Nasıl oluyorsa!..
Anlaşmalı oynaşma olayı öyle bir yerleşti ki ülkenin gündemine, ne düşünülürse düşünülsün, söze onunla başlamak zorunluluktan öte alışkanlık oldu. Gelenekselleşecek de neredeyse. Hiçbir şey onsuz olamıyor; ama olmamış gibi yaşam sürüp gidiyor. Sözde var; ama özde yok, nasıl oluyorsa! Gerçekten nasıl oluyorsa!..
Olağan koşullarda ülkenin birinde, doğal olarak bizimki gibi ileri demokrasinin değil, salt demokrasinin olduğu ülkelerde anlaşmalı oynaşma gibi bir olay çıkmışsa, olayda adı geçenler her tür görevlerini bırakır; en azından bıraktırılırdı. Ayrıca, ayaktopu, genelinde spor kirlendiği için ona duyulan sevgi ve ilgide de kırılmalar olması gerekirdi. İnsanların, özellikle de yandaşların ayaktopundan da, olaya adı karışan kurum ve kişilerden de uzaklaşması doğal karşılanırdı. Hoş bakmaz insanlar böyle bir kirlenmişliğe. Ama, nasıl oluyorsa, evet nasıl oluyorsa, benim ülkemde tam tersi oluyor. İlgi daha bir artıyor, anlaşmalı oynaşma içinde yer alan kurum ve kişiler bağırlara basılıyor. Tüm yasalara karşın sanıkların suçsuzluğu bağırılıyor ülkenin gündemine. Oysa, bu tür davranışlar, solcularca yapıldığında suçu ve suçluyu övme kapsamına alınıp suç kabul ediliyor. Ama anlaşmalı oynaşma sanıkları söz konusu olunca... Taksim alanı ardına dek açıktır.
Kuşkusuz, suça ve suçluya gösterilen bu ilgi içgüdüsel bir acıma, koruma duygusu değildir. Olsa olsa,”Benim memurum işini bilir” düşüncesinin uzantısı olarak usulsüzlüğe, yasa dışı uygulamalara yatkınlığın ya da alışkanlığın bir göstergesidir. Yoksa, insan niye, durup dururken yasal olmayan, toplumsal göreneğe de uymayan, dinsel olarak da hoş görülmeyen böyle bir tutum içine girsin ki.
Sporda şiddet yasası olarak anılan yasanın çıktıktan altı ay sonra değiştirilmesinin başka bir açıklaması olamaz. Hep söylediğim; hep de söyleyeceğim gibi yasanın değiştirilmesini isteyenlerin duruşu “Biz kendimizi değiştirmeyiz, değiştiremeyiz, siz yasanızı değiştirin” anlamına gelmektedir açık ve seçik bir biçimde. Ve bu isteğin yerine getirilmesi hem de…
Bilindiği gibi, artık ana okulundan başlayarak ormanın, ağacın önemi ve özelliği öğretilir ulusal eğitim dizgesi içinde. Buna karşın, bu ülkede ormanlar yakılır hemen her yaz. Yakılır ya, yakılacağı da bilinir, üstelik de hiçbir önlem alınmaz. Ayrıca, sürekli yakıldığı konuşulur da, yangın gibi göz alıcı olmadığından olsa gerek hiç yağmalandığından söz edilmez. Nasıl oluyorsa! Evet, nasıl oluyorsa!.. Oysa, yakılarak olduğu denli, yakılmadan da yağmalanıyor ormanlar. Küçüklü büyüklü bütün yerleşim birimlerince yaşayanlarca. Torosların tepesine, yamacına, eteğine bir bakılsa oraların nasıl orman niteliğini yitirdiği bir güzel anlaşılacaktır. Ne acıdır ki konaklama yerleriyle, yayla evleriyle doldurulmaktadır ormanlar. Dert yandığım CHP’nin eski belediye başkanlarından biri, “Burası onların yurdu, bırakın da öyle bir hakları da olsun” diyerek kınamıştı beni. Kaçak yapılaşmanın önünü almak yerine, ormanlaşmanın önünün nasıl alındığını daha bir anlamıştım başkan eskisinin o sözünden. Ve ilginçtir, ileri demokrasinin gereği olsa gerek, orman kıyımını göre göre orman niteliğini yitirmiş alanlar yapılaşmaya açılıyor yasayla(!). Nasıl oluyorsaa!.. Evet, nasıl oluyorsa!..
Ülkenin ve ülke insanının bu durum ve koşullar içinde ayaktopundaki anlaşmalı oynaşma olayına arka çıkmasını çok da yadırgamıyorum, böyle bir yapıda olunmasına üzülsem de. Benim yadırgadığım, bütün bu olumsuzluklara karşın devletin radyo ve televizyon kurumunun da böyle bir tutum içinde olması, ekranlarını ayaktopu izlenceleriyle doldurmasıdır. Düşünün ki kurum televizyonunun iki ayrı kanalında aynı gün, aynı saatte aynı karşılaşma, değişik yorumcular ve değişik sunucularla incelemeye alınıyor uzun, uzun; hem de ne uzun. Hem de doğrudan spora ayrılmış bir kanalı varken ve o kanalda aynı izlenceler döndüre döndüre gösterilirken…Ve o zaman anlaşılıyor, yasal olsa da haksız yere elektrik tüketiminden alınan payların nasıl artırılacağı ve nereye gönderileceği. Nasıl gereksiz ve anlamsız bir biçimde savrulduğu. İster istemez o ünlü faşistin futbol, fado, fiesta üçlemesini anımsıyor insan. Yani, ayaktopu uyuşturma, uyutma aracı olarak kullanılıyor ya ileri demokrasilerde. Okullarda eski yazı, Arapça öğretimi, dindar gençlik, 4+4+4 eğitimi de başlıyor ya!.. Bizim için önemli olan anlaşmalı oynaşmacılar, danışıklı dövüşler falan filan…
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284369.jpg)
‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’
![KFC ve Pizza Hut işçileri haklarını talep ediyor | Gündem Özel](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/283993.jpg)
Evrensel'i Takip Et