Kadına şiddet böyle mi önlenecek?

AKP Hükümetinin en ustalaştığı alanlardan birisi de emekçilerin ve halkın isteklerini yerine getirir gibi yaparken gerçekte isteklerin için boşatarak eskisinden bile kötü hale getirme işi oldu.
İşçiler yıllardır, sendikalaşmada yüzde 10 barajının kaldırılmasını mı istiyor; hükümet, sendikalar yasa tasarısına  “Bakın isteklerinizi dikkate alıp barajı yüzde 3’e indirdim”, diyor ama tasarıya eklediği bir maddeyle yüzde 3’ü yüzden 10’dan bile büyük bir baraja dönüştürüyor.
Hastalar sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden, hekimler ve sağlıkçılar çok ağır koşullarda çalışmaktan şikayet edip çalışma koşullarının düzeltilmesini mi talep ediyor; hükümet bir yasal düzenlemeyle yabancı uyruklu hekim ve hemşire çalıştırmayı serbest bırakan bir yasal düzenleme yaparak yanıt veriyor bu isteklere!
Mahkemelerin uzun sürmesinden mi yakınıyorsunuz; kişisel davalarda mahkeme harçlarını 30-40 liradan 600-700 liraya çıkarıp, vatandaşın mahkemede hak aramasını önleyip; “Bakın dava sayısını azalttık artık mahkemeler daha hızlı olacak” diye övünüyor.
Halk 12 Eylül’le hesaplaşılmasını mı istiyor; AKP Hükümeti, bir Anayasa değişikliği ile cuntacı iki generalin hiçbir ciddi sonucu olmayacak biçimde mahkemeye çıkarılmasını sağlayan bir düzenlemeyle talebin içini boşaltıyor. Ya da 28 Şubat’la hesaplaşma isteyenlerin talebine cevap veriyormuş gibi 28 Şubat tartışması açıp, bu tartışmayı kendisine az çok muhalefet eden basını sindirme ve basına yönelik baskıları, tutuklamaları meşru ve haklı gösterecek bir kampanyaya dönüştürüyor.
Emekçi haklarından, eğitim, sağlık, kamu hizmetlerine yönelik taleplere, özgürlüklere, hangi alana bakarsanız aynı şeyi görüyorsunuz; taleplerin içinin boşaltıldığını ve talepleri yenilemeyi caydıracak biçimde kirletildiğini!
Bu talebin içini boşaltma oyununun en son örneğini “kadına karşı şiddet” uygulamalarını önlemek amaçlı tasarıda görüyoruz.
Son yıllarda kadına yönelik şiddetin çığ gibi artarak, Türkiye’yi bir “kadın cinayetleri ülkesi”ne dönüştürdüğü herkesin bildiği bir şeydir.
Herkesin bildiği bir diğer şey de son yıllarda kadın örgütlerinin ve çevrelerinin “kadına yönelik şiddete” karşı çok ciddi bir mücadele verdiği, hükümeti bu alanda mutlaka bir şeyler yapmaya zorladığı gerçeğidir.
Nitekim şu günlerde 8 Mart vesilesiyle her gün binlerce, on binlerce kadın, çeşitli etkinliklerle, kadına yönelik şiddeti lanetlemek ve 8 Mart’ta simgelenen özgürlükler için alanlardadır.
Yıllardır süren mücadeleyi haklı gördüğünü söyleyen hükümet, 8 Mart’ta kadınların bu talebine yanıt vereceğini iddia ederek bir yasal düzenlemeye girişmiştir.
Çeşitli kadın çevrelerince hükümetin bu girişimi ciddiye alınmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin çeşitli kadın çevreleriyle de görüşerek bir tasarı hazırlamıştır. Ne var ki, kadın örgütlerinin müdahalesiyle tasarıya konan ve kadına yönelik şiddeti önlemede az çok etkili olacak ne varsa, hükümet tarafından tasarıdan çıkarılmış, çıkarttırılmıştır!
Değişikliğe tasarının adından başlanmış; tasarın adı “Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı” iken “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” olarak değiştirilmiş, böylece “Kadınların hayatının korunması yerine ailenin korunması tercih edilmiştir”. Ki, zaten bugün kadına yönelik şiddetin altındaki en önemli dayanak kadının “aile”ye eşitlenmesidir. Ve yasa bu haliyle kadına “Dayağını ye otur; çünkü ailenin devamı en önemli görevindir” demektedir. Yine, yasanın uygulanabilmesi için tasarıda “şiddeti önleme merkezleri”nin etkili bir hizmet verebilmeleri için 5 bin 557 kadro öngörülürken bu sayı da 362’ye indirilmiş, böylece merkezler sadece bürokratik işler yapacak birer “büroya” dönüştürülmüştür. Ve şiddet gören kadının çevresindeki kişilerin de şikayetçi olabilmesini içeren “ihbar hakkı” metinden çıkarılarak, şiddet gören kadın yalnızlaştırılmak istenmiştir.
Kadın çevreleri haklı olarak bu tasarının “kadınların taleplerini karşılamaktan uzak”, hükümetin “prestij malzemesi” olarak kullanma amaçlı bir tasarıya dönüştürüldüğünü söylemekte; tasarının bu haliyle yasalaşmasını kabul etmeyeceklerini söylemektedirler.
Kısacası “kadına şiddeti önleme” konusunda da tipik bir AKP Hükümeti manevrasıyla karşı karşıyayız. Bu tasarıyla kadınların onlarca yıllık mücadelesi yedeklenip AKP’nin hanesine yazılmak istendiği gibi, taleplerin içi de boşaltılmaktadır.
Meclis Genel Kurulu’nda kanun tasarısı daha da geri mi götürülecek, (Eğer kadın çevreleri ciddi biçimde müdahale etmezse öyle olması kesindir) yoksa kadın örgütlerinin talebi dikkate alınarak tasarı az çok düzetilecek midir; bunu da göreceğiz.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et