Kendi kendisini kuşatan ülke!
Fotoğraf: Envato
Sadece “Suriye muhalefeti”nin iddialarına dayanarak haberler yapıp, “Suriye’de büyük katliam” diye tozu dumana katan medya ve hükümet; bu haberleri çıkaran muhalefetin “Ölü sayısı 300 değil 55’miş!” demesine karşın kara propagandayı sürdürüyor. Yine bu “muhalefet kaynakları”; “Hükümet şehir suyunu zehirledi”, “Hastaneler bombalandı!” iddialarından artık vazgeçmiş olmalarına karşın “malum medya grupları” aynı minvalde propagandayı sürdürüyor.
Pazartesi günü, Suriye ile ilgili girişimleri konusunda ayrıntılı bilgiyi salı günü grup toplantısında vereceğini belirten Başbakan Erdoğan, dün partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada, Rusya ve Çin’in, BM Güvenlik Konseyinin Suriye’ye yönelik karar tasarısını veto etmelerini eleştirdi. Başbakan Erdoğan, “veto”cu ve onları izleyen ülkeleri eleştirmekle de yetinmedi; Suriye’ye karşı, “Suriye hükümetinin değil halkın yanında yer alan ülkelerle yeni girişimler yapmak üzere ortaklaşmaya çalıştıklarını, Suriye rejimine karşı yüksek sesle konuşmaya devam edeceklerini” açıkladı. Ve Başbakan Erdoğan’ın bu açıklaması ister istemez akıllara, Fransa’nın; BM dışında “Suriye’nin dostları grubu” oluşturulması ve Libya’da olduğu gibi Suriye’ye dış müdahaleyi amaçlayan girişimine Türkiye’nin de katıldığını getirdi.
Öte yandan diplomasi alanında Suriye merkezli gelişmeler de son derece hızlanmış bulunuyor.
Ortada büyükelçilerin çekilmesi için bir neden görülmemesine karşın ABD Şam’daki Büyükelçiliğini kapattı, tüm personelini Ürdün’e taşıdı. İngiltere de büyükelçisini Londra’ya çağırdı. Dün de Fransa ve İtalya, Şam’daki büyükelçisini çeken ülkeler kervanına katıldı.
Öyle anlaşılıyor ki; ABD’nin açtığı, Suriye’yi yalnızlaştırmak için “elçi çekme” kuyruğuna öteki batılı ülkeler, muhtemelen Arap ülkeleri de girecektir. Dahası dün Rusya, Dışişleri Bakanı Lavrov’u, Şam’a göndererek, ABD ve batının Şam’ı yalnızlaştırma girişimlerine karşı sert bir yanıt vermiş oldu!
Suriyeliler, elbette bir “hükümet organizasyonu” da olarak, Lavrov’u coşkulu, sayıları binlerle ifade edilebilecek kalabalık gösterilerle karşılayarak, Suriye’nin yalnızlaştırılması girişimlerini de protesto ettiler. Lavrov da ilk açıklamalarıyla (Bu yazı yazıldığında henüz resmi bir açıklama yoktu) batılıları eleştirdi ve Suriye’nin yanında olacaklarını ifade etti.
Kuşkusuz; Suriye’ye tepki gösterme, “elçi çekme”, Suriye’ye karşı girişimlerde bulunma gibi konularda en sıkıntıda olan ülke Türkiye’dir. Çünkü Türkiye’nin Suriye’ye karşı her girişimi Türkiye’nin Irak’la, İran’la da karşı karşıya gelmesi, bu iki ülkeyle sorunların büyümesi anlamına da gelmektedir. Şimdi, en azından BM’deki “veto” ve açıkça Suriye’nin yanında yer almasından sonra, Türkiye, Suriye ile karşı karşıya geldiğinde Rusya’yla da karşı karşıya gelecektir. İşin daha da kötüsü; bu ülkelerin bölgedeki diplomasi ve ekonomik ilişkiler bakımından çok önemli ülkeler olmasıdır. Ve İran’la, Irak’la, Suriye’yle ve Rusya’yla karşı karşıya gelen bir Türkiye’nin Ortadoğu ve Ön Asya’da politika yapması, diplomasi yapması olanaklı olmayacaktır.
Bütün bunların ötesinde İran, Irak ve Rusya Türkiye’nin ticaretinin çok büyük bir bölümünü gerçekleştirdiği ülkelerdir ve orta vadede bu ticaret de büyük darbe yiyecektir. Bu ticaretin içinde ise en önemli yeri petrol ve doğal gazın tuttuğu dikkate alınırsa, Türkiye aslında Suriye’yle kapışıp İran’ın kuşatılmasına katılarak batılı emperyalistlerle ilişkileri kuvvetlendireyim derken kendisini de kuşatmakta, hem diplomatik hem de ekonomik bakımdan kıpırdayamaz, seçenekten yoksun bir ülke durumuna sürüklenmektedir.
AKP Hükümeti, “komşularla sıfır sorun”dan “komşularla yüzde yüz soruna” gelmiş, bundan kurtulmak için de komşuların rejimlerini değiştirmeyi bir çıkar yol olarak (ABD’nin de öğütleriyle) seçmiştir. Ancak bu yol bir çıkış yolu değildir.
Çünkü bu haliyle Türkiye, kendi kendisini tecrit eden, kendi kendisini kuşatan ülke durumuna gelmiştir!
Ve Türkiye’nin bu çıkmaz yola sürüklenmesinde elbette en başta AKP Hükümeti ve onun Başbakanı ve “derin bakanı” Dışişleri Bakanı sorumludur. Ve sorun büyüdükçe bu gerçek AKP’nin de kendi kendisini kuşattığı gerçeği, herkesçe görülür hale gelecektir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00