Ha gayret, yeni bir Suriyemiz olacak!
Fotoğraf: Envato
Söz konusu olan ırkçılık, milliyetçilik, din ve mezhep ayırımcılığı olduğunda: kimse, “Ben ırkçılık, milliyetçilik, din ve mezhep ayırımcılığı yapıyorum” demiyor. Tersine, “Ben ırkçılık, milliyetçilik, din-mezhep ayırımcılığı yapmıyorum, karşımdakiler ayrımcıdır, bölücüdür” tutumu genel tutumdur.
Bu yüzden de burada “Gerçekten kim bu ayırımları kışkırtıyor?” sorusuna daha gerçekçi bir yanıt vermek için söylemin, karşılıklı suçlamaların ötesine geçmek gerekir.
Şimdi böyle bir tartışma, Suriye-Türkiye arasında sonra Irak’la Türkiye arasında başlamıştır.
Türkiye’nin Başbakanı Erdoğan, Iraklı Sünni liderlerle yaptığı görüşmelerde Irak’taki Sünni-Şii çatışması konusunda “Gelişmeleri yakından izliyoruz. Mezhep savaşı çıkaranlar ve bunu engellemeyenler bu vebalin altından kalkamazlar” diyerek Sünni liderlere açıkça destek verirken Irak’ın Şii Başbakanı başta olmak üzere Şiileri suçlamıştır.
Irak’ı işgal eden ABD, Irak’ta Şiiler-Sünniler-Kürtler üçlüsü üstüne oturan Bir “Amerikan barışı” düzeni kurarak geri çekilmiştir. Ama daha ABD’nin son birlikleri Irak’tan çıkmadan suikast ve saldırılarla Irak yeniden kaosa sürüklenen bir yola girmiştir. Sünniler, Şiileri kendilerini tasfiyeye yönelmekle suçlarken, Şiiler de Sünnileri suikast ve bombalamalardan sorumlu tutarak, kimi Sünni liderler hakkında tutuklama kararı çıkarmıştır. Öyle ki Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi kaçarak Talabani’nin bölgesine sığınmak zorunda kalmıştır.
Yani Irak’ta çok ciddi bir Sünni–Şii çatışması kapıdadır! Ve bu çatışmanın bir tarafı olan Sünnilere Erdoğan açıkça arka çıkarak, Irak hükümeti ile karşı karşıya gelmiştir.
Irak Başbakanı’nın önceki gün basına yansıyan açıklamaları işte böyle kritik bir dönemde, Erdoğan’ın Sünni liderlere arka çıkmasına bağlı olarak yapılmıştır. Türkiye Başbakanının Sünnilere destek veren tutumuna karşı Nuri El Maliki esip yağmıştır.
Irak Başbakanı Nuri El Maliki; “Türkiye’nin Irak’a bu şekilde müdahale edeceğini beklemezdik. Son dönemde açıklamalarla sürpriz müdahalede bulunduklarını fark ettik. Bu son açıklamalar Irak’ın içişlerine müdahaledir. Buna kesinlikle izin vermeyiz. Eğer bizim yargı otoritemiz üzerinde konuşuyorlarsa biz de onlarınki üstünde konuşabiliriz. Ve bizim tartışmalarımız hakkında konuşuyorlarsa, biz de onlarınki üstüne konuşabiliriz. Türkiye bölgeye iç savaş ve felaket getirecek bir yol izliyor. Ancak bunun sonuncunda Zararlı çıkan Türkiye olur. Çünkü Türkiye birçok farklı kökenli etnik gruplar barındırıyor.”
Maliki’nin açıklamaları elbette çok serttir ve açıkça “Biz de Türkiye’nin iç işlerine karışırız!” tehdidini de içermektedir.
Ancak bu tartışmayı bu hale getirenin Türkiye Başbakanının “komşularına rejim ihraç etme” olarak anlaşılmaya çok müsait olan tutumudur. Suriyelilerin nasıl bir rejimle yaşayacağına karar verme yetkisini kendinde bulan Türkiye öyle görünüyor ki şimdi de Irak’taki rejimi de kendilerine göre biçimlendirmek için müdahaleler yapmaktadırlar.
Eğer bu sadece Türkiye’nin kendine has tavrı olsaydı, yine de tartışılabilirdi. Ancak Suriye’de “Alevi azınlık yönetiminde olmasını” öne çıkaran Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği ve Dersim kökenli oluşunu da bir problem olarak öne sürmüştü.
Bu tutum, ABD’nin bölgeye müdahale ederken bölgedeki büyük ayırımlardan biri olan Sünni-Şii ayırımı üstünden oluşturduğu stratejiyi yavaş yavaş devreye sokmasıyla paraleldir. Irak’a müdahale sırasında Sünni BAAS (Saddam)’a karşı Iraklı Şiilerle ittifak yapan ABD, bölgedeki Sünni-Şii ayırımını bir adım geride tutmuştu. Şimdi ise Iraklı Şiiler, ABD’den uzaklaşarak İran’a yaklaşmıştır.
ABD’de şimdi hem Suriye’de hem Irak’ta hem de tüm Ortadoğu’da, bu en tarihi ayırımı öne çıkararak, Sünni-Şii ayırımı üstünden Sünni çoğunluğu arkasına alarak amaçlarına varmak istemektedir. Ve AKP Hükümeti’nin son aylarda Kürt sorununun çözümünde Diyaneti, “mele”leri, tarikat ve cemaatleri göreve çağırması da bölgedeki Amerikan stratejisiyle açıkça paralel girişimleridir.
Kısacası Türkiye’nin Iraklı Sünnileri destekleyerek Irak rejimiyle çatışmaya girmesi sadece kendi genlerindeki “Sünni ağırlık”dan dolayı değil ABD stratejisiyle girdiği uyumla da sıkı bağlantılıdır.
Yani tıpkı Suriye’de olduğu gibi Türkiye şimdi de Irak’ta içişlere müdahaleyle, rejimi biçimlendirme girişimleri ile Türkiye ile Irak arasındaki çatışmaları büyütmeye yönelmiştir. Buradaki dayanağını ise Sünni Araplar ve Sünni Iraklı Kürtler oluşturacağını düşünmektedir. Böylece Türkiye’deki çoğunluğu Sünni olan Kürtleri de kendi peşine takma hesapları olduğu da apaçıktır.
Bu yüzden de basında “Bir sen eksiktin!” yollu Irak Başbakanı Maliki’ye yönelik tepkiler aslında hükümetin Amerikan destekli müdahaleleri, komşuların iç çelişkilerini büyütme yönlü girişimlerine karşı olmalıdır. Hakkaniyet ve bölgede barışı savunmak, ABD müdahalesine karşı çıkmak, halklar arasındaki kardeşliği savunmak, din ve mezhep ayırımcılığına karşı durmak ancak böyle olanaklı olabilir.
Aksi halde önümüzdeki günlerde yeni bir Suriyemiz olacak!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00