Dönüş mü ‘nefes borusu’ açmak mı?

Cezaevlerindeki gazetecilerden Ahmet Şık, Nedim Şener, Sait Çakır ve Coşkun Musluk pazartesi günü yapılan duruşmada tahliye oldu.
Tutuklu gazetecilerin tahliyesi, elbette gazeteci arkadaşları ve Türkiye’de basın özgürlüğünden yana herkesi sevindirdi.
Dün de basında, Zaman gazetesi ve Gülenci kimi gazeteciler dışındaki gazeteciler tahliyeleri “olumlu” karşıladı. Öyle ki, Yeni Şafak’tan Star’a kadar hükümete yakın gazetelerde de tahliyeleri olumlu gören haber ve yorumlar çıktı.
Pek çok gazeteci, siyasetçi de bu tahliyeler konusunda açıklamalar yaptı. Ancak yapılan açıklamalardan üstünde en çok konuşulanı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ınki oldu. Başbakan Erdoğan da grup toplantısında  yaptığı konuşmada Arınç’ın söylediklerine destek verdi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, hükümet toplantısından sonra yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Tahliyelerden sadece memnuniyet duyulur.  ... Ben bazı açıklamalarımda da uzun süreli tutuklulukların yanlış olacağını söylemiştim. ... Bu tahliye kararındaki gerekçe fevkalade önemlidir. Suç vasfının değişme ihtimali ceza hukukunda çok önemlidir. ... Uzun tutukluluk bir cezaya dönüşmemelidir. Delillerin toplanmasından sonra tahliye kararı verilmelidir.”
Arınç’ın bu değerlendirmesi, basında; özellikle de mahkemenin tahliye gerekçesi olan “suç vasfının değişmiş olabileceği”ne yaptığı vurgudan da kalkarak, yeni tahliyelerin olabileceği, hatta tüm davalarda tahliyeler dönemine girildiği, diğer gazetecilerin tutuklu milletvekilleri ve diğer pek çok siyasi tutuklunun tahliye edileceği biçiminde yorumlandı.
Bu yorumu yapanlar da büyük ölçüde Yeni Şafak gazetesinin yazarlarından Ali Bayramoğlu’nun epeyce bir zamandan beri bayraktarlığını yaptığı teze dayanarak, hükümeti ve Erdoğan’ı aklamaya girişti.
Bayramoğlu’nun tezine göre;
Gülen kliği özel yetkili mahkemeler yargı ve emniyet içindeki gücüne dayanarak keyfi tutuklamalar ve gözaltı operasyonlarıyla hükümeti zora düşürecek uygulamalar yapmaktadır. Hükümet, özel yetkili mahkemeler ve emniyette giriştiği operasyonla yeniden yapılandırmaya yönelmiş, bu alandaki aşırılıklara son vermeye yönelmiştir. Böylece hükümet, Gülenci kliği tasfiye ederken, bu alandaki şikayetleri de giderecektir!
Kısacası liberal ve AKP yandaşı basında, Şık ve Şener’in serbest bırakılması da hükümetle Gülencilerin hesaplaşmasıyla ilgili görülmekte, böylece bunca yıldır olup biten basın ve ifade özgürlüğünün ayaklar altına alınmasından, Gülen kliği sorumlu tutulurken baskı ve faşizan uygulamalardan Erdoğan ve hükümetinin sorumlu olmadığı iddia edilmektedir.
Bu iddiaların sahipleri şunları unutmuş görünüyor:
1- Bütün bu davalar siyasi, hatta ideolojik karakterli davalardır ve bu davalara, bu tutuklamalara yol veren Terörle Mücadele Yasası ve özel yetkili mahkemeler yasası bu hükümet tarafından çıkarılmış, bu dava ile ilgili savcılar ve yargıçları HSYK’yi de kullanarak hükümet göreve getirmiştir. Eğer bu görevlilerin tümü Gülenciyse, olanlar onların marifetiyse bile bu hükümetin sorumluluğudur.
2- Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tahliyesi, muhtemel başka tanınmış kişiler de tahliye olacaksa, bu hükümetin yanlıştan dönerek, basın ve ifade özgürlüğüne saygı göstereceği bir çizgiye döndüğü anlamına gelmez. Tersine içeride ve dışarıda, her yerde hükümetin basın özgürlüğü ihlallerinden, onca gazetecinin, aydının, sendikacının, yerel yöneticinin, sekiz milletvekilinin hapiste olması nedeni ile ilgili sorulardan bunalmış olmasıyla ilgilidir. Ve hükümet böylece kendisine bir “nefes borusu” açmaya yönelmiştir. “Nefes borusu”nun genişliğini de hükümet eğer başarabilirse, rahat nefes alabileceği bir genişlikte tutacaktır. Özgürlükleri savunma ve baskılara karşı mücadele ne kadar büyük olursa “nefes borusu” da o kadar genişletilmek zorunda kalınacaktır. Daha fazlasını beklemek, elbette aşırı iyimserlik olur.
Çünkü daha bir hafta önce Başbakan partisinin grup toplantısında tutuklu gazeteciler için söylemediğini bırakmamıştır. Dahası serbest bırakılan sadece dört gazetecidir ve geride daha 102 tutuklu gazeteci, sekiz milletvekili, yüzlerce sendikacı, belediye yöneticisi, legal parti yöneticisi, cezaevindedir. Yazar, Antropolog Müge Tuzcuoğlu ve Pozantı Cezaevi’nde çocukların taciz edilmesi ve işkenceyi açığa çıkaran Gazeteci Özlem Ağuş, daha geçen hafta tutuklandı. Gün geçmiyor ki birkaç ilde bir KCK operasyonu olmasın!
Bu gerçekleri görmeden, demeçlere bakarak ve diğer yaptıklarını, dolaylı ya da doğrudan eylemlerini aklamak, bunu da demokrasi ve özgürlükler adına yapmak ne anlamlıdır ne de basın ve ifade özgürlüğünü savunmaktır. Bunda ısrar, aylardır, yıllardır ülkeyi bir hapishaneye dönüştürenlere, ifade ve basın özgürlüğünü çiğneyenlere, bu yaptıklarından dolayı puan kazandırmaktır! 

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et