TGS’de birlik ve mücadele zamanı
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi önceki gün, AA önünde “açılık grevi”ni başlattı.
İpekçi, bu eyleme başvurmasının nedenini “açlık grevi”ne başlarken yaptığı basın açıklamasında ayrıntılı biçimde açıkladı. Bu nedenleri gazetemiz de dün verdi.
Bu nedenler özet olarak, Başbakanın TGS’yi hedef alan açıklamaları ve AA yönetiminin ajansta çalışan TGS üyelerini bir yandan sendikadan istifaya zorlayarak öte yandan da sendikanın içindeki çelimlerini kışkırtarak yapmayı amaçladığı bozguncu faaliyettir.
Başbakan Erdoğan, TGS’nin bir gazeteci örgütü olarak 105 tutuklu gazeteciye kararlı bir biçimde sahip çıkmasını ve basına yönelik hükümetin baskılarına karşı durmasını “Türkiye’yi dış dünyaya jurnallemek” olarak göstererek TGS’yi açıkça suçlamaktadır.
AA yönetimi de TGS üyelerini sürgün ve işten çıkarma tehdidiyle sendikadan istifaya zorlamakta, sendikanın iç işlerine müdahale ederek, mevcut TGS yönetiminin düşürülmesi için girişimler yapmaktadır.
Gazetemizin 7 Marttaki sayısında bu köşeden “TGS’ye sahip çıkma yükümlülüğü” başlığı ile yazılan yazıda, AA yönetiminin tutumu eleştirilmişti.
AA Genel Müdürlüğü Kurumsal İletişim Müdürü Kemal Kaptaner, bu eleştirilere aynı gün bir yanıt gönderdi.
Kaptaner yanıtında, beklendiği gibi; yazıdaki iddiaları gerçek dışı olarak niteleyerek; “Ülkemizde sendikalı çalışanların toplusözleşme yapabildiği tek basın kuruluşu Anadolu Ajansıdır. Ajansımız sendikal faaliyetlerin yürütülmesi için her türlü kolaylığı sağlamıştır, sağlamaya da devam edecektir. Bu spekülasyonlar ve asılsız iddialar sendika içi çekişmelerin bir yansımasıdır.” demektedir.
Kaptaner’in “iddiaları gerçek dışı” olarak nitelemesi doğaldır. Çünkü böyle demezse açıkça, çalışanların sendikalaşma hakkını çiğnemiş duruma düşecektir. Dahası, hiç kimse zaten işçilerin sendikalaşma hakkına karşı olduğunu söylememekte, özel sektörde de patronlar başka bahanelerle sendikaları işletmelerinden tasfiye etmektedirler.
Ancak bütün bunların da ötesinde patron patrondur ve sendikayı istememesi de yasa dışı olsa da anlaşılırdır!
Ancak AA’da olanlar sadece AA yönetimin baskılarından ibaret değildir. Nitekim Kaptaner’in açıklamasında da, olup bitenler, “sendika içi çekişmelerden” söz edilerek AA’nın girişimleri gizlenmek istenmektedir.
Türk-İş üst yönetimi AA’dan TGS’in tasfiyesi karşısında tutum almamasını, olanların “sendika içi çatışmalarla” ilgili olduğuna dayandırmaktadır.
Kuşkusuz TGS’de olup bitenin esası AA’dan sendikanın tasfiyesi girişimidir. Ama AA yönetimi, bunu sendikanın iç çelişkilerini kullanarak örtmektedir. Bu da gerçeğin öteki boyutudur. Sorunun bu boyutunun sorumluları sonuçta AA’daki TGS’nin üyeleri hatta bazı şube yöneticilerinin olması da işin en trajik yanını oluşturmaktadır.
Evet, bir sendikanın üyelerinin bir yönetimi istememesi, istemedikleri yönetimi değiştirmek istemeleri de en doğal haklarıdır. Bunun için olağan ya da olmazsa olağanüstü genel kurul da isteyebilirler.
Ancak sendika üyelerinin bir bölümünün bu girişimi, Hükümetin ve AA’nın yönetim tarafından istenmeyen bir sendika yönetimini devirmenin dayanağı haline gelmişse, daha da önemlisi kurumda sendika üyelerini baskı altına alarak, sendikanın tasfiyesine dönüşmüşse, sendika yönetimini değiştirmek isteyenlerin durup düşünmesi; “Ben ne yapıyorum. Bu girişimimiz neye ve kime hizmet ediyor” demesi gerekmez mi?
AA’da olalar tam da bu soruyu sorduracak mahiyettedir.
Ülkede basının ağır baskılar altında olduğu, gazetecilerin çalıştıkları gazetelerden iktidar baskısıyla kovuldukları (Son örnek Nuray Mert’tir.), hükümetin tutuklu gazeteciler gerçeğinin üstünü örtmek için her yolla gazetecileri baskıladığı koşullarda TGS’de yönetimi hükümetin istekleri doğrultusunda değiştirmek için girişimler başlatmak, sendikanın son örgütlenme dayanağını da yok etmeye hizmet etmek değil midir?
Böyle bir sendika yönetimini değiştirme; yönetime geleceklerin niteliklerinden ve niyetlerinden bağımsız olarak sendikal mücadeleye, basın özgürlüğü mücadelesine, gazeteciler sendikasının özgürlükleri savunan bir örgüt olma geleneğine darbe vurmaktır. Bundan da yönetimi kazananlar ne emek mücadelesi ne de basın özgürlüğü mücadelesi adına onur kazanamazlar; mücadelede onurlu bir yere sahip olamazlar.
Dileğimiz TGS’deki iç mücadelenin, AA yönetiminin sendikasızlaştırma girişimlerinin püskürtülmesinden sonra yapılacak bir kongre ile çözülmesidir. Aksi halde bundan sendika kaybedecektir; basın emekçileri kaybedecektir; basın özgürlüğü mücadelesi kaybedecektir.
Tek kazananlar ise her soydan emek ve basın özgürlüğü düşmanları olacaktır.
Şimdi tüm TGS üyelerinin, bir kez daha şapkasını önüne koyup düşünmesi gereken bir zamandır.
Şimdi tüm TGS üyelerinin yönetimleri etrafında birleşip, hakları ve basın özgürlüğü için tek bir yumruk olma zamanıdır.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor
Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!
Evrensel'i Takip Et