09 Şubat 2012 10:27

Gerçeği daha yüksek sesle haykırma zamanı!

Gerçeği daha yüksek sesle haykırma zamanı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zamanı gelmiş gerçeğin ortaya çıkmasını hiçbir güç engelleyemez! Onun içindir ki, yalan ne kadar hızlı dolaşma yeteneğine sahip olursa olsun, gerçeğin inatçılığı ve gücü karşısında yenilmeye mahkumdur.
Gerçeğin bu inatçılığı da en çok ülkeyi, dünyayı yalana dayanarak yönetenleri rahatsız eder.
Anımsayalım!

ABD İNANDIRAMAMIŞTI!

Irak’ın işgali öncesinde ABD onca yalan kampanyasına karşın, dünyayı, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğuna, ABD’nin Irak’a insanlığı kurtarmak için müdahale edeceğine inandıramamıştı. Öyle ki; dünyanın her yanında milyonlarca insan “Savaşa hayır!” diye sokaklara dökülmüş, bu tür politik olaylara en uzak kesim sayılan mankenler bile podyumlardan “Savaşa hayır” sloganlarıyla yürümüştü. O çok daha basitçe söylenmiş yalanlara kolayca inanan o basit insanlar, ABD’nin sayısız “kanıtla”, “raporlarla”, büyük medya desteği ile hazırladığı kuyruklu yalana inanmamıştı. Ve İslam dünyasında ABD’ye inanmayanların oranı yüzde 95’e kadar çıkmıştı. Ve bu durum, Bush yönetiminin büyük bir prestij kaybetmesi ve ABD yönetiminden düşmesine kadar gitti.

AKP HÜKÜMETİ ARTIK DÜNYAYI KANDIRAMIYOR

Şimdi benzer bir süreci AKP Hükümeti yaşıyor. Elindeki onca propaganda gücüne karşın AKP ve onun lideri Tayyip Erdoğan, elindeki medya gücüne ve hükümet olanaklarına karşın; Türkiye’yi ileri demokrasi aşamasına getirdiğine dair büyük yalana artık kimseyi inandıramıyor. Başbakan her gün, Türkiye’yi nereden nereye getirdikleri anlatıyor, Türkiye’de tutuklu gazetecilerin teröristler, sapıklar vb olduğunu anlatmaya çalışıyor ama dün AKP’nin yalanlarına kolayca inanan çevreler bu yemin billahlı konuşmalara, tehditkâr açıklamalara kanmıyor. Tersine dün AKP yalanlarına inanan pek çok iç ve dış çevre, artık Türkiye’yi insan haklarının, basın özgürlüğünün çiğnendiği, insanların salt AKP’ye muhalefet etti diye tutuklanıp aylarca, yıllarca cezaevlerinde tutulduğu ülke olarak tanımlıyor. Bu da bugüne kadar yalanlarına kolayca inanan çevreler bulan AKP’yi ve onun liderini öfkelendiriyor, çileden çıkarıyor, kendilerini eleştiren herkesi “düşman”, “hain”, “provokatör”, “terörizm destekçisi”, “bölücü” olarak suçluyorlar, yetinmiyor tehdit ediyorlar!

HÜKÜMET EN ÖNEMLİ KONULARDA İNANDIRICILIĞINI YİTİRİYOR

- Genel Sağlık Sigortası’nda artık hükümetin parlak vaatlerine kimse inanmıyor ve geniş halk kesimleri “paran kadar sağlık” dönemine girildiğini görmeye başladı.
- Suriye’ye yönelik politikasında hükümetin, ABD ve batı emperyalizminin sözcüsü olduğu artık Türkiye’nin büyük bir çoğunluğu için bilinen bir gerçek. Hükümetin ve yandaş basının tersine iddiaları “irtifa” kaybediyor.
- Wikileaks belgelerinde ortaya çıkan emniyet yetkililerinin ABD Büyükelçisine “brifing” verip muhalefet ve kimi generallerin niyetleri, yapılan ve yapılacak operasyonların amacı hatta tutuklanacak kişilerin listesinin FBI’a verildiğine dair haberler, AKP ve yetkili kişiler tarafından, yalanlanıyor. Ama artık kimse bu yalanlara inanmıyor ve gerçeğin Wikileaks’ten yayımlandığı gibi olduğunu düşünüyor.

DEVASA BÜYÜYEN KÜRT SORUNU VE HÜKÜMETİN KİMYASININ BOZULMASI

- Uludere’de 34 genç Kürt köylünün katledilmesine,  hükümetin bütününün “operasyon kazası” demesine kimsenin inanmaması gibi bu konuda “vur emri”nin Ankara’dan siyasi irade tarafından verildiğine dair de herkes hemfikirdir. Daha dün böyle bir hükümet açıklamasına inanmaya hazır olanlar bile artık inanmıyor bu yalana!
- MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve onunla birlikte PKK görüşmelerini yürüten dönemin MİT müsteşarı Emre Taner ve dönemin MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in KCK davası kapsamında ifadeye çağrılması, KCK operasyonlarının mimarı olduğu belirtilen İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün ve İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan’ın görevden alınmalarının gerekçelerine de kimse inanmıyor. Çünkü bu soruşturma ve görevden almaların bir yandan AKP’nin içindeki Fetullah Gülen cemaatiyle Tayyip Erdoğan koalisyonun bozulması öte yandan da Kürt sorunundaki çözümsüzlüğün ve girilen şiddet yolunun ayağa dolanması olduğunu biliyor herkes. Yok “İstanbul emniyetindeki atamalar rutin görev değişikliğidir”, yok “MİT mensuplarını savcı, başsavcı ve ilgili savcıdan habersiz yapmıştır” gibi açıklamalara kimse inanmıyor. Şu açık ki, Kürt sorununun devasa bir şekilde, bu sorunun çözümünün engeli haline gelenleri de ezip geçecek kadar büyüdüğü, bundan Erdoğan’ın da kendisini korumasının zor olduğu görülmektedir.

TOPLUMU SUSTURMANIN MECLİSE YANSIMASI

- Yalanların açığa çıkmasını önlemek için basını tehdit eden, gazetecileri tutuklayarak ve oto sansürü kullanarak gerçekleri baskı altına almaya çalışan hükümetin, Mecliste de muhalefetin konuşmasını kısıtlamak için “iç tüzük değişikliği”ne dair öne sürdüğü gerekçelere inanılmamaktadır. Tersine bu girişimin Türkiye’yi bir suskunlar ülkesine dönüştürmeyi iktidarını sürdürmenin yolu olarak benimseyen hükümetin; özgürlükleri kısıtlama, toplumu suskunlaştırma, muhalefeti ezmeye yönelik yeni bir girişiminin, meclisteki devamı olarak anlamaktadırlar. Hükümet ve AKP cenahından “meclisin hızlı çalışması” bahanesine inananın sadece yandaşları olduğu görülmektedir.
Sadece gerçeğin gizlenemezliği demokrasi, özgürlükler, AKP’nin Türkiye’yi nasıl bir baskı rejimine sürüklediği ile sınırlı da değil. Kürt sorununda gelinen aşamada yalanın, tutuklamalarla, askeri operasyonlarla sorunu çözme girişimlerinin de bütün inandırıcılığını yitirmesi, tersine dönerek; iktidarın bu politikalarındaki en önemli dayanağı kişilerin soruşturma kapsamına alınması, burada ısrarın Erdoğan ve hükümetini de tahrip edebileceği gerçeği, gerçeğin gücünün habercisidir. Belki Başbakan ve hükümet bir yasa değişikliği ile MİT‘çilerinin yargılanmasını önleyebilir. Nitekim, mecliste bu yönde bir girişim için hazırlıkların hızla sürdüğü belirtilmektedir. Ancak yargının ne yapacağı tartışılır olsa bile, Türkiye ve dünya kamuoyu için artık, sorunun barışçı çözümü girişimlerinin hükümet tarafından provoke edilip savaş ve tutuklama kampanyasına dönüştürüldüğü saklanamaz bir aşamaya gelmiştir.

GERÇEK İNATÇI VE DEVRİMCİDİR!

Belirli bir büyüklüğe gelen mızrak çuvala sığmaz!
Çünkü gerçek inatçıdır!
Sadece “inatçı” da değil, gerçek aynı zamanda da devrimcidir! Bütün kalıpları, yalanla kurulmuş planları yıkıp geçer.
AKP iktidarı için de en büyük tehdit bu; artık gerçeklerin karşısında yalanların mevzi kaybettiği, bir aşamaya geldi Türkiye! Olanlar, bunu gösteriyor.
Ancak gerçek, zamanı gelmiş olsa da, kendiliğinden ortaya çıkmıyor. Onun için gerçeği savunanların yeterince gayret göstermesi de gerekiyor.  
Öyleyse gerçekleri dünkünden daha büyük bir enerjiyle haykırma zamanıdır şimdi! 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa