04 Mart 2012 10:48

Sandık ve ‘seçilmişler’ sorunu - 2

Sandık ve ‘seçilmişler’ sorunu - 2

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Zamanında bir Demirel vardı. Düşer düşer kalkardı. Düşmez de düşürülürdü. Beceriksizliğinden mi? Aksine “işini” iyi bilirdi... Sonradan “1 Numara” olmuş, “derin”i sığı, her şeyin başına gelmişti. Ama halkı hedef alan iki darbeyle “Sen yapamadın, çekil kenara” denip “işi”nin başından uzaklaştırmıştı. Sonra halkı ondan daha iyi aldatıp çekip çeviren bulunamadığı için yeniden başbakan olmuştu. “Demokrasi”nin “faziletleri”ndendi!
Devrilirdi de “akıllanmaz”dı! Diline pelesenk ettiği laftı; “Bulun 226’yı düşürün” derdi. Vekil sayısı 450, salt çoğunluk 226’ydı. Demirel, “demokrasi”yi “sandık”a bağlamıştı. Fazla aldığından uzun süre “mühür Süleyman”ın elinde kaldı.
Doğrusu Demirel’le fevkalade “demokrasi”miz vardı! Faşistler, sokak ortasında, kahvehane tarayarak sürek avına çıkar... Hakkını sahiplenmeye çalışan halkı ve evlatları devrimcileri katledip dururlarken... Beyefendi, “Bana sağcılar adam öldürüyorlar dedirtemezsiniz” derdi! 77 1 Mayıs Katliamı onun zamanında tezgahlanmıştı. Bugünün “Özel Yetkili Mahkemeleri”nin “ana”sı “Devlet Güvenlik Mahkemeleri” onun icadıydı! Sonradan yerine gelen; mümtaz patron örgütün başından alıp müsteşarı yaptığı, özelleştirmelerin piri, Dünya Bankası eğitimli, Sabancı Holding Koordinatörü Özal’a 24 Ocak Kararları’nı hazırlatan oydu. Emekçilere “zırnık” vermedi. Hiçbir haklarını kabul etmedi. “226” ya da sandık demokratı”ydı!
İyiydi de; sadece sandıkla olmazdı. Demokrasi denince sandık gerekti, ama yeterli değildi.
Marx da belirtmişti: Zamanında Amerika ile İngiltere, bürokrasi ile militarizmin hemen hemen olmadığı istisnai iki ülkeydi. Ne düzenli orduları vardı, ne de yerleşik bürokrasileri. Eski Amerikan filmlerinden hatırlayın... Kasabanın yönetimi ve güvenliği için halk toplanıp aralarından bir şerif seçerdi. Halkın üzerinde, ondan kopmuş bir bürokrasinin egemenliği ve bu egemenliğin dayanağı “özel silahlı birlikler” yoktu. Herkes silahlıydı öncelikle... Ve gerektiğinde şerif, halkın arasından topladığı silahlı adamlarla “güvenlik” işlerini çözmeye girişirdi. Diğer eyaletle ya da Meksikalılarla sorunlar çözülemediğinde, federasyon ya da konfederasyon olarak, halktan ordu derlenir, savaşa gidilirdi. Sonradan gelişip kalıcılaştılar.
Kısacası, halkın üzerinde zorbalık aygıtı olarak bürokrasi ve militarizmin bulunmayışı, devletin, devlet olarak bu yetkinleşmemiş hali, demokratik bir haldi. Halkın haklarını kullanmasının önünde engel yoktu yani. Ya da komşu eyaletler türünden hemen sadece dış engeller vardı. Haklarını kullanması, bürokratik-militarist şiddet aygıtı henüz yeterince gelişmemiş burjuva devlet tarafından zorla önlenip bastırılma durumunda olmayan halk, bu haklarını, kendi örgütlenmesinin gücü kadar kullanırdı. Sorun da budur. Demokrasi var mı yok mu tayin eden, demokratik hakların –sadece kağıt üzerinde değil– fiilen geçerli olup olmadığı, kullanılıp kullanılamadığıdır. Varsa ve kullanılıyorsa, demokrasi vardır. Yoksa yoktur!
Özetle... Öyle “Askeri vesayeti tasfiye ettik”, “Demokrasiyi derinleştirdik” laflarına karınlar tok olmalıdır. Bir defa bürokratik militarist aygıtımız var! Ve laf değil... Haklar ne alemde? Var mı yok mu? Demokrasinin varlığını laf salatası değil, bu sorunun yanıtı kararlaştıracaktır.
Nedir bu haklar? Kastımız henüz sosyalist demokrasi değil. Hayır, sandık tartışması yaparken hakların gerçekleşme koşullarının, sosyal eşitliğin olup olmadığını sorgulamıyoruz. Konumuz, burjuva içerikli demokrasi. Hukuk önünde eşitlik olan eşitlik ve demokrasi. Hukuk önünde eşitliğe dayalı özgürlükler. Birileri özel mahkemelerde yargılanırken diğerleri sıradan mahkemelerin önüne mi çıkıyor örneğin? Böyleyse demokrasi yoktur! Birileri örgütlenme, ifade, basın özgürlüğünden yararlanırken diğerleri yararlanamıyor mu? Örgütlenme uğraşında işinden atılan, polis zoruyla karşılaşan işçi, gazetecilik yapayım derken hapse atılan aydın, eşitlik dediğinde yanıtı uçakla bombalanmak olan Kürt... Halk çoğunluğu yani bu hakları kullanamazken AKP ve dayanakları sadece “Kendine Müslüman” mı? Böyleyse demokrasi yoktur! Bilin bakalım: Demokratik bir ülke miyiz değil miyiz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa