Hrant Davası ve Denktaşlaşma…
Fotoğraf: Envato
Altanlar, sadece “hukukun üstünlüğü” için değil, ama AB süreci ve buradan “demokratikleşme” için ve dahi “askeri vesayet” biçimi başta olmak üzere “bürokrasinin egemenliğini alt etmek” üzere genel bir “demokratikleşme” için –utangaçça da olmadan– açıktan AKP’yi desteklemişlerdi. Ahmet’in sırtının en azından şimdilik sağlam yere dayalı olduğu anlaşılıyor.. Ama Mehmet Altan’ın Denktaş’ın ölümünün ardından yazdığı “Denktaşlaşma” başlıklı makalesi yayınlanmadı ve Star Gazetesi’ndeki işine son verildi. Öncesinde, yazdığı gün sayısı azaltılmıştı. Uyarıya uymayınca atıldı! Oysa bu kez doğru yazmıştı. Ders çıkarmıştır: “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!”
Yıllardır “gecekonduları kaldıracaksın”.. “köye keman sokacaksın”.. “bak o zaman nasıl gelişiriz” diye yazan babasının çizgisini sürdürerek.. M. Altan, yukarıdan yukarıdan, Avrupa eliyle örneğin “demokratikleşme peşine düşmüştü. Tekelci sermayenin birleştiriciliğini, küreselleşmenin faziletlerini savunmuştu. Siyasal demokrasiyle ilgili top zıplatma belgesi olan Kopenhag Kriterlerini ileri sürmüştü.. Ama bu arada köleleştirip yutmaya yönelik iktisaden entegrasyon belgesi olan Maastricht Kriterlerini savunmuştu. Demişti ki, işte Erdoğan, AKP yapıyor. Eh! Gerçekten AB sürecini destekleyip ilerletmeye girişmişti AKP. Herkes hoşnuttu!
Tabii demokratikleşme de gırla gidiyordu! 12 Eylül’de bir referandum yapmıştı Erdoğan. “Üstünlerin hukuku”nu suçlayıp yerine “hukukun üstünlüğü”nü koymak gerek demiş ve onaylatmıştı. Hakimlerle savcıların atama usulleri değiştirilmiş.. Atayıcı kurumun bileşimi ve seçim yöntemleri yenilenmiş.. Hukukun çarkı doğrultulmuş, terazisi dengelenmişti. Artık o zamandan beri hukuk müthiş üstün memlekette! Bir tek o elinde keskin kılıçla gözü bağlı genç kız, erkekleşse de, pek değişmemişti: Eskiden de gözü açıktı.. Ama Kılıcı Demoklesinkini aratmıyordu. Şimdi de!
“12 Eylül yargılanacak” dendiğinde tüm AKP destekçileri “hah işte, dememiş miydik!” diye keyifle gerinmişlerdi. AKP sonunda ülkeyi demokratikleştirmeye soyunuyordu! Dedikleri gibi olmaktaydı!
Ama adam bırakmamaktaydı.. Kendisini ne umutlarla cengaverce desteklemiş olanlar da içinde, kim ki “gözünün üstünde kaşın var” diyor, açığa aldırtmaktaydı. “Gene de iyi” denebilirdi.. Ya desteklememiş olsalardı? Onlar “içeri” tıkılmaktaydı! Ahmet gibi.. Nedim gibi.. Ve hele gençler.. Hele KCK ileri sürülerek tutuklanan Kürtler…
Şimdi denecek ki Denktaş’la Denktaşlaşmakla Hrant’ın ne alakası var? Biri “yurtseverlik” iddiasında eski İngiliz egemenliğinin bir savcısı, faşist bir yer altı teşkilatçısı.. Diğeri “güvercin kanadı”na umut bağlamış, her daim itilip kakılmış, süründürülmüş ve sonunda devletin kirli işlerini yapan çetelerince öldürülmüş bir Ermeni demokrat.
Yine de bir ilgi var. Bir dönem Denktaş gözden düşmüştü. AKP Talat’la iş yapıyor ve Denktaş’ın ölesiye karşı olduğu adada Türklerle Rumlarla anlaşmasını ve tek devlet çatısı altında yaşamalarını ister görünüyordu. Annan Planı desteklenmiş ve Kuzey Kıbrıs’taki referandumunda onaylanmıştı. Şimdiyse, M. Altan’ın yazdığı gibi, topyekûn bir Denktaşlaşma süreci yaşanıyor. Nasıl övülüyor Denktaş, ama nasıl! Nasıl da yüceltiliyor! Her şeyin aldatmadan ibaret olduğunu göstermek üzere tekrar başa dönüldü. Denktaş’ın yolu yürünüyor. KKTC devlet, ama Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi” adı takılıyor! Biz öyle dersek öyledir sanılıyor. Ne denli tecrit durumda olsa da Türkiye, 1774’ten beri sürdürülen işgale dayanarak Denktaşçılık’ta ısrar edileceği anlaşılıyor. Ama Denktaşçılık vurma kırma demek.. Hak hukuk tanımamak demek.. Türkçülük demek. İşte ilgili nokta burası.
Hrant vurulmuş.. Öldürülmüş.. Önce süründürülmüştü. İstanbul valiliğinde MİT ajanlarınca tehdit edilmişti.. Mahkeme mahkeme dolandırılmış, örneğin Türklüğe hakaretle suçlanmıştı. Sonra peşine düşülmüş, izi sürülmüş, polis ve istihbaratıyla jandarma eşliğinde ölüm fermanı uygulanmıştı. Örgütsüz! Denktaş öldü, ama Türkiye’yi bile yönetiyor hâlâ!
Sonra? “Sarıgelin türküsü kurşunla susturulamaz”mış! “Karanlık dehlizler” yokmuş artık! Haydi! Halep ordaysa arşın burada!
- Ortadoğu yeniden dizayn edilirken... 10 Aralık 2024 05:08
- Esad’la görüşüp anlaşma mı, kavga mı? Hangisi? 03 Aralık 2024 06:45
- CHP ile Cumhur ve sınama yanılma… 27 Kasım 2024 06:45
- Papatya falı ve havuçla sopa... 19 Kasım 2024 04:58
- İngiltere'de Kasım Gelincikleri ya da 'şehitleri anma' günü 12 Kasım 2024 04:26
- Hoş geliyorsun faşizm… 06 Kasım 2024 04:55
- İşçi sınıfının ekonomik mücadelesinde kendisinden başka güvenecek kimsesi yoktur! 22 Ekim 2024 04:50
- Bahçeli, MHP ve terör... 17 Ekim 2024 05:43
- CHP ile nereye kadar? 15 Ekim 2024 05:11
- Sadece İsrail mi terörist? 08 Ekim 2024 04:51
- İsrail’le uzlaşıp anlaşma mı, mücadele mi? 06 Ekim 2024 03:57
- Haydut başı: Amerikan emperyalizmi 01 Ekim 2024 05:02