Artık yeter mi?
Fotoğraf: Envato
Geçtiğimiz hafta içerisinde ekonominin nabzını tutan iki önemli istatistik yayınlandı. İlki dış ticaret dengesi. Son bir yıldır Türkiye ekonomisinin kırılganlığını vurgulayan tüm uluslararası raporlar cari açık sorununu öne çıkarıyor. Ülkenin döviz cinsi kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye çekilmemesinin ardındaki başlıca neden olarak da bu gösterilmekteydi. Aralık ayı dış ticaret istatistikleri aynı zamanda dolar kurundaki yükselişin etkilerinin görülmesi açısından da önem taşımaktaydı.
Yıl sonu rakamlarına göre 2011 yılı içerisinde Türkiye’nin dış ticaret açığı yüzde 47.7 artarak 106 milyar dolara ulaştı. Bu rakam aynı zamanda ülke tarihinde görülmüş en büyük dış ticaret açığı olması açısından da önem taşıyor.
Aralık ayı bazında bakıldığında kurdaki yukarı yönlü hareketin dış ticaret dengesi üzerinde sınırlı bir etkisi olduğu görülüyor. Mevsimsellikten arındırılmış verilere bakıldığında bir önceki aya göre ihracat yüzde 1.4 oranında artarken ithalat ise yüzde 5.5 azaldı. Geçtiğimiz yılın aralık ayına göre ise ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 57.5’dan yüzde 60.6’ya yükseldi. 2011 yılının hemen başlarında dolar kurunun 1.50 TL seviyelerinde avronun ise 2 TL seviyelerinde olduğunu hatırlatalım. Yıl içerisinde dolar TL karşısında 1.90, avro ise 2.60 seviyelerini gördü. TL’deki değer kaybının dış ticaret dengesine aynı oranda yansımamasının ardındaki başlıca etmenler ise başta ülkemizin ithalatında ağırlıklı yer tutan enerji ithalatının talep elastikiyetinin düşük olması ve Avrupa ekonomisindeki daralma nedeniyle ihracattaki artışın sınırlı olması. Bu iki etmen aynı zamanda Türkiye ekonomisindeki büyümenin sınırlarını da belirliyor.
Hafta içerisinde açıklanan bir diğer önemli veri ise ocak ayı enflasyon rakamları idi. İstatistiklere göre TÜFE’deki artış aylık bazda yüzde 0.56 olarak gerçekleşirken ÜFE’de ise yüzde 0.38 olarak gerçekleşti. TÜFE ve ÜFE’deki yıllık artış ise sırasıyla yüzde 10.61 ve 11.13 ile son üç yılın en yüksek seviyesine tırmandı. Böylece 2011 yılı için hedeflenen yüzde 5’lik enflasyon hedefinden ciddi oranda bir sapma gerçekleşti. Bu durum büyük ölçüde döviz kurundaki artışa ve dolayısıyla da yurt dışı gelişmelere bağlanabilir elbet. Yine de enflasyon hedefindeki bu büyük sapma (Hükümet yanlısı basın çevrelerinde Nobel adaylığı tartışılan!) TCMB’nin cari açık ve kurdaki gelişmeleri doğru okuyamadığını gözler önüne seriyor.
Geleceğe dönük beklentilere geldiğimizde bu yıl için belirlenen yüzde 4’lük büyüme ve yüzde 6.5’lik enflasyon hedefleri pek gerçekçi durmuyor. Geçtiğimiz günlerde Bernanke tarafından yapılan ve üçüncü parasal genişlemenin masada olduğu ancak tarihinin belli olmadığına dair açıklama özellikle “gelişmekte olan piyasalara” dönük sıcak para girişlerini de tetikledi. Türkiye de bundan nasibini aldı ve dolar TL karşısında 1.75 seviyelerine kadar geriledi. Kısacası Merkez Bankasının yapamadığını Bernanke yaptı ve doların ateşini aldı. Önümüzdeki yıl içersinde bu sıcak para girişinin sürekliliği enflasyon hedefinin tutturulması açısından kritik rol oynayacak kurun istikrarı için büyük önem taşıyor. Diğer yanda ise artık kronikleşen cari açık sorunu var. Beklentilerin üzerindeki büyüme hedefinin yanı sıra özellikle kış aylarında artan doğal gaz fiyatlarının da cari açığı arttırıcı yönde bir baskı oluşturacağı bir gerçek.
Dikkat çekici bir diğer nokta ise elektrik dağıtım ihalelerinin başarısızlığı. Son olarak Boğaziçi Elektrik Dağıtım ihalesinde üçüncü teklif sahibi Park Elektrik de ek teminatı yatırmayarak bugüne kadar ödediği teminatı yakmayı tercih etti. Diğer enerji ihalelerinde de durum pek farklı değil. Yabancı sermaye ise işin henüz başında özelleştirme ihalelerine ilgi göstermemişti. Bu durum gerek yerli gerekse de uluslararası sermayenin uzun vadede ekonomiye ve kur istikrarına dönük güven eksikliğini yansıtmakta. Böylesi bir ortamda hükümetin yüksek büyüme hedefi ve beraberinde ortaya çıkacak cari açığın fonlanması açısından sırtını kısa vadeli sıcak para girişlerine dayayacağı anlaşılıyor. Bu tercihin uzun vadede çok daha büyük sorunlar doğurabileceğini şimdiden söylemek mümkün.
***
Bu hafta içerisinde basına yansıyan bir diğer önemli gündem maddesi ise üniversite yönetimlerini gazete ve sosyal medyada eleştirmeye cüret eden Gizem Görnaz ve Mikail Boz isimli öğrencilere verilen cezalar. Görnaz üniversite vakfı için öğrencilerden zorla toplanan kayıt parasını eleştiren yazısı için 11 ay hapis cezasına çarptırılıyor. Boz ise tepeden inme dekanlık atamasına dair sosyal medyadaki paylaşımı nedeniyle okuldan 6 ay uzaklaştırılıyor. Üniversitelerdeki siyasi kadrolaşmayı artık kanıksamış geniş bir akademisyen kitlesi başını öne eğip yaşananları suskunlukla izliyor. Üniversitelerini sahiplenen öğrenciler ise gerçeklere kayıtsız kalamamanın faturasını ödüyor. İleri demokrasi şimdiden meyvelerini veriyor. Ne diyorlardı? Yetmez ama EVET! Şimdi sormak lazım. Artık yeter mi?
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18