Antiemperyalist mücadele ihtiyacı!
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın Venezuela ziyareti sırasında Chavez’le birlikte yaptığı, “alışılmış” anti Amerikan açıklamaları konuşulurken, ABD’den yapılan İran’a yönelik tehditkar açıklamalar ve Tahran’da önceki gün gerçekleştirilen suikast, bölgenin ne kadar gerildiğini bir kez daha gündeme getirdi.
ABD Deniz Kuvvetleri Harekat Başkanı Oramiral Jonathan Greenert, bir düşünce kuruluşunun toplantısında yaptığı açıklamada, “Eğer bana geceleri uykularımı kaçıran şeyin ne olduğunu sorarsanız, Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi’nde meydana gelen gelişmeleri söylerim” ifadesini kullanması, ABD için İran’ın, sıcak savaşın sürdürüldüğü Afganistan ve Pakistan’dan bile daha büyük önem kazandığı anlamına geliyordu.
Oramiral Greenet’in bu açıklaması, İran’ın ABD ve AB’nin İran’dan yapılan petrol ihracatını engelleme konusunda bir yaptırıma yönelmeleri durumunda Hürmüz Boğazı’nı kapatacağını açıklaması karşısında, “Bu kırmızı çizgimizdir! Evet, Hürmüz Boğazı’nı kapatabilirler ama bunu yaparlarsa harekete geçer ve boğazı tekrar açarız” diyen ABD Genelkurmay Başkanı Martin Desprey’in açıklamasının devamı mahiyetinde.
Öte yandan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’ın Kum kentinde uranyum zenginleştirme çalışmalarına başlama kararının, BM Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Atom Enerjisi Yönetim Kurulu kararları altındaki yükümlülüklerine aykırı düştüğünü öne sürdü. ”İran’ın bu son eylemini çevreleyen koşullar özellikle rahatsız edici. Bu tür zenginleştirme faaliyetleri, İran’ı silah üretebilecek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum üretme kapasitesine sahip olmaya önemli oranda bir adım daha yaklaştırmaktadır” biçimindeki Clinton eleştirisine adeta yanıt mahiyetinde bir gelişme önceki gün Tahr”an’da yaşandı.
İran’ın başkenti Tahran’ın kuzeyinde, bombalı suikast sonucunda öldürülen Prof. Mustafa Ahmedi Ruşan’ın ülkenin orta kesimlerinde bulunan Natanz’da, en büyük uranyum zenginleştirme tesisinde çalıştığı belirtiliyor. Bombalı saldırının bir üst düzey İranlı nükleer bilimcinin öldürülüşünün ikinci yıl dönümüne rastladığına da dikkat çekildi.
Bu suikastın biçimi ve zamanlaması tipik bir MOSSAD eylemi olduğuna, olup biteni az çok izleyen herkesin hem fikir olduğu dikkate alındığında suikastın Hürmüz Boğazı tartışmaları ve İran’ın nükleer güç olmasını önleme girişimlerinin bir parçası olduğu da apaçıktır.
Öte yandan bölgede; bir ülkede olup bitenler, epeyce bir zamandan beri artık sadece o ülkede olup bitmiyor. Tersine İran’da olan Suriye’de, Irak’ta da oluyor. Tersi de doğru elbette. Suriye’de olan İran’da da, Hürmüz Boğazı’nda da olup bitiyor. Bu yüzden Hürmüz Boğazı tartışmalarını, İran’ın nükleer güç olma girişimleri ve İran’a yönelik tehditleri, Suriye’de Esad’ın yeni meydan okuması ve Türkiye’nin Esad’a yeniden tehditler savurması, Irak’taki Şii-Sünni çatışmasının geldiği boyutlarla birlikte değerlendirmek gerek. Dahası bölge ülkelerinde Kürt sorununun yarattığı gerilimler, özellikle de Türkiye’deki Kürt sorunu üstünden gelişmeler ve Türkiye’nin ABD stratejisine bağlanmışlığı ile birleşen politikaları bölgedeki gerilimleri kışkırtan başlıca etkenlerdir. Üstelik bu etkenler, tek taraflı da değil! Tersine bütün bu etkenler birbirini de etkilemektedir.
İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine ya da deniz üslerine hava saldırılarına varacak kadar provokasyon yapabileceği de dikkate alındığında bu gerilimlerin savaş rüzgarlarına dönüşmesi, bölgesel düzeyde silahlı çatışmalara yol açması da uzak bir ihtimal değildir. Bu etkenleri bölgedeki şu gelişmeye, bu gelişmeye bağlayabiliriz. Ancak burada, çekişmelerin çatışmaya, savaşa varacak gelişmelere yol açmasının başlıca nedeni ABD’nin bölgeye müdahaleleridir. Dolayısıyla bölgede, özellikle de Türkiye’de antiemperyalist mücadele, AKP’nin ABD stratejisiyle bağlanmışlığından gelen içeride ve dışarıda şiddete yönelen politikalarına karşı mücadele her geçen gün önem kazanmaktadır. Ve Türkiye’nin demokrasi güçleri bu gelişmeleri dikkate alarak günlük çalışmalarını düzenlemek durumundadır.
GÜNÜNYAZILARI






EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor
Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!
Evrensel'i Takip Et