İran’la kapışma hamlesi!
İran’ın nükleer tesislerini BM yetkililerinin denetimine açacağını açıklaması ve P5+1 ülkeleri (ABD, İngiltere, Rusya, Fransa, Çin ve Almanya) ile nükleer müzakereleri yeniden başlatma kararından sonra “İran’a askeri bir saldırı” konusundaki tartışmalar daha da hararetlendi. Gün geçmiyor ki; ABD’den, İsrail’den, İngiltere’den, Fransa’dan, İran’a yönelik bir tehdit yapılmasın! Son gelen haberler, İsrail’in İran’a bir askeri müdahale için ABD’yi ikna ettiği yönünde. İngiltere ve Fransa da her vesileyle askeri bir müdahale olasılığı karşısında kendi tutumlarını açıklayıp, “Askeri seçeneğin masada olmasının gerekliliğine” dikkat çekiyorlar. İran “ikiyüzlülükle” suçlanıyor, bu yüzden de İran’dan gelen “görüşme” ve “uzlaşma” teklifleri hakkında şüpheci açıklamalar yapılırken, “askeri seçeneğe” daha sık vurgu yapılıyor.
Basın bu tartışmaları, bir ülkeye askeri müdahale yapılmak o ülkenin rejimini değiştirme saldırısı değil de bir askeri tatbikatmış gibi “normal haberler” olarak karşılayıp veriyor. Dahası yapılan yorumlarda da bu müdahalenin haklılığı ve gerekliliğine dikkat çekiliyor.
Yani dünyada her şey iyi ve normal; eğer İran’a bir askeri müdahale yapılır, nükleer tesisleri yok edilirse dünya daha da normalleşecek!
Sanki Türkiye ve İsrail’de yüzlerce nükleer bomba yokmuş gibi!
Sanki Ortadoğu, emperyalist müdahalelerle bir çatışma ve savaş alanına döndürülmüyormuş gibi!
Türkiye ise “vücut dili”yle batılı emperyalistler ve İsrail’in İran’a yönelik “askeri müdahale tehditlerine” destek verse de tutumunu açık biçimde ifade etmekten kaçınmaktadır. Ancak Türkiye askeri müdahale de dahil her yolla Suriye rejimini devirmek için girişimlerini artırmaktadır.
Bu çerçevede Başbakan Erdoğan’ın mart ayı sonunda İran’a giderek, İran’ın Şam rejimine desteğini kesmesini ve hatta Türkiye ile İran’ın Suriye’de rejim değişikliği için ortak hareket etmesini isteyeceği bilinmektedir.
Bu haberlere bağlı olarak basında çıkan; “İran’ın Suriye’ye destek vermekten vazgeçtiği”, “İran’ın Esad’ın çekilmesini ve yerine İran’a yakın bir kişinin getirilmesi için girişimlerde bulunduğu”na dair kaynağı belirsiz haberler dikkate alındığında Türkiye’nin girişimlerinin mahiyeti daha da anlaşılır olmaktadır.
Yine anlaşılmaktadır ki, Türkiye İran’a, “Gel Esad’ı beraber devirelim” demektedir. “Devirmekte” iki ülke anlaşsa bile yerine gelecek olanda anlaşmaları çok olanaklı görülmemektedir. Çünkü İran kendine yakın birinin, Türkiye ve batılı emperyalistler ile İsrail ise Suriye’de İran’a karşı ve batı emperyalizminin bölgede dayanağı olacak birini ya da birilerini rejimin başına getirmek istemektedir.
Bu amaç karşıtlığına bakıldığında, Esad’ı devirmekte ortaklık bile iki ülkenin Suriye politikasını yakınlaştırmaya yetmemektedir. Ve muhtemeldir ki, Türkiye’nin teklifine İran, biraz lafı dolandırsa da “hayır” diyecektir.
Böylece Türkiye, Suriye politikasında İran’la da açıkça karşı karşıya gelirken, Batılı emperyalistlerin ve İsrail’in İran’a yönelik baskılarına açıkça destek verecek bir pozisyona da gelecektir. Başka bir söyleyişle, Erdoğan’ın İran ziyareti, bir yakınlaşmadan çok İran’la kapışma hamlesine dönüşmesi kuvvetle muhtemel bir ziyaret olacaktır. Ki batılı emperyalistlerin ve İsrail’in de en çok istediği budur.
Çünkü birincisi; Türkiye’nin onayı olmadan ABD ve İsrail dahil hiçbir emperyalist gücün İran’a askeri bir saldırı yapması bölgedeki dengeler bakımından akla uygun değildir. İkincisi ise, Türkiye hava sahasını İsrail ya da batılı emperyalistlerin savaş uçaklarına açmadan İsrail’den kalkacak savaş uçaklarının (Şu anda en yaygın kabul gören senaryo, İsrail’den kalkacak savaş uçaklarının İran’ın nükleer tesislerini vurmasıdır) İran’a geçip tesisleri vurduktan sonra geri dönebilmesi neredeyse imkansızdır!
Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin dış politikası mantıksal sonuçlarına doğru ilerlemektedir.
ABD stratejisinin “bölgesel gücü”, “bölgesel lider ülkesi” olarak Türkiye, İran’la kapışmaya doğru hızlı adımlarla ilerlemektedir. Suriye bu büyük kapışma için bir adımdır ve Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmedeki sabırsızlığı İran’la kapışma sürecini de kısaltmaktadır.
Bu çerçevede Suriye’ye İran’la ortak müdahale girişimi, İran’la yakınlaşmanın değil, İran’a bir ABD-İsrail-Fransa müdahalesinin yolunu açma, Türkiye ile İran’ı Suriye üstünden açıkça karşı karşıya getirme girişimi olarak görünmektedir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor
Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!
Evrensel'i Takip Et