Şimdi direnme zamanı

Anadolu Ajansında hükümet destekli sendikasızlaştırma operasyonuna karşı 9 Martta başlattığım açlık grevini, 6’ncı gününde, hem TGS Yönetim Kurulunun isteği hem de bizlerle dayanışmaya gelen kuruluşların temsilcilerinin onayıyla 14 Martta sonlandırdım.
Ama bu mücadelenin bitmediğini de vurgulamaya çalıştım.
Bu mücadele, AA çalışanlarının sendikal haklarının yitirilmemesi özelinde, tüm basın emekçilerinin sendikal hak ve özgürlük mücadelesidir.
Bu mücadele, cezaevlerindeki gazeteciler özelinde, tüm yargılanan gazetecilerin basın özgürlüğü mücadelesidir.
Bu mücadele, basın ve ifade özgürlüğü özelinde, halkın haber alma ve bilgi edinme hakkı mücadelesidir.
Türkiye Gazeteciler Sendikası, bu çizgide kalarak belirlediği herkes için “basın özgürlüğü” mücadelesini, uzun yıllardır sürdürüyor; bunu, yalnız başına değil, Gazetecilere Özgürlük Platformu çatısı altında bir araya gelen 93 meslek örgütüyle birlikte yürütüyor.
Türkiye Gazeteciler Sendikası, “herkes için basın özgürlüğü” mücadelesinin uluslararası düzeye taşınmasında da etkin rol oynayan bir örgüt.
TGS’nin, kendi yetkili organlarının kararıyla belirlediği bu genel strateji doğru bir politikadır. Bunun doğruluğunu, toplumun her kesiminden aldığı destek de açıkça gösteriyor.
AA’daki sorunlara dikkati çekmek amacıyla başlattığımız açlık grevi sırasındaki dayanışma zemini, geniş bir yelpazede yer alan tüm siyasi partileri, demokratik kitle örgütlerini, işçi ve memur sendikalarını, basın meslek örgütlerini, baroları, odaları buluşturdu.
AA’daki direnişimize cezaevindeki dostlarımızdan da destek geldi. Elime geçiş sırasıyla Füsun Erdoğan Kandıra’dan, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan Silivri’den, Bedri Adanır ve Ozan Kılınç Diyarbakır’dan, Hatice Duman Gebze’den, Bayram Namaz Edirne’den dayanışma mesajları gönderdiler.
Bu geniş yürekli buluşmaya, sadece AA’daki sorunlar karşısında değil, TGS’nin hem basın özgürlüğü hem sendikal haklar için verdiği tüm mücadele alanlarında tanıklık ettik.
Demek ki bizim yolumuz yanlış değil. Toplumun ihtiyacı olanı yapmaya çalışıyoruz. Bölmeyi değil bütünleştirmeyi amaçlıyoruz. Bize göre, bu ortak buluşma zemininden yola çıkarak, hak ve özgürlükler mücadelesinin ilerletilmesi en sağlıklı olanıdır.
Ülkenin her tarafında ölümler, hak ihlalleri, direnişler, acılar var. Gazeteciler, yazarlar, aydınlar, akademisyenler, öğrenciler cezaevlerinde çürütülüyor. Sokakta direnen insanlar coplanıyor, gaz bombalarıyla boğuluyor. Sadece sokaklarda ve meydanlarda değil;  bu saldırılara, baskılara, tutuklama ve yargılamalara dayanak oluşturan kanunları değiştirecek olan parlamentoda dahi çoğunluk partisi adeta terör estiriyor.
Böylesine bir ortamda, herkes birbirinden bağımsız ve dağınık olarak kendi mecrasında hakkını aramaya çalışıyor. Sindirilmiş, susturulmuş, sansürlenmiş medya ise bütün bu sorunları genel bir saldırı çerçevesinde yorumlayamıyor, yeterince duyuramıyor, kamuoyuna aktaramıyor ve halka mal edemiyor.
Bu nedenle, hem bir meslek kuruluşu hem de bir sınıf örgütü olarak Türkiye Gazeteciler Sendikasının verdiği mücadele çok önemli. Her iki alandaki dağınıklığın ortadan kaldırılmasında TGS’nin öncü rolü ve misyonu bulunuyor. Onun için siyasi iktidarın hedefinde TGS var!
Çağrımız şudur:
Şimdi, herkesin bir diğerine yönelik saldırıya “dur” deme zamanı.
Şimdi, omuz omuza dayanışma zamanı.
Şimdi, ortak mücadele zeminlerinde buluşma zamanı.
Şimdi, ayrımsız herkes için direnme zamanı!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et