07 Ocak 2012 09:07

Rüzgar tersten esiyor

Rüzgar tersten esiyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

AKP için rüzgar artık tersten esiyor. Daha bir buçuk sene önce meydanlarda Erdal Eren’i, Ahmet Kaya’yı, Diyarbakır Cezaevini örnek vererek anayasa değişikliği için oy isteyen, uluslararası basın tarafından göklere çıkarılan Erdoğan, bugün aynı uluslararası yayın organlarında ülkeyi otoriter bir rejime sürüklemekle eleştiriliyor. Yine kısa bir süre önce CHP’yi sıkıştırmak adına Dersim katliamını gündeme taşıyan, Van’daki kışlaya (kendi iktidarları döneminde) verilen Muğlalı’nın adını değiştirmekle övünen Erdoğan’ın bugün Uludere’deki tabura kendi adını vermeyi hak ettiği tartışılıyor.
Farklı operasyonlar altında bir çığ gibi büyüyen tutuklamalar önceleri tutuklananlara karşıt kesimlerin desteğini alsa da, bugün artık kemik AKP’liler dışında herkes yaşananlara şüpheyle bakıyor. Her tutuklama sonrasında şimdi sıra kimde sorusu soruluyor. “İleri demokrasi” palavrası artık telaffuz dahi edilemiyor. AKP’nin ustalık dönemi ülkenin geniş bir kesimi tarafından korkuyla izleniyor.
Sadece siyasi cephede değil ekonomi alanında da AKP’nin işi zorlaşıyor. Türk lirasına dönük güven kaybı ülkemizde yoğun olarak dolar ile kredi kullanmış olan özel sektörün borç yükünü ağırlaştırırken enflasyonu da tekrar çift haneli rakamlara taşıyor.
2011 yılının üçüncü çeyreğinin sonu itibariyle Türkiye’nin dış borç stoğu 310 milyar doları bulurken bunun 204 milyar dolarlık bölümü özel sektöre aitti. Yaz aylarından bu yana TL’nin dolar karşısında yüzde 20 dolayında değer yitirdiğini düşünürsek bu özel kesim dış borç stoğunun TL cinsinden değerinin 40 milyar TL arttığını göstermektedir. Bu borcun 80 milyar doları aşan bir bölümünün ise kısa vadeli borçlar olduğuna dikkat çekmek gerek.
2011 yılının ilk aylarında ekonominin gündeminin en ön sırasında büyüyen cari açık problemi yer alıyordu. 2010’un son iki ayında ortalama 6 milyar dolar seviyesine tırmanan cari açık sonraki aylarda da gerilememiş, mart ayında ise 9,8 milyar dolar ile zirve yapmıştı. Mart ayı cari açığı General Electric’in Garanti Bankası’ndaki hisselerinin satışından kaynaklanan 1,4 milyar dolarlık kâr transferini dışarıda bıraktığımızda dahi alarm verecek boyuttaydı. Sonraki aylarda da durum pek değişmedi. Cari açık temmuz ayına kadar 7 milyar dolar seviyesinin altına düşmedi. Seçimlere kadar durumu geçiştiren Merkez Bankası, seçim sonrasında duruma el attı. 2011 Haziran ayında 1,57 civarında olan dolar kuru temmuz ayı sonlarında 1.70 seviyesine ulaştı.
Ağustos ayında ise ABD’nin kredi notunun Standard and Poors tarafından düşürülmesi ile tetiklenen ve Avrupa borç krizi ile süren uluslararası panik dalgası Türkiye’yi oldukça sert vurdu. Daha birkaç hafta önce cari açık kaygısıyla fazlaca ısınan ekonominin soğutulmasına dönük önlemler alan ve TL’nin dolar karşısında değer kaybına izin veren Merkez Bankası bir kez daha politika değişikliğine gitti ve dolara müdahale etti. 2009 yılından beri döviz satış ihalesi yapmayan Merkez Bankası son 5 ayda 11,7 milyar dolar satarken, aralık ayının son haftasından itibaren ise 4,5 milyarlık dolar ihalesi gerçekleştirdi. Geçtiğimiz cuma günü de kameraların karşısına çıkan Erdem Başçı 2012 yılı içerisinde TL’nin dolar karşısında değer kazanmasının beklendiğini açıkladı ve dolara dönen yatırımcıları uyardı. Tüm bu çabalara rağmen dolar 1.87 seviyesinin üzerinde haftayı kapattı.
Merkez Bankasının döviz rezervi 30 Aralık itibariyle 78 milyar doları buluyor. Yani Merkez Bankası bir süre daha dolar satışına devam ederek TL’yi korumaya çalışabilir. Ama döviz talebi hız kesmedikçe bu durum sadece yurt dışına kaçmaya çalışan sermayenin düşük maliyetle dolar alabilmesini sağlayacaktır. Böylesi bir ortamda özelleştirme yoluyla döviz girişi sağlanması da pek olası değil. 10 milyar doları aşan bir gelir beklenen elektrik dağıtım ihaleleri halen tamamlanmış değil ve ihaleyi kazananlar birbiri ardına teminatı yakarak ihaleden çekildiği için de tamamlanacak gibi görünmüyor. Durum bu olunca son yıllarda ucuz dolarla fonlanarak büyüyen Türkiye ekonomisi de alarm vermeye başlıyor.
Önümüzdeki haftalarda Avrupa cephesinden gelecek haberler doların yönü açısından büyük önem taşıyacak gibi görünüyor. Eğer o taraftan somut bir adım atılmaz, istikrarsızlık büyürse dolara kaçış hız kazanacak Merkez Bankası da boşa kurşun sıkmamayı tercih edecektir.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa