Balici Ercan nerede?
Memleket bir süredir ‘Nasıl bir gençlik?’ sorusunu tartışıyor.
İlk elden şunu söylemek gerekir ki, gerçek ‘ileri demokrasi’lerde Başbakanların ne istediğinden çok, halkın ne istediği mühimdir. Mevzubahis gençlik ise mesela, Başbakanların ‘Şöyle bir gençlik istiyorum’ demesinden daha kıymetli görülmesi gereken, gençliğin, ‘Şöyle bir başbakan, şöyle bir ülke, böyle bir yaşam istiyorum’ demesidir.
Halkın kendisini, ülkeyi yönetenlerin arzularına göre şekillendirdiği yönetimler için ifade edilebilecek en son sıfat, ‘ileri demokrasi’dir sanırım.
Başbakan Tayyip Erdoğan ‘Dindar bir gençlik istiyorum’ derken, sanırım, yıllarca ‘halka kalıp bulmakla eleştirdiği CHP’ ile aynı çizginin farklı bir rengine düştüğünü fark edemiyor.
Recep Tayyip Erdoğan, düşüncesine taraftar toplamak için de “Ne yani Ateist mi yetiştirelim” den başlayıp, “Tinerci mi olsunlar”a kadar sürdürdü tartışmayı. Seviye yerlerde…
Cüneyt Özdemir, televizyon programına 10 yıldır tiner kullanan 19 yaşındaki bir genci çıkardı ve neden tinerci olduğunu sordu çocuğa… Kim isteyerek sokaklarda kalmayı tercih etsin ki? Kim ‘tinerci’ olarak yaşamayı, soğuktan tir tir titremeyi dilesin ki?
Cüneyt Özdemir’in programına katılan çocuk, haklı bir sitemde bulunuyor: “Madem yıllardır tinerci çocukların var olduğunu biliyorlardı da neden bize el uzatmadılar?”
Kaldı ki, çocuk 10 yıldır sokaklarda olduğu gibi, sokakta yaşamaya mecbur kalmış tinerci çocukları bir çırpıda ‘şeytanın evlatları’ ilan eden Başbakan da 10 yıldır iktidarda!
Bir süre önce yine Recep Tayyip Erdoğan ile “Doğruyu bilip de söylemeyen dilsiz şeytandır” diyerek polemik yaşayan gazeteci Cüneyt Özdemir, son programı ile ilgili de: “Başbakan Erdoğan bir tinerciyi ekrana çıkartmama çok kızmış ‘Gazetecilik bu mu’ diye soruyor. Benim için gazetecilik tam da bu!” dedi…
Tartışma süreceğe benziyor. Hele ki, Türkiye’de kendisini kalıp ustası olarak, halkı da şekle şemale sokulması gereken nesneler olarak gören siyasi oluşumlar –sağdan ya da soldan- olmaya devam ettikçe, bu tartışma kolay kolay bitmez.
Tartışmanın hayırlara vesile olması için sanırım, ‘nesne’lerin özne haline gelmesi, yani halkın ve gençliğin konuşmaya başlaması şart!
Sahi, tinerci vs demişken… Bizim Kayseri’nin Balici Ercan’ı nerede bilen var mı?
Hani Kayseri’de tahminimce çocukluğundan itibaren sokaklarda yaşayan Ercan… Karda, kışta, yağmurda, çamurda…
Kulağında kulaklıklarla dans ederdi Balici Ercan. Yakından bakınca anlardın ki, kulaklığın ucu boş sallanıyor. Meğer müzik çaları da yokmuş da o kendince eğlenmek için müziksiz dans ediyormuş. Belki de üşümemek için dans ediyormuş Balici Ercan!
Üşümemek için bali kullanmış olabileceği gibi…
Sahi, balici Ercan nerede? Yıllardır Kayseri’yi hem yerel hem de ulusal bazda, kendisini ‘dindar’ olarak tanıtan milletvekilleri, belediye başkanları yönetmiyor mu? Neydi bu garibin suçu? Yok muydu Ercan için sığınılacak bir dört duvar Kayseri’de? Bir tas çorba, arada bir yeni elbiseler, barınması için küçük bir imkan sağlanamaz mıydı Ercan’a?
‘Mıydı?’ diye soruyorum. Çünkü, Balici Ercan öldü! Çok büyük ihtimalle, soğuktan öldü!
Neydi suçu ve günahı?
‘Dindar’ ağabeyler, sahip çıkamazlar mıydı bu ‘gariban kul’a?
Sosyal devletin, Başbakan’ın, Belediye Başkanları’nın görevi neydi?
Sahiden, sormak lazım: Balici Ercan nasıl bir gençlik yaşamak isterdi acaba?
*ÜMİT KARTAL
Evrensel'i Takip Et