26 Ocak 2012 04:35

Neden ‘Merci Sarkozy’ diyorlar?

Neden ‘Merci Sarkozy’ diyorlar?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Fransa Senatosu’nun “1915’te Ermeni soykırımını inkar edenlerin” bir yıla kadar hapis ve 45 bin avroya kadar para cezasına çarptırılmasını öngören yasa tasarısını kabul etmesinden önce Paris’te düzenlenen “büyük yürüyüş”te en çok dikkat çeken noktaların başına, düzenleyicilerin sık sık Cumhurbaşkanı Sarkozy’e teşekkür etmesi geliyordu.
Gazeteler, İnternet siteleri ve ajanslar tarafından geçilen haberlerin neredeyse tümünde “Merci Sarkozy” vurgusu hakimdi.
Bu teşekkürün nedeni, Sarkozy’nın böylesine bir yasa tasarısının hazırlatarak senatoya getirmesi ve kabul ettirmesinin Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkleri birbirine kenetlediği, dolayısıyla uyandırdığı idi.
Gerçekten de; yıllardır Avrupa ülkelerinde yaşayan Türkiye kökenli göçmenleri, dini ve milli duyguları üzerinden yedekleyerek harekete geçirmek isteyen güçler, son bir kaç yıldır önemli ölçüde marjinalize olmuş ve inandırıcılıklarını yitirmişlerdi.
Ciddi anlamda geniş kesimleri harekete geçirmekte zorlanıyorlardı.
Örneğin, en son Silvan’da çok sayıda askerin öldürülmesinden sonra değişik kentlerde ve ülkelerde yapılmak istenen gösteriler fiyaskoyla sonuçlanmıştı. Kimi kentlerde de gösteriler iptal edilmek zorunda kalınmıştı.
Bu nedenle, kimine göre 50 bin, kimine göre 30 bin kişinin katıldığı Paris’teki gösteri, bir bakıma bu türden güçlere yeniden can ve güven vermişe benziyor.
Elbette böylesine büyük bir gösterinin örgütlenmesinde Türkiye devletinin Avrupa’daki büyün uzantıları ve dayanakları kendi aralarındaki çıkar çatışmasını bir yana bırakarak, yıllardan beri ortak düşman ve hedef haline getirilen Ermeniler üzerinden yeniden “milli ittifak” kurmaları önemliydi.
Kanlı-bıçaklı görünenler, mesele Ermeniler olunca “kanka” kesildiler.
Bu nedenle Sarkozy’e ne kadar “merci” deseler azdır.
Dahası, gerici Sarkozy’nin hamlesini kendi gerici ve kışkırtıcı görüşlerini bir kez daha ifade etmek için fırsat bildiler, Ermeni halkına karşı öfkelerini kustular, tarihi gerçekleri inkar etmekte ısrar ettiler.
Her ne kadar, bu gösterinin Ermenilere karşı değil Fransa’ya, Sarkozy’e karşı düzenlendiği ileri sürülse de, özünde bunu Ermenilere yönelik yapılan haksızlıkların, katliamların inkarı üzerinden gerçekleştirmişlerdir.
Gösteriye devlet ve hükümet düzeyinde yapılan övgüler ve teşekkürler de göz önünde bulundurulduğunda, devletler arası anlaşmazlıklar ve çıkar çatışmalarında kullanılmak üzere bir “Türk diasporası”nın örgütlendiği ve bunun güçlendirilmek istendiği anlaşılıyor.
Zaten bu hükümet tarafından kurulan Dış Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığının en önemli misyonu hükümetin çizgisinde bir “diaspora”nın, “lobi gücünün” oluşturulması idi.
Farklı devletlerin egemenleri arasında şu veya bu nedenle, -tıpkı bugün Türkiye ile Fransa arasında yaşandığı gibi-, kimi gerilimler ve çatışmalar olabilir. Ancak, daha önce de olduğu gibi bu “diplomatik gerilimler” bir süre sonra yerini normalleşmeye bırakır.
Türkiye ile Fransa arasında soykırımın tanınması nedeniyle de böylesine bir gerilim yaşanmış, ancak her iki devletin yönetici sınıflarının çıkarları gerilimin düşürülmesi şeklinde olmuştu. Çünkü maddi çıkarlar bunu adeta zorunlu kılıyor.
Sermaye kesimler ve yönetici sınıflar, maddi çıkarlar için kendi arasında bir uzlaşma sağlarken, birbirine karşı kışkırtılan, düşmanlaştırılan halklar onların umurunda değil.
Son gelişmeler tam da bu yönde ilerliyor.
AKP hükümeti elbette Fransa’yla ilişkileri dengede tutmanın bir yolunu bulacaktır.
Peki ya; Fransız ve Ermeni halklarına karşı ön yargılarla beslenen Türkiyeliler arasında durum nasıl olacak, süreç ilişkileri nasıl etkileyecek?
Bu sorunun yanıtını ancak halklar arasındaki kardeşliği kendisine dert edinenler arayıp bulacaktır, egemenler değil.
Elbette, bütün bu olup bitenlerin bir numaralı sorumlusu Türkiye yönetenleridir.
Bugün aklı salim hiç kimse Fransa’nın iç ve dış politika çıkarları için senatodan geçirdiği yasa için “iyi oldu” demiyor.
Dün akşam Hayat Televizyonu’nda Avrupa Penceresi’nde konuk ettiğimiz Almanya Ermenileri Başpiskoposu Karekin Bekçiyan, haklı olarak “Bu yasa acılarımızı dindirmeyecektir. Tam tersine halklar arasında düşmanlıkları körükler. Büyük devletler Ermeni sorununun kendi çıkarları için geçmişte olduğu gibi bugün de kullanıyorlar. Keşke üçüncü bir aktöre gerek olmadan çözülebilse” diyor.
30 yıl boyunda memleketi İstanbul’dan uzak kalan Bekçiyan’ın bu sözlerine katılmamak elde değil.
Ermeni sorunu ne İsviçre, ne Fransa ne de ABD tarafından çözülebilir. Bu sorun ancak Türkiye ile Ermenistan arasında, daha fazla ertelenmeden, yapılacak görüşmelerle bir çözüme, uzlaşmaya vardırılabilir. Varılacak bir anlaşmayla bir soykırımın olduğu saptanırsa, bunu inkar etmenin suç olduğu ülke Fransa değil, Türkiye olmalıdır.
Tıpkı, Yahudi soykırımını (Holocaust) inkarın yasaklandığı ilk ülkenin Almanya olduğu gibi...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa