Meğer 6-7 Eylül tarih olmamış!..
Fotoğraf: Envato
Kıbrıs sorunu, 1955 yılında Türk kamuoyunun gündeminde baş köşeye oturmuştur. O dönem de aynı misyonu sürdüren Hürriyet gazetesi ‘İstanbul’daki Rum azınlığın aralarında bağış toplayarak Kıbrıs Rumlarının ENOSİS çetelerine gönderdiği’ iddiasına yer verir. Aynı anda, Dışişleri yetkilileri de Londra’da Kıbrıs temaslarına devam etmektedir. O arada Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba atıldığına dair yalan haber, önce 6 Eylül 1955 günü radyoda yayımlanır. (Atatürk’ün Selanik’teki evine bomba attığı iddia edilen Selanik Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrencisi Oktay Engin gıyabında mahkum edilir. Engin, 22 Şubat 1992-18 Eylül 1993 tarihleri arasında Nevşehir Valiliği’ne getirilmiştir.)
Bunun üzerine, “Atamızın evi bombalandı” manşetiyle ikinci baskı yapan MİT üyesi Mithat Perin”in sahibi olduğu DP yanlısı İstanbul Ekspres gazetesi genelde tirajı 20.000 civarında olduğu halde 6 Eylül’de 290.000 basmış ve o dönemde kurulmuş olan Kıbrıs Türktür Derneği üyelerince bütün İstanbul’da halkı galeyana getirmek üzere dağıtılmıştır.
Kıbrıs Türktür Cemiyeti’nin önayak olması ve diğer gençlik örgütleri, meslek kuruluşları, DP teşkilatı, bazı resmi ve gayriresmî makamların telkin ve teşvikiyle yerel kalabalıklar ve şehre dışarıdan getirilmiş olan kitlelerce 6 Eylül akşamı büyük bir yağma ve yıkım eylemi gerçekleştirilir.
İlk saldırı saat 19.00 sıralarında Şişli’deki Haylayf Pastanesi’ne yapılır. Ardından büyüyen kalabalık Kumkapı, Samatya, Yedikule, Beyoğlu’na geçerek gayrimüslimlerin toplu olarak yaşadığı birçok semtte önce Rumların, ardından da Ermeni, Yahudi ve hatta yanlışlıkla bazı Türklerin dükkanlarına saldırarak yağmaya başlar. 7 Eylül sabahına kadar süren saldırılarda aralarında kilise ve havraların da bulunduğu 5.000’den fazla taşınmaz tahrip edilir.
Türk basınına göre 11 kişi, bazı Yunan kaynaklarına göre 15 kişi öldürülmüştür. Resmi rakamlara göre 30 kişi, gayriresmi rakamlara göre 300 kişi yaralanmıştır. 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekan saldırıya uğramıştır.
6-7 Eylül olayları, Rumların büyük göç dalgalarıyla ülkeden ayrılmasına neden olur.
O dönemde Seferberlik Tetkik Kurulu’nda görevli olan, Emekli Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu, gazeteci Fatih Güllapoğlu’na verdiği röportajda şunları söylemişti: “6-7 Eylül de bir Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı.”
Evet, Kıbrıs kaynarken ve Dışişleri yetkililerinin Londra’da temasları sürerken Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’de Kıbrıs meselesine dair ‘milli hassasiyeti’ dünyaya duyurmak adına böyle bir vahşeti, utanç eylemini, kepazeliği bizzat Özel Harp Dairesi eliyle tezgahlamışlardır.
Ve tarih 26 Şubat 2012’i gösteriyor. Fransa’da Anayasa Konseyi’nin gündeminde 1915 Ermeni Soykırımı’nın inkarını suç sayan yasa var. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin, Anayasa Konseyi’nin söz konusu yasayı bozması halinde hemen tekrar bu yönde bir yasa tasarısı hazırlanmasını isteyeceği bildiriliyor.
Yani diplomatik iklim açısından 1955’i çağrıştıran bir durum söz konusu ve Türkiye’de günler öncesinden büyük ilanlarla bir eyleme çağrı yapılıyor. Ciddi bir finansman ayrıldığı belli olan bu reklam kampanyasının ardından Hocalı’da sivil Azerilerin katledilmesinin 20. yıldönümü gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen eylemde, “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” yazılı dövizler taşınıyor. Ağzından kan damlayan konuşmalarıyla dikkatlerimizi çeken İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, bu aşağılık dövizin önünde ve Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, Ermeni meslektaşımız Hrant Dink’in katili Ogün Samast ile 7 TİP’linin katili Abdullah Çatlı lehine atılan sloganların arasında konuşuyor. Yanında İstanbul Valisi de var.
Az çok tarih hafızası olanlar ve Türkiye tarihini bilenler, Özel Harp Dairesi’nin düzmece gazete manşetinden, provokatörlerine kadar örgütlediği 6-7 Eylül olaylarının aslında tarih olmadığını bu eyleme bakarak düşünmeden edemeyeceklerdir.
Fransa Anayasa Konseyi’ne mesaj gönderme ve Sarkozy’ye nazire yapma amacıyla tezgahlandığı açık olan bu eylem tam bir utanç belgesidir.
O bakan orada o vaziyette bulunduktan sonra, Hrant Dink’in cinayetinin arkasındaki örgüt neden korunuyor diye sormak açıkçası fazlasıyla naif kaçıyor.
Hrant Dink’in cinayetinin arkasındaki örgüt işte tam da oradadır.
Hrant Dink’in tetikçisi Ogün Samast’ın kahraman ilan edildiği bu gösteride konuşan Bakan Şahin, Ogün Samast ile Türk bayrağı önünde fotoğraf çektiren güvenlik görevlilerinden daha mı masumdur? Aradaki farkı bilen söylesin!
- Büyükada’dan günümüze ‘Etki Ajanlığı’ komplosu 29 Ocak 2025 11:35
- Ahmet Güneştekin bizim acılarımızı da görecek mi? 27 Ocak 2025 06:45
- Tek adam düzeniyle onun sınırları içinde baş edilemez 20 Ocak 2025 15:37
- 'Zalim iyimserlik' 13 Ocak 2025 04:59
- Çok aktörlü bölgesel inşa ve ortasında bir “süreç” 06 Ocak 2025 05:00
- Enternasyonalizm bayrağı, daha daha yukarı! 30 Aralık 2024 06:30
- Diyarbakır notları: Seçim öncesi gelip ‘Ser sera, ser çava’ demeyin 16 Aralık 2024 04:52
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23