03 Mart 2012 07:49

Sendikalar olimpiyatlara karşı!

Sendikalar olimpiyatlara karşı!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yalnızca bir film de olsa Meryl Streep’i Margaret Thatcher kılığında görmek ve Oscar alışını izlemek benim için büyük bir hayal kırıklığıydı. Streep’in Thatcher hakkında utangaçça da olsa söylediği övgü dolu sözlerin yarattığı tahribata değinmek bile istemiyorum. Demir Leydi filan değil düpedüz ‘Demir kan emici’, ‘Demir işçi düşmanı’, ‘Demir emperyalist’ olan Margaret Thatcher’in simgesi olduğu neoliberal düzenin mirası dünya emekçilerini olduğu gibi Britanya emekçilerini de 30 yıldır tehdit etmeye devam ediyor.

İngiltereli emekçiler şu sıralar Thatcher dönemini aratmayan saldırılarla karşı karşıya. “Kriz” bahane edilerek sağlıktan eğitime, barınmadan ulaşıma işçi sınıfının kazanımlarını daha da budama avına çıkan Thatcher’ın “muhafazakar” mirasçıları bu konuda en az Maggie teyzelerinin Falkland işgalinde olduğu kadar gözü pek.

Bu saldırılara karşı İngiltere sendikal hareketi pek çok eylem, iş bırakma, grev örgütledi. Genel grevin yasak olduğu ülkede “koordineli grev” aracılığıyla genel grev etkisi de yaratmaya çabaladılar. Sendikal hareket bu eylemlerinde oylarıyla İşçi Partisinin Genel Başkanlığına taşıdıkları Ed Miliband’i çoğu zaman yanlarında göremedi. Miliband ya gönülsüzce destek verdi ya da son 30 yılın en büyük grevi olan 30 Kasım grevinde yaptığı gibi “Kimse grev istemiyor” diyerek greve karşı olduğunu açıkladı. Bağışlarının yüzde 86’sını sendikalardan toplayan bir partinin başkanı olarak işçi sınıfı düşmanlığında hiç de utangaç değil anlayacağınız. Daha “sol” bir İşçi Partisi söylemiyle başkanlığa getirilse de emperyalist işgallerin yılmaz savunucusu abisi David Miliband’den bir adım ötede olduğunu iddia etmek mümkün değil. Sosyal demokrat ne kadar “sol” olabilirse o da o kadar anlayacağınız. Asıl politikasını yaptığı sınıfın (burjuvazi tabii ki) genel çıkarlarını tehdit edecek her somut adımda sıvışıyor.

Bu hafta içi de bunun bir örneğine şahit olduk. İngiltere burjuvazisi, varolduğunu söylediği krizin bahanesiyle işçi sınıfının tüm haklarına göz dikmişken bu krizi, emekçiler açısından daha da derinleştirecek (sadece artan vergiler yeter) politikaları sürdürmeye de devam ediyor. Bunlardan birisi vahşi olimpiyat endüstrisinin uluslararası tekellerle beraber (yarısı İngiliz) yürüttüğü Londra saldırısı. Son hesaplamalara göre olimpiyatların maliyeti 3.7 milyar dolardan 14.5 milyar dolara fırlamış durumda. Üstelik Dave Zirin’in de hatırlattığı üzere oyunların “güvenliği” için 23 bin 500 asker ve güvenlik görevlisi istihdam edilmiş durumda. Tabii burada güvenlik diye kastedilenler olimpiyatlara direnen halk muhalefetini bastırmakla da görevli. Mesela sendikaları!

Hafta içinde taşımacılık sendikası RMT, olimpiyatlarla beraber karşı karşıya kaldıkları iş yükü ve maddi zorluklara yönelik düzenlemeler talep etti ve taleplerinin karşılanmaması durumunda iş bırakma tehdidinde bulundu. Ulaşımın hayli yoğun olduğu olimpiyatlar gibi bir dönemde 28 bin nakliyat işçisinin iş bırakmasının yaratacağı tahribattan korkan Muhafazakar kanat, Başbakan David Cameron önderliğinde saldırılara geçti. Cameron her zamanki zırvaları sıralayarak olimpiyatların ülke için sözde öneminden dem vurdu ve sendikaları “vatansever” olmamakla suçladı. RMT’nin açıklamasına İngiltere’nin en büyük sendikası ve İşçi Partisinin de en büyük para kaynaklarından UNITE Genel Başkanı Len McCluskey tam destek verdi. McCluskey, emekçilere yönelik saldırıların son derece derin ve ideolojik olduğunu, olimpiyatların da bunun bir parçası olduğunu dile getirerek işçilerin olimpiyatları hedef almasının meşru olduğunu kaydetti. McCluskey, olimpiyatlar süresince sivil itaatsizlik eylemleri de gerçekleştirmeleri gerektiğini belirtti.

Başta Muhafazakar Parti olmak üzere gerici çevreler sendikal hareketin bu tehditlerini İşçi Partisi karşıtı bir propagandaya çevirmeye hazırlanırken Ed Miliband, twitter’da arz-ı endam etti: “Olimpiyatlara yönelik her türlü tehdit yanlış ve kabul edilemezdir. Olimpiyatlar tüm ülke için bir kutlamadır ve kesintiye uğratılamaz.” Tüm ülke için bir kutlamaymış! Yalanın kofluğuna bakın!

2 hafta önce bu köşedeki ‘Milli Mesele’ yazısında “Hükümet, olimpiyatları milli bir mesele ilan ederek daha şimdiden olimpiyat karşıtı eleştirileri de “gayrimilli”, “marjinal”, “ülkenin çıkarlarına düşman” vs. şeklinde yaftalamaya hazırlanmaktadır” yazmıştık. Aynı olimpiyat yalanı sadece ülkemizde değil dünyanın her yerinde tekrarlanıyor ve olimpiyatların “ülke için bir kutlama” olduğu yalanıyla emekçi sınıflara yönelik tüm saldırılar meşrulaştırılmaya çalışılıyor. İşte İngiltere’de bunun tekrarlanışını izliyoruz. İşçi Partisinin hizmet ettiği burjuvaziye sadık başkanı Ed Miliband de bu saflaşmadaki yerini şimdiden belirlemiş bulunuyor.

Olimpiyatlar öncesi atmosfer gerginleşiyor. 200 bin üyesiyle UNITE, Miliband’in çıkışından korkmaz ve diğer sendikaları da işin içine katabilirse olimpiyatlara ciddi bir tehdit oluşturabilirler. Sendikalar, İşçi Partisinin değil sınıf partilerinin kasası olsa “gök kubbenin altında seyreyleyeceğimiz karmaşa” çok daha büyük olma potansiyeli taşıyabilirdi!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa