‘Herkes kendi safına’ doğru!
Fotoğraf: Envato
Bölgedeki gerilim, Türkiye’nin başlıca iç ve dış sorunları üstünde kendini daha çok hissettirdikçe, herkes kendi safını daha açık belirlemek zorunda kalıyor.
AKP, yandaşları ve sağ ve “sol” milliyetçi ırkçı, şoven odaklar Türkiye’nin çıkarları için bağırıp çağırıyor, bir birleriyle de boğazlaşıyor gibi görünüyorlar. Ama Fransa’nın “Ermeni soykırımına hayır diyenlere ceza verme” yasasını çıkarması onları birleştiriyor ve iş birliklerini ortak mitingler düzenlemeye kadar vardırıyor. İzleyenler görüyor ki meğer MHP, AKP, çeşitli sağ ve “sol” milliyetçiler aynı saftaymışlar!
Sadece “Ermeni soykırımı” konusunda değil, Kürt sorununun çözümünde de aynı cephe oluşmuş durumda. AKP ve her soydan ırkçı, şoven, “ulusalcı”, milliyetçi odaklar Kürtlere karşı, “Kürtlerin haklarını talep eden ve özgürlük isteyen Kürt siyasi odaklarının Türkiye’yi bölmek istediği’ nden başlayıp, Kürt siyasi güçlerini, bölgede emperyalist müdahalenin “Truva Atı” olmasına kadar emperyalizmin iş birlikçiliği ile suçladılar. Böylece kendi ırkçı, şoven tutumlarını emperyalizme karşı olmak üstünden aklamaya çalıştılar.
Ancak bölgedeki gelişmeler, ABD’nin bölgeye müdahale için strateji yenilemesi, AKP Hükümeti ile gerçek bir iş birliği içine girmesi, ABD’yi ve onun bölgedeki gerçek iş birlikçilerini çıplak gözle görülür hale getirmiştir.
Bölgeyi Sünni-Şii çatışması üstünden biçimlendirmek için Suriye ve Irak’a yönelik artırılan baskılar, İran’ı kuşatma stratejisinde Türkiye’nin koçbaşı role soyundurulması elbette AKP Hükümetinin ABD ile nasıl bir içli dışlı olma hali içinde olduğunu açıkça göstermektedir. ABD’nin bölgedeki yeni saflaşma hamlesini Sünni-Şii çatışması üstünden yapmak istediği ve bu politikanın bir dayanağının da Sünni Kürtleri BDP ve PKK’nin etkisinden kurtararak AKP’nin dolayısıyla batı emperyalizminin stratejisine yedekleme olduğu da artık apaçık ortadadır.
Bütün bu gelişmeler AKP’nin Kürt sorununu çözmek için geçtiğimiz yazın sonunda, Diyanet İşleri Başkanlığını, imamları, müftüleri, tarikat ve cemaatleri, “meleleri”, BDP ve PKK’nin savunduğu Kürt sorununun çözümüne karşı hükümetin yanında aktif bir mücadeleye girmeye çağırması, Amerikan stratejisinin Türkiye’nin Kürtlerine yönelik yedekleme girişimlerinin özgünleşmiş halidir.
Elbette bu gelişmeler yeni değildir ve daha 2007’nin 5 Kasımındaki Erdoğan-Bush görüşmesinden beri; ABD ile uzlaşmayan Kürt siyasi güçlerini tecride yönelik politikalar, bugün, içeride ve dışarıda askeri operasyonlar, legal alandaki Kürt siyasetçilerin, gazetecilerin, avukatların, sendikacıların tutuklanması kampanyasına kadar gelmiştir. Böylece ABD stratejisiyle ortaklaşan AKP’nin bu tutumunda AKP yalnız da değildir. MHP, İP gibi şiddetli AKP karşıtı partiler, çeşitli sol ve sağ ırkçı-ulusalcı çevreler aynı çizgide, ABD’nin bölge stratejisinin ifadesi olan AKP Hükümetinin politikalarında birleşmiş bulunmaktadırlar. Eleştirileri de, çok gürültülü olmasına karşın, AKP’nin Kürtlere, Kürt siyasilere karşı yeterince sert olmamasıyla sınırlıdır.
Önceki gün ABD’nin bölgedeki stratejisini ve AKP’nin Kürtlere karşı giriştiği baskıları ve sindirme girişimlerini DTK toplantısında değerlendiren DTK Eş Başkanı Ahmet Türk şunları söyledi: “Kürt halkı emperyalist politikalara yedeklenmediği için emperyalist devletlerin hedefi olmuştur. Verdiğimiz mücadeleyle emperyalizme teslim olmamanın ne kadar doğru olduğunu görüyoruz. Türkiye (hükümet), Kürtlerin mücadelesini bastırmaya çalışırken emperyalist politikalara destek veriyor.” diyerek aslında Kürt sorunundaki son yıllardaki gelişmelerin özünü ortaya sermiştir. Böylece AKP Hükümeti etrafında Kürtlerin taleplerine karşı oluşan koalisyonun emperyalizmin iş birlikçisi karakterini ortaya koymuştur.
Herkesin kendi safını belirlediği bir diğer önemli konu da Kıbrıs’tır. Rauf Denktaş’ın ölümü vesilesiyle de bir kez daha gördük ki, AKP’den, devletin çeşitli kurumları, MHP, sağ ve sol milliyetçi, ulusalcı parti ve çevrelere kadar özü itibariyle iş birliği içindedirler.
Dolayısıyla bugün bu çevrelerin birbirlerine yönelik eleştirileri gelip geçicidir ya da ayrıntıya dairdir.
Bölgede emperyalist müdahale derinleşip etkisini artırdıkça bu odakların AKP etrafındaki birliği daha da sıklaşacak görünmektedir. Çünkü çelişmelerin derinleşmesi, bölgede antiemperyalist mücadele etkenlerinin yükselmesi, emperyalizmin iş birlikçilerini de daha net tavır almaya zorlayacaktır.
Ermeni, Kürt, Kıbrıs sorunu, özgürlüklerin genişlemesine ilişkin talepler karşısında oluşan cepheler ve onlara karşı Türkiye’nin demokrasi güçleri ve Kürt siyasi güçlerinin demokrasi mücadelesinin yanı sıra antiemperyalist mücadelede daha ileriden bir ortak mücadele mevzisine girmeleri, HDK vb. örgütlenmelerinin mücadele mevzisi daha da net biçimde belirlenebilecektir.
Dönem netleşme, herkesin kendi safını belirleme dönemidir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00