Burkay, Öcalan ve derin devlet!
Fotoğraf: Envato
Kemal Burkay, geçtiğimiz Temmuz ayında AKP’nin çağrısıyla yurda döndüğünde “Tarih, 31 yıllık sürgün hayatından sonra ülkeye dönen Burkay’ı, devlet ricalinin ilgisi ile halkının mücadelesi arasında yapacağı tercihe göre yazacaktır” demiştik. Burkay’ın ortaya koyduğu tutum ve yaptığı açıklamalar safının giderek netleştiğini göstermektedir. Ama maalesef Burkay’ın durduğu yer, hem de Kürt halkının saldırılara karşı tam da birlik ihtiyacını duyduğu bir zamanda halkının yanı değildir. Meclis komisyonlarında, AKP-Gülen iktidarının medya organlarında boy gösterip boyuna Kürt hareketini hedef alıyor Burkay. Neler demiyor ki? Mesela Öcalan’ın, önce Suriye’nin ve yakalandıktan Türk Genelkurmayının denetiminde olduğunu söylüyor. Peki, bu söylemin aslında bir Kürt sorunu olmadığını, ‘Kürt hareketinin ve mücadelesinin dış güçlerin maşası olduğu’ söyleminden ne farkı var? Hem Kürt halkı için mücadele ettiğini söyleyeceksin, hem de üç buçuk milyon Kürdün siyasi irade olarak gördüğü bir Kürt lideri ve dolayısıyla onu irade olarak görenlerin sürdürdüğü mücadelenin Kürtlerin ulusal talepleriyle alakası olmadığını, başkaca güçlerin denetiminde olduğunu söyleyeceksin!
Bu kadar da değil. Burkay, Öcalan’ı içerideyken devleti temsilen gelen askerlerle görüştüğü için suçluyor; darbe destekçiliği yaptığını söylüyor. Düşünün, ortada bir savaş var ve savaşın bir tarafı kendisiyle öbür tarafı temsilen gelenlere “Yok ben sizi beğenmedim, hele Erdoğan ordudaki denetimini sağlasın. Sonra bakarız” demeliymiş yani! Bir hatırlatma da yapalım, geçtiğimiz yıl İmralı ve Oslo’da yapılan görüşmelerde devleti temsilen katılanlar AKP’nin talimatıyla görüşmeler yapmadılar mı? MİT Müstear Yardımcısı Hakan Fidan, görüşmelere Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak katıldığını kendisi söylüyor. Bu görüşmelerden sonra ne oldu? Yine biz söyleyelim, sorunun çözümü yönünde üç protokol hazırlandı ve Başbakan’a sunuldu. Erdoğan bu protokollerin kendisine sunulduğu tarihten sonra MHP lideri Bahçeli’yle “Biz olsak Öcalan’ı asardık” tartışmasını başlattı. O gün bugündür Öcalan’a ağırlaştırılmış tecrit uygulanıyor, avukatlarıyla görüşmesi engelleniyor. Hatta avukatları da “Öcalan’dan talimat aldıkları gerekçesiyle tutuklandı. Ve herkesin bildiği gibi Kürt hareketine karşı askeri ve siyasi operasyonlar aralıksız sürdürülüyor. Devam edelim. PKK ve Ergenekoncular arasında (JİTEM’in merkezi olarak kullanılan Diyarbakır Saray Cezaevi bahçesinden ve birçok toplu mezardan kemikleri çıkarılanlar ile bu katliamları yapanlar arasında) işbirliği olduğunu Kim söylüyor? AKP ve hınk deyicileri. Yine söylüyorlar? Çünkü bir taşla iki kuş vurmak istiyor; hem Kürt hareketine KCK adı altında yapılan operasyonlara ve hem de egemenler cephesi içinde çatışma halinde bulunduğu ulusalcı-orducu unsurlara karşı operasyonlarını bu gerekçelendirme ile meşru kılmak istiyor. Hani şimdi Burkay’ın, Fetullah Gülen’in Türkiye temsilcisi Hüseyin Gülerce ile Kürt hareketine saldırı korosunun başına geçip PKK’yi MİT’in kurduğu nakaratını söylemesi de rastlantı olmasa gerek!
Dahası da var. AKP’nin tam da ABD emperyalizminin Bölge’ye (öncelikle Suriye’ye) müdahale politikasının koçbaşılığına soyunduğunu ve bu yüzden Kürt hareketi ile Suriye arasında ilişki-işbirliği olduğu yönünde bir propaganda yaptığını söylemiştik. İçeride ve dışarıda savaş yönelimi olarak tarif ettiğimiz; AKP’nin hem Kürt halkı ve demokrasi güçlerine, hem de Bölge halklarına karşı gerici saldırganlığın merkezi olmaya soyunduğu bir dönemde sahaya sürdüğü oyunculardan biri de Burkay olmuştur. Burkay, 1500-2000 PKK’linin Suriye rejiminin yanında savaşmak için Suriye’ye gittiğini söylüyor. Oysa Kürtlerin statüsü ve demokratikleşme için Suriye’deki demokratik odaklarla birlikte mücadele eden Kürtlerin partisi PYD’nin liderleri daha önce, Suriye’de özerklik yönünde adımlar attıklarını ve Kürtlerin statü yönünde attığı bu adıma saldırı olması ihtimali karşısında PKK içindeki Suriyeli militanların kendi alanlarına çekilebileceklerini söylüyorlardı. Burkay’ın bu açıklaması, tam da Kürtlerin eşit hak ve demokrasi mücadelesinin karşısında Erdoğan-Gülen gericiliğinin saldırı politikalarına hizmet değilse nedir?
Uzatmayalım. Yani şimdi 12-13 yıldır tek kişilik hücresinden eşit haklar ve demokratik birlik temelinde Kürt ve Türk halklarının birlikte yaşamasından yana olduğunu söyleyen, Bölge’de ABD emperyalizminin halkları düşmanlaştırma politikalarının karşısında duran, AKP’nin hazırlanan protokollere uyması halinde silahların susması ve sorunun çözümü için her şeyi yapmaya hazır olduğunu söylen Öcalan (ve onun önderliğinde süren Kürt halk mücadelesi) derin devletin hizmetinde ama AKP’nin çağrısıyla ülkeye gelip kendisini ülkeye getirenlere hizmette kusur etmeyen; AKP’nin Kürtlere ve Bölge halklarına karşı saldırılarının avukatlığına soyunan Burkay demokrasi kahramanı. Öyle mi?
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33