”, ... şikayetleri her geçen gün daha da artıyor. Bu şikayetler, “Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın”, “Terörle mücadele yasası kaldırılsın, en azından yenilensin!”e kadar gidiyor.
Bütün bu şikayetlere: özel yetkili savcılar, özel yetkili mahkemeler, Adalet Bakanlığı, Hükümet, ... kulaklarını tıkıyor.
Yıllardır süren bu şikayetleri duymazdan gelemediklerinde ise, AKP propagandası, bakan, başbakan gibi yetkililer devreye girdi; bir yandan “Mahkemeler doğrusunu yapıyor” diye tehditler savurdular, öte yandan da şikayetlerin dikkate alındığı, “Durumdan hükümet de rahatsız bunun için yasal düzenlemeler yapılmaya hazırlanıyor” haberleri yaydılar. Ve şimdi ortaya, “Mahkemelerin daha hızlandırılması için bir yasa hazırlığı” çıktı.
Efendim, “Uzun tutuklulukların nedeni mahkemelerin yavaş yürümesi, duruşmaların hızlandırılması için gerekeni yapıyoruz” propagandası, şimdi her şikayete, her tepkiye karşı bir ilaç olarak sunuluyor. Ve toplumda; “Bu adaletsizlikler, keyfi tutuklamaların, onca sivil, hayatında eline silah almamış, binlerce siyasetçinin, gazetecinin, yerel yöneticinin, sendikacının tutuklanması haksızdır, adaletsizdir; kabul edilmezdir” duygusuna ve düşüncesine yanıt veriyormuş gibi bir propaganda yürütülüyor.
Ancak gerçek böyle değildir.
Elbette tutuklamaların uzun olmasının bir nedeni de “Mahkemelerin yavaş yürümesi”dir. Ancak bu tutukluk süreleri Türkiye’de eskiden böyleydi; uzundu!
Kampanyaya ve her muhalifi içeri atmayı ve süresiz tutmayı amaçlayan tutuklamalara tepkilerin asıl nedeni, tutuklama sürelerini uzunluğu gibi genel bir adli sorun değildir. Bugün artık az çok hukuk ve insan hakları kaygısı taşıyan şikayetlerin iki kaynağı vardır.
Bu şikayet ve tepkilerin birinci kaynağı; Hükümetin izlediği ve siyasi muhatap saydığı, kendi politikalarıyla çatışan odakları; emniyeti, savcıları ve mahkemeleri kullanarak sindirmeyi bir siyasi tutum olarak benimsemesidir. Ve bu amaçla mahkemeler politize edilmiştir. Yani savcıların, mahkemelerin uygulamaları hukuki değil siyasidir. Bu kanı sadece AKP’ye muhalif olan değil, ama AKP içindeki az çok vicdan sahibi kişilerin de kanısıdır. Nitekim önceki gün ilk savunmaları tamamlanan odatv davasında Ahmet Şık, Nedim Şener gibi gazetecilerin, ilk savunmalarını aldıktan sonra bile “Tüm sanıkların tutukluluklarına devam” kararı bu politize olmuşluğun açık kanıtı olmuştur. *
Bu tutuklamaların keyfiliğinin, savcıların herkesi “terörist” kapsamına almalarının ve sorgusuz sualsiz neredeyse sınırsız bir biçimde içeride tutmalarının nedenlerinden birisi de Terörle Mücadele Yasası ve özel yetkili mahkemelerdir. Dolayısıyla Terörle Mücadele Yasası ve özel yetkili mahkemelerin dayandığı hukuk, az çok demokratik bir çizgiye çekilmeden ya da bu yasa ve bu mahkemeler kaldırılmadan bugünkü durum değişmeyecektir.
Hükümetin ve AKP propagandasının bütün bu sorunlara “Mahkemelerin hızlandırarak düzeltileceği” biçimindeki iddiaları ise tümüyle toplumu oyalama amaçlıdır.
(*) Bu davada “Tutukluluğun kaldırılması talebine ret” kararı, Cihan Haber Ajansı tarafından kararın açıklanmasından 23 dakika önce haber olarak verilmesi bile mahkemelerin ne kadar siyasileştirildiğinin en son göstergesidir. Cihan Haber Ajansı’nın bu tutumu bir haber atlatma gayreti olarak anlaşılamaz. Çünkü bu atlatılarak verilecek bir haber değildir. Tersine burada mahkemenin bir pervasızlığı vardır ve “Bakın biz nelere kadiriz? Herkes kendini ona göre ayarlasın!” denmek istenmektedir. Daha önce de KCK davasında, Zaman gazetesinin daha mahkeme karar vermeden 43 kişinin 41’inin tutuklanacağını önceden haber verdiği düşünüldüğünde mahkemeleri politize etmekte gelinen aşama açıkça görülmektedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00