Patronun kârı, işçilerin canı
Fotoğraf: Envato
Pazar günü İstanbul Esenyurt’ta, milyon dolarlık bir alışveriş merkezinin inşaatında çalışan 11 taşeron işçi, plastik çadırda elektrik sobasıyla ısınmaya çalışırken çıkan yangında can verdi. Yangının ardından ayrıntılar ortaya çıkmaya başlayınca, tıpkı Davutpaşa’daki patlamada olduğu gibi işçilerin bir kısmının sigortasının bile olmadığı, kayıt dışı çalıştırıldıkları ortaya çıktı. Yangında ölen işçilerden bazıları, aynı Davutpaşa’daki patlama sonrasında olduğu gibi, yangından sonra sigortalı yapılmış.
Yine benzer pek çok olayda olduğu gibi, yangın sonrasında ana akım medyanın konuya ne kadar “duyarlı” yaklaştığını gördük. Yangında ölen işçilerin yaşamlarından kesitler sunularak olayın görünen yanını her zamanki gibi “yazık oldu” tarzında gösterdiler. Göz göre göre bir iş cinayetine kurban giden işçilerin bazılarının “sigortasız” çalıştığı haberini büyük bir şaşkınlık ve ağlamaklı bir şekilde verdiler.
Bu tür olaylara sadece sonuçları itibariyle, daha doğrusu “ölü sayısına” paralel olarak yaklaşan gazete ve televizyonların işçilerin çalışma koşullarına ve yaşamlarına ne kadar uzak ve yabancı olduklarını bir kez daha gördük. Bazıları neden böyle bir yangının meydana geldiğini sorgulamaya çalışsa da, bu tür acı olaylarda sorunun asıl yönü nedense hep karanlıkta kalıyor.
Milyon dolarlık bir inşaatta taşeron olarak çalışan işçilerin sigortalı çalışmasını beklemek, öyle olmadığını öğrenince “şaşırmak” hiç gerçekçi değil. Yangında ölen işçilerin 30-40 kişiyle birlikte aynı bez çadırda kaldığını, bazılarının sigortasız olduğu haberini şaşkınlık içinde verenlerin ya dünyadan haberleri yok ya da başka bir dünyada yaşıyorlar. Dünyalar ayrı olunca, Türkiye’de milyonlarca işçinin, yangında ölen işçilerle benzer koşullarda, hiçbir güvencesi olmadan, can güvenliği bile sağlanmadan çalıştırıldıkları, sadece böylesi iş cinayetlerine “kurban” gittiklerinde haber değeri taşıdıklarını görüyoruz.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 2011’de toplam 558 işçinin öldüğünü, 2012 ocak ayında 62 işçinin, şubat ayında ise 42 işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Son 10 yılda iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısı 11 bine yaklaşmış durumda. Öncesi bir tarafa, sadece son 10 yılda işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarındaki gerilemeye baktığımızda, Türkiye’de işçi sınıfının sadece en temel haklarına karşı değil, canına kast eden açık bir savaş yürütüldüğünü söylemek kesinlikle abartı olmayacaktır.
Yıllardır “Dünya ile rekabet etmek zorundayız”, “Patronların iş gücü maliyetleri fazla” vb. gibi ifadelerle, işçi sınıfının en temel sosyal haklarını bile onlara fazla gördüler. Başbakan 2007’de, aralarında olayın meydana geldiği inşaatın sahibi ana firmanın da bulunduğu müteahhitlik firmalarına “başarı ödülü” verirken, “Özel sektörümüzün ayağına takılan her türlü prangayı çözeceğiz” demiş. Dediğini de yaptı. Patronların ayağındaki prangaları çözdükçe kayıt dışı çalışmaya dayanan taşeron sistemi büyüdü ve buna paralel olarak iş cinayetlerinde ölün işçilerin sayısı hızla artmaya başladı. Beyefendi bir de çıkmış grup toplantısında, patronların aşırı kâr hırsından bahsederek “timsah gözyaşları” döküyor. Kendisini tanımasak oturup hep birlikte ağlayacağız.
Türkiye’de en fazla taşeron işçi inşaat sektöründe çalışıyor. Buna paralel olarak en fazla ölümlü “iş kazası” yine inşaat sektöründe yaşanıyor. Yıllardır işçilerin canı, patronların kârına kurban edilirken, sınırları belli olmayan sömürü çarkı en acımasız şekilde dönerken, işçilerin iş cinayetlerine kurban gitme ihtimali her geçen gün artıyor.
Türkiye’de iş gücünün yarısının kayıt dışı, büyük bölümü de son derece kötü, sağlıksız ve tehlikeli koşullarda çalıştırıldığını bilmeyen yok. İşine gelen yasal düzenlemeleri jet hızıyla Meclis gündemine getiren AKP hükümeti, 2004 yılından bu yana iş sağlığı ve güvenliği yasasını çıkarmadı. Gerçi çıkarsa ne olacak? Taslak iş sağlığı ve güvenliği alanını “piyasaya” açıp devletin denetimini zayıflatıyor. 13 milyon işçinin denetiminin sadece 600 müfettişle yapıldığı bir ülkede, iliklerine kadar “patron dostu” olan bir hükümetten başka ne beklenir ki!
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20