Zulüm bizdense ben değilim
Filistin’de İsrail tanklarının önüne geçerek can veren Amerikalı insan hakları savunucusu Rachel “Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyordu.
Son dönemde yaşanan gelişmeler baktığımızda içine sürüklendiğimiz duygu dünyasını çok iyi özetliyor.
Sivas Madımak davası ile ilgili zaman aşımı kararı, Pozantı Cezaevinde tecavüze uğrayan gençler ve onlarla ilgili haber yaptıktan sonra tutuklanan Gazeteci Müge’nin durumu. Benzer onlarca örnek sayabiliriz. Ve muhtemelen daha yüzlercesine tanıklık edeceğiz.
Emek ve Adalet Grubu, Pozantı Cezaevinde yaşananları anlatırken arkasını dönen Hanzala’nın baktığı yere bakmamızı, yüzümüzü Hanzala’ya dönmemizi istiyorlar. Onun utanılacak bir durumda olmadığını, asıl utanılacak durumda olanlara, yüzsüzleşen dünyaya sırtını döndüğünü çok veciz biçimde ifade ediyorlar.
Zulme sessiz kalmanın, ortak olmak anlamına geleceğini hepimiz bilir ama gereğini yapmayı göze alamayız. Bazen işimize gelen zulmü teşhir eder, başkalarının bizden saydıklarımıza yönelik zulmüne itiraz ederiz. Ama bize yakın olanların başkasına, “öteki” olarak gördüklerimize yaptığını tevil eden izahlar yapmayı tercih ederiz.
Afganistan’da, Yemen’de Sudan’da yaşananları görmezlikten gelip, Suriye için ajitasyon kampanyaları yürütenler bunun en somut örneğini sergiliyorlar. 28 Şubat ile hesaplaşıp, Madımak ile yüzleşmek istemeyenler Türkiye gerçeğini hiçbir zaman doğru değerlendiremeyecekler.
Cadı avına dönüşen tutuklamaları olağan görüp, gerekçelendirilmesine yönelik delil üretilmesinden keyif alan haberler yayınlayanlar, bir gün devranın dönebileceğini kendilerinin mağdur durumuna düşebileceğini düşünmek bile istemiyorlar. Geçmişte benzer şeyler yaşadıklarından yakınıyor ama sanki bir daha asla yaşamayacaklarından emin olarak hareket etmeyi tercih ediyorlar.
Sıranın sana gelmeyeceğini bilsen de bugün başkalarına yapılan zulme itiraz etmeyi, insan olmanın asgari koşulu olarak görmek istemiyorlar.
İstanbul Valiliği Newroz’un 21 Mart öncesinde kutlanmasını kendisine dert edinmiş ve talep edilen alanı kullandırmayacağını ilan etmeyi tercih ediyor.
Suriye ve muhtemelen Irak Kürtleri üzerinden gelişecek muhtemel yeni pozisyona karşı alınabilecek en tehlikeli tutumu takınmaya hazır bir devlet aklı işliyor. Ateşe körükle gitmek bu olsa gerek.
GÜNÜNYAZILARI









EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ağır sömürünün ramazan sofrasına yansıması: İftarda da açlık!
İş cinayetlerinin ve kazalarının sıradanlaştığı, ucuz emeğe dayalı çalışma hayatının iftar sofralarına yansıması da ağır. Geçirilen ağır iş kazalarına aldırış edilmeden yapılan onca mesaiye rağmen, ‘bereket ayı’ denilen ramazanda iftar sofrasına bereket uğramıyor!
Evrensel'i Takip Et