01 Şubat 2012 08:43

Almanya’nın sağ gözü kör

Almanya’nın sağ gözü kör

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Almanya’da ilericiler, antifaşistler ve sosyalistler 60 yıldan fazladır devletin sağ gözünün kör, sol gözünün cin gibi gördüğünden söz ediyor. Bundan, devletin aşırı sağa ve Neonazilere karşı oldukça hoşgörülü, esnek; sol güçlere, ilericilere karşı ise hep tetikte bekleyen, yan gözle bakan bir devletin varlığı kastedilir.
Bu “körlük” ve “cinliğin” bir kez daha gerçeği ifade ettiği, son haftalarda yaşanan gelişmelerle yeniden ortaya konuluyor.
Bir taraftan göçmen esnaflara yönelik seri cinayet işleyen ırkçı terör örgütüyle güvenlikten sorumlu istihbarat örgütlerinin iç içe geçişliği, diğer tarafta halkın oylarıyla seçilen Sol Parti milletvekillerinin aynı güvenlik örgütü tarafından dakika dakika takip edilmesinin ortaya çıkması bunun en somut ifadesi...
Bunca yaşanmışlığa rağmen devletin istihbarat örgütlerinin asli işi faşist akımlara karşı mücadeleden ziyade ilerici, demokratik güçleri terörize ederek kendisince belirlenen düzenin değişmeden sürmesinin peşindedir.
Federal Parlamentoda 76 milletvekilinden oluşan bir grubu bulunan Sol Partinin 42 milletvekilinin iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Örgütü tarafından izlendiği, takibe alındığı geçen hafta basına yansıdı. Genel olarak partinin takip edildiği, her yıl hazırlanan istihbarat raporlarından biliniyordu. Bu nedenle, ilk etapta basına yansıyan 27 milletvekili sayısı bir eksikliği ifade ediyor. Çünkü; gerçekte izlenen federal parlamento milletvekili, eyalet parlamentosu milletvekili ve yerel belediye encümenlerinin sayısı çok daha fazladır.
Bu nedenle, emekten yana sol güçler arasında mevcut sisteme en yakın bir yerde duran Sol Partinin bile bu denli takibata alındığı göz önünde bulundurulduğunda, daha ileriden gerçekten sistemin değişmesinden yana olan güçlerin çok daha sıkı alındığı, markaja tutulduğu açıktır. Dolayısıyla devletin neredeyse bütün olanaklarını, sol güçleri denetim altında almak için kullandığını söylemek abartı olmayacaktır.
Sol Partinin bu denli yoğun bir şekilde izlendiğinin bilgisinin dışarıya sızdırılmasının ilk akla gelen amaçları arasında, bu partinin “normal bir parti” olmadığı, bu nedenle izlenmesi gerektiği algısı oluşturarak, dile getirdiği taleplerin daha geniş kesimler tarafından kabul edilmesini engellemek bulunuyor. Sistemin sahipleri, sol partinin müzmin muhalefetine dahi tahammül etmeyecek denli huzursuz.
Ama dikkat çeken en önemli notların başında, isimleri takip edilenler listesinin başına yazılan milletvekillerinin azımsanmayacak bir bölümünün parti içinde “sağ kanadı” temsil ediyor olması geliyor. PDS’de Sol Partiye uzanan süreçte hep sistemin arzuladığı ve tehlikeli görmediği bir örgüt ve politikada ısrar eden Meclis Grup Başkanı Gregor Gysi’nin isminin de izlenenler listesinin başına yazılması, sistemin sahipleri tarafından yapılanların yeterli görülmediği şeklinde okunabilir.
Dolayısıyla, partinin “sağ kanadı”nın önemli isimlerinin listede olduğunun gösterilmesiyle bu kanadın artık kendisine ve partiye çeki düzen vermesi hedeflendiği görülüyor. Çünkü hem İçişleri Bakanı Hans Peter Friedrich hem de muhafazakar partilerden yapılan açıklamalarda, Sol Partinin “Aşırı sola ve bölücülere yataklık” ettiğinden dem vuruluyor, parlamentoyu bir araç olarak kullanmasından söz ediliyor. Doğrudan bireylerin yaptığı eylemlerden çok yapılan yataklığa çekilen dikkat, daha sonraki süreçte nasıl bir politikanın izlenmesi gerektiğini doğrudan içeriyor. Muhtemel odur ki, bugün izledikleri politikalarla düzene yaranamayan Sol Partinin kimi aktörleri, önümüzdeki süreçte listeleri daha solda duranlara kapatarak, bu yönde güven vermek için gerekli adımların atılmasını gündeme getireceklerdir.
Burjuva demokrasilerinde “skandal” olması gereken halk tarafından seçilen vekillerin istihbarat örgütleri tarafından takip edilmesi, günümüz Almanya’sında adeta “normal bir durum” olarak görülüyor ve hatta bunun olması gerektiği de dile getiriliyor. Olayın ortaya çıkmasından sonra en azından mecliste grubu bulunan diğer partiler tarafından gösterilen tepkilerin cılızlığı da bunun ifadesi.
Hatta, Friedrich’in partisi CSU’nun Genel Sekreteri Alexander Dobrindt, bu durumdan cesaret alarak Sol Parti ile faşist NPD’yi aynı kefeye koydu ve yasaklanmasını talep etti.
Bundan çıkarılacak sonuç elbette, “Korkunun ecele faydası yoktur” olmalıdır. Sistemin sahiplerinin daha ortada bir şey yokken, telaşa düşmeleri boşuna değildir. Birikmekte olan toplumsal öfkenin doğru kanala akmasını engellemek için yeniden sağ gözünü kapatıp, sol gözünü cin gibi açarak solu hedefe koymuş durumdalar.
Almanya’nın tarihi; devletin sola, emekçi harekete, sosyalistlere saldırarak sağı kanatlarının altına almasının acı dersleriyle doludur. Böylesine bir devletten acılardan ders çıkarmak elbette beklenmiyor. Beklenti, sol güçlerin geçmişten ders çıkarak, geri çekilme, içine kapanma yerine geniş tabanlı bir toplumsal muhalefet hareketini örgütlenmesidir. Bu yapıldığı taktirde istihbarat örgütlerinin ilerici partileri, politikacıları takibe almasının pek de bir önemi olmadığı görülecektir.
Çünkü o zaman takip etmek zorunda kalacakları o kadar çok politikacı ve parti olacak ki, şaşırıp kalacaklar.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa