Umut, ‘adalet talebinde’ ısrarda!
Fotoğraf: Envato
Hrant Dink davasının skandal bir kararla sonuçlanmasını vicdanları kabul etmeyen on binlerce kişi, dün Taksim’den Şişli’deki Agos gazetesine yürüyerek, kararı alan mahkemeyi, davayı böyle bir sürece sürükleyen yetkili ve etkili makamları lanetlediler.
Devletin en başı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün dava ile ilgili, sanki her şey normal seyrinde ilerliyormuş gibi, olup biteni, “Tabii ki, mahkeme süreci devam ediyor. Kamuoyunun genel tepkisini görüyorum, rahatsızlık var. Ama mahkeme sürecinin bitmesini beklemek lazım. Nihayetinde temyize gidecekler gördüğüm kadarıyla. Kesin karar çıktıktan sonra bakmak lazım. Sürecin en şeffaf biçimde ilerlemesini sağlamalıyız.” biçiminde değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan da cumhurbaşkanı gibi, sürecin kendi seyrinde yürüdüğünü savunarak, ; “Vicdani bir rahatsızlık var. Bu nihai bir karar değil. Temyiz çok daha farklı karar verebilir. Biz, bizden istenen her şeyi yaptık.”
Bu tutum aslında Başbakan yardımcılarından Adalet Bakanına devlet erkanı, tüm etkili ve yetkili zevatın tutumudur. Onların bugüne gelmede rolleri görülmeden olup biten de anlaşılamaz.
Böyle bir siyasi davada, “Özel yetkili mahkemelerin kararı için ‘Bekleyin, her şey yolunda’ demek yatıştırmadır ve zaman içinde olup bitenin unutulmasını amaçlamak, skandalın üstünü örtmektir. Çünkü adaletin sağlanmasının koşulu artık, yığınların olup bitene boyun eğmemesi, yığınların adalet ısrarını sürdürmesinden geçmektedir.
Öte yandan Hrant Dink davasına bakan İstanbul, 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Rüstem Eryılmaz, skandal kararı; “Delil durumuna göre örgüt mevcut değil. Ama örgüt yoktur da diyemeyiz. Bu cinayet Hayal’in kafasından çıkmış bir fikir değil. Azmettiren birilerinin olması gerekir. Şahsi fikrim bu. Ama bu durumun hukuki olarak varlığını kabul edebilmek için deliller olması gerekir. Belli isimler ortaya atıldı ama bu kişilerin cezalandırılmasına yetecek deliller yok. ‘Kişisel olarak siz tatmin oldunuz mu?’ diye sorarsanız, azmettiren birileri olması gerektiği için evet olmadım.” biçiminde, her cümlesi skandal olan gerekçelerle açıkladı.
Yargıcın söyledikleri hayret ve dehşet verici! Tatmin olmadığı bir kararı bir yargıç nasıl verebilir?
Ya da “Henüz incelenecek çok belgeler varsa” bu karar nasıl verildi?
Bir yandan mahkemenin başkanı yeterli delilerin toplanmamasından söz ediyor, öte yandan “Ortaya atılan isimler vardı” diyor ama bu isimlerin hiçbirini mahkemeye çıkarmayan, Dink’in avukatlarının yeni kanıtlar için araştırma yapılması taleplerini reddeden mahkemeydi. Kaldı ki, bu kişiler kayıp, kaçak kişiler değildi. Tersine, bu kişiler Trabzon Valisi Reşat Altay, Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Trabzon Bölge Jandarma Komutanı Albay Ali Öz gibi devlet görevlileridir. Dolayısıyla bu kişilerin mahkemeye çıkması bir yandan mahkeme ve savcılığın gerekli girişimleri etkin yapmaması öte yandan hükümet ve bu kişilerin bağlı olduğu idari makamlar tarafından engellendi.
Mahkeme Başkanı Eryılmaz’ın bu açıklamalarından anlaşılıyor ki, mahkeme heyeti, resmi kişilerin Hayal, Samast, Tuncel gibi kişilerle bir örgüt oluşturduklarına inanıyor; ama bunun kanıtlarına ulaşamadıklarını söylüyor.
Gerçek, yalan dolandan, sahte üzüntü sözlerinden arındırıldığında, “Davanın daha en başında ortaya çıkan isimlerin görevlerinden alınması ve mahkemeye çıkarılması gerekirken bunu yapmayan idare, hükümet ve öteki idari makamlar, kendi üstlerine düşeni yapmayarak, mahkeme de kanıtları bulmada gerekli etkinliği göstermeyerek davanın bugün sonuçlandığı gibi sonuçlanmasını hedeflemişlerdir” demek bir abartı olamaz.
Böyle, oynanan bir mahkeme sürecinden sonra;
1- Bir kişinin mahkeme kararı verirken unutulmuş olması ve “ek bir karar”la bu kişinin beraatına karar verilmesi,
2- “Örgüt yoktur” tespiti yapıldığı halde, görevsiz duruma düşen 14. Ağır Ceza Mahkemesinin “Yetkisiz duruma düşmesine” karşın karar vermesini, “Acaba davanın yetkisizlik ve usulden bozulmasıyla Yasin Hayal’in de tahliyesi amaçlanmış olabilir mi?” soruları da akla gelmiyor değil.
Gerek yargıcın açıklamaları gerekse Cumhurbaşkanından başlayarak, Bu kararın siyasi sorumluların, “vicdan, mahkeme bitmedi, süreci beklemek lazım, ben de rahatsızım” gerekçeleri tamamen olup biten üstün örme girişimidir.
Umut, geçtiğimiz beş yıl boyunca kar, yağmur, soğuk, aşırı sıcak demeden meydanları doldurup; adalet talebini haykıran on binlerdir. Ve onlar dün olduğu gibi “Biz bitti demeden bu dava bitmez” demeye devam ettiği sürece; özgürlük demokrasi, adil bir yargıda ısrar ettiği sürece bu dosya kapatılamayacaktır. Aksi halde, “kara kaplı kitapta” her rezilliğe, her vicdansızlığa bir gerekçe bulacak görevliler onların bu tavrını ödüllendirecek politika erbabı amaçlarına varacaktır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00