Mesaj
Fotoğraf: Envato
Bir grup genç akademisyen arkadaşımız bir mesaj metnini kaleme almış. Benim postama da gelmiş olan bu metni, ilgili tarafları yansıtmadan, aşağıda olduğu gibi sütunuma alıyorum.
“Sayın Başbakan,
Bizler; Müslüman, Hristiyan, Yahudi ya da Zerdüşti, Alevi veya Şafii, dindar ya da dinsiz, Ateist veya Agnostik, laikliğin gerekliliğine yürekten inanan genç ve akademisyenler olarak dindar ve muhafazakar bir gençlik yetiştirmeye dair son açıklamalarınızı son derece tehlikeli ve ürkütücü buluyoruz.
Turan Dursun’un fikirlerinden dolayı katledilmesi, Aziz Nesin’in maruz kaldığı baskılar, Maraş ve Sivas katliamları ve son olarak Rahip Santoro ve Zirve Yayınevi cinayetleri hafızalarımızda bu kadar tazeyken, toplumu inanç üzerinden bölen, dahası yüzbinlerce vatandaşımızın benimsediği Ateizmi tüm kötülüklerin anası olarak hedef gösteren ayrımcı söyleminiz bizim açımızdan kabul edilemez. Bir Başbakan olarak sizin, tüm vatandaşlarınıza eşit mesafede yaklaşmanız gerektiğini ve bu tutumun demokrasinin birincil şartı olduğunu hatırlatırız.
Öte yandan, çok zor şartlar altında ve her an istismara açık şekilde yaşayan sokak çocuklarını (medya adı ile tinerci çocukları) söyleminizle bir kez daha yaralamanızı kınıyoruz. Bu çocukların bulundukları koşullar “maneviyat eksikliğinin” değil, sizin de on yıldır yönetiminde olduğunuz ülkemizin derin sosyal ve ekonomik sorunlarının sonucudur.
Sayın Başbakan,
Sizin görev ve sorumluluğunuz, öncelikli değeri insan ve doğa sevgisi olan ve eleştirel düşünebilen nesillerin yetişebilmesi için gerekli eğitim olanaklarının herkese eşit bir şekilde sunulabilmesi ve tüm bireylerin insanlık onuruna yaraşır bir yaşam sürmeleri için gereken koşulları sağlamaktır.
Son olarak, bu metni imzalarken hapislerde tutsak yatan yüzün üzerinde gazeteci, binlerce siyasetçi, milletvekilleri, Büşra hocamız ve beş yüzden fazla öğrenci arkadaşımızın durumundan endişe duyuyor ve tam da bu korku heyulasını yıkmak için imzamızı atıyoruz.
Saygılarımızla,”
Mesaj böyle; çok haklı ve ciddi ikazların fevkalade nazik ifadelerle yazılmış olduğu bir metin. Herkesin okumasında yarar gördüğüm için bu mesajı sütunuma aldım. Mesajda beğenmediğimiz, tutarsız gördüğümüz ya da abartılı yerler olabilir ya da biz öyle algılıyor olabiliriz. Benim bu tür tartışma veya mücadelelerde takındığım tavır, usullerle ilgili ciddi bir yanlışlık olmadığı sürece, ana konuya bakmaktır. Sol cenahta farklı gruplar, ana konuda anlaşsalar dahi, farklılıklarda ayrıldıklarında, maalesef, hiç taviz vermeden birbiriden ayrışabilmekteler. Ülkemizde sağ cenahın kesinlikle yapmadığı, bir kaya gibi birbirine tutunduğu bir ortamda, sol ya da karşı cenahın en ufak bir farklılıkta detaya takılması sağa alan kazandırmaktadır.
Bu ihtirazi kayıtla, bu metnin adresinin bir bakıma yanlış olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, bugün başbakanın, yarın bir başka siyasetçinin kullandığı bir slogan ya da ileri sürdüğü bir fikir için o kişiyi sorumlu tutmanın, “her toplum layık olduğu yöneticiye kavuşur” sosyolojik görüşüne aykırı olduğunu düşünüyorum. Siyasiler etik açıdan tabiatıyla söz ve davranışlarından sorumludurlar. Hatta siyasilerin sözle ifade ettiklerini çok ciddiye almak gerekir, çünkü bu sözler siyasinin hedefini gösterir ve yarın ellerine büyük güç geçtiğinde neye yönelmek eğilimde olacaklarının da çok ciddi işaretidir. Ancak, siyasiler de davranışlarında etrafının onayını almak durumundadır. Bu nedenle asıl sorumlu taban ya da avenedir, hatta eski ifadesiyle, “avene-i havene”dir. Fransa’da Sarkozy’nin direndiği ve parlamentodan geçirmeyi başardığı yasayı Anayasa Konseyi’ne götürmeye hazırlanan milletvekilleri arasında bizzat Sarkozy’nin partisine dahil olanların da bulunması bizi biraz olsun utandırmadı mı?
- Faciayı salt sorumsuzluk olarak görmek yetersizdir 25 Ocak 2025 04:22
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57