13 Mart 2012 10:14

İpekçi, Şık ve Şener

İpekçi, Şık ve Şener

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen haftaki “AKP’nin TGS operasyonu” başlıklı yazımıza, Anadolu Ajansı’ndan açıklama geldi. AA yönetiminin TGS üyelerini sendikadan istifa etmeye zorladığına ilişkin olarak yaptığımız vurguların doğruyu yansıtmadığı öne sürülen açıklamada, “Ajansımız sendikal faaliyetlerin yürütülmesi için her türlü kolaylığı sağlamıştır, sağlamaya da devam edecektir. Bu spekülasyonlar ve asılsız iddialar sendika içi çekişmelerin bir yansımasıdır. Güzide kurumumuzun marka değeri ve itibarına yönelik yapılan bu asılsız iddia ve iftiraları kabul etmiyor düzeltilmesini talep ediyoruz.” deniliyor.
Öncelikle şunu söyleyelim. Memleketin neredeyse her yerinden ve her kuruma dair haber yapan bir ajansın, kendisine dair dile getirilen eleştiriler karşısında “Yapmayın marka değerim yıpranıyor” gibi “çıtkırıldım” bir tutum içine girmesi kabul edilemez.  Ayrıca TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi’nin başlattığı açlık grevi bugün altıncı gününe girerken, AA çalışanları arasından apar topar yeni bir sendika kurdurulması dahi bu konudaki gerçekliği bütün çıplaklığıyla ortaya koymaya yetiyor.
İşveren baskısı ile sendika yönetimi devrilemeyince yerine yeni bir sendika kuruluyor.
Dün bu köşenin yazıldığı saatlerde TGS’den gelen açıklamada ise şöyle deniliyordu: “TGS çoğunlukta, yeni sendika, yasa dışı. Tüm baskılara rağmen TGS’ye ulaşan istifa 93. Kuruluşu ilan edilen yeni sendikanın kurucularının TGS üyeliği devam ediyor.”
Bu haber, ajansta sendikalarına sahip çıkma eğiliminde olan meslektaşlarımızın sayısının iddia edilenin üzerinde olduğunu gösteriyor. TGS üzerinde, tutuklu gazetecilere sahip çıkması nedeniyle, estirilen baskı ve psikolojik savaş dikkate alındığında, bu duruşun aynı zamanda basın özgürlüğü mücadelesine de sahip çıkan bir duruş olduğunu söyleyebiliriz.
İpekçi’nin açlık grevi sürerken aralarında Ahmet Şık ve Nedim Şener’in de bulunduğu 4 meslektaşımızın bırakılmış olması çok güzel bir haber oldu. Bu haber, bir dizi sıkıntılı gündem arasında hepimize iyi geldi. Bu arada şunu özellikle vurgulamalıyız ki, bazı liberallerin AKP’ye yamamak için sırada beklediği bu özgürlük haberi, hepimizin mücadeleleriyle gelmiştir. Yani AKP’nin polisinin, özel yetkili savcılarının cezaevine koyduğu arkadaşlarımız sokakta, gazete sayfalarında, ekranlarda, duruşma salonlarında verilen mücadelenin etkisiyle serbest bırakılmıştır.
Ve sevgili dostumuz Ahmet Şık’ın dediği gibi, henüz geride çok sayıda gazeteci, öğrenci ve KCK tutuklusu var.
Şu anda cezaevinde bulunan Ragıp Zarakolu’nun da, kendisi için gösterilen dayanışma karşısında benzer duygular taşıdığını biliyoruz. Henüz 102 gazeteci cezaevinde bulunuyor ve onlar arasında isimleri en çok duyulmuş olanların serbest bırakılmasının ‘yüzü suyu hürmetine’ diğerlerini de bizim unutmamız beklenmemelidir.
İçeride tek bir arkadaşımız kalmayıncaya kadar bu sürecin takipçisi olmalıyız. Yani ‘Hrant’ın arkadaşları’ diye başlayan ve ardından ‘Ahmet ve Nedim’in Gazeteci Arkadaşları (ANGA) diye devam eden ‘arkadaşlık’ duygusu ve hukukunun bütün sıcaklığıyla bundan sonra da devam etmesi gerekiyor.
Tutuklu olan meslektaşlarımızın önemli bir çoğunluğunun sarı basın kartının da olmadığını dikkate alırsak -bu arkadaşlarımızın ülkenin Başbakanı tarafından daha baştan ‘çizildiğini’ de görerek- daha ısrarlı bir çaba göstermemiz gerektiği açıktır. Bu ülkede sarı basın kartı olmayan gazetecilerin döve döve öldürüldüğüne tanığız!
***
Yazıyı bağlarken gelen son bir habere dair bir iki şey söylemeden noktalamak olmaz. Sivas’ta, 2 Temmuz 1993’te Madımak Otelinin yakılması ve 37 kişinin ölümüne ilişkin ana davadan dosyaları ayrılan 7 sanık hakkındaki davanın, 2 sanık yönünden ölmeleri, 5 sanık yönünden ise zaman aşımı nedeniyle düşürülmesine karar verildi. Bu kararın en basit yorumu, bir ‘insanlık aşımı’ ile yüz yüze olduğumuzdur.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa