17 Mart 2012

Mizah güzel bir silahtır. Ancak anlatıldığında mizah etkisi yapan anılara gülerken, bugün güldüğümüz olayların ne zorluklarla yaşandıkları aklımıza bile gelmez. 12 Eylül günlerinde TYS davasında mahkeme başkanı yargıcın sorusu örneğin “ Okur yazar mısınız?​” 16 yazarla biri Nâzımın avukatı öteki İstanbul Baro Başkanı 2 avukata bu soru niye sorulur? Aziz Nesin’in bile aklına bu soruyla dalga geçmek gelmedi “Okur yazar mısınız Aziz Bey?​” “Yazmaktan okumaya vaktim olmadı sayın yargıç!”.
Orhan Apaydın, ayağa kalkıp yargıca kastının hakaret olup olmadığını öfkeyle sordu.Yanıt sureti haktan görünen bir hinlikteydi “Sayın Orhan Apaydın, bu sorunun yasa gereği sorulduğunu en iyi siz bilirsiniz!”
Oysa o güne kadar hiçbir yargıcın aklına yazarlara böyle soru sormak gelmemişti. Son bitirdikleri okul sorulurdu en çok.
Uluslararası ve Türkiye Pen Merkezi, PEN, TYS, Uluslararası ve Türkiye Yayıncılar Birliği, Çevirmenler Meslek Birliğinin düzenlediği “12’den 12’ye Düşünce ve İfade Özgürlüğü Sempozyumu” nda böyle mizahi anılar anlatıldı. Bu anılar yazarların, yayıncıların yargılandığı olağanüstü yetkili mahkemelerin yargıçları ya da bilirkişileriyle ilgiliydi.
Hukuki Açıdan Düşünce ve İfade Özgürlüğü başlıklı bölümün konuşmacılarından Fikret İlkiz, önce Küba ile ilgili bir yazının yargılanmasını ve Küba’yı övmenin nasıl Komünizmi övmek sayılabildiğini anlattı. Bu anıyı daha şenlikli bir karar izledi. Bir mahkemede savcının ihlal edildiğini söylediği yasanın yürürlükte olmadığıyla ilgili itirazlara Savcı : Önce bu yasanın yürürlükten kalkması için bu kararın Resmi Gazetede yayınlanması gerektiğini söylüyor. Avukatlar “yayımlandı efendim” diyorlar. Bu defa bir açıklama “O Resmi Gazete bize gelmedi”. Sonunda gazete mahkemeye getiriliyor da...
Uluslararası PEN Başkanı John Raiston Saul ile Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin, Uluslararası Yayıncılar Birliğinden William Nygaard konuşmaları izliyorlardı. Bu anılar kavrayıp gülebilecekleri mantıklı bir biçimde nasıl çevrilebildi bilemiyorum.
Galiba en çok ev aramasında kitaplığında Rusça bir dergi bulunan bir kuşkuluyla ilgiliydi. Yargıç bu Rusça derginin sanığın komünist oluşunun delili olduğunu söyleyince avukat itiraz eder : “Efendim , o elinizdeki dergi antikomünist”. Yargıç hışımla avukata döner “Sen Rusçayı nereden biliyorsun bakalım?​” “Ben Rusça bilmiyorum efendim!” “Rusça bilmiyorsan derginin antikomünist olduğunu nerenden uydurdun?​” “Derginin bir sayfası Rusça, bir sayfası Türkçe de ... Bu dergiyi 1917’de kaçan Beyaz Rusların çıkardığını oradan biliyorum.”
Bütün bu öykülerin mantıklı bir yanı olabilir.Ama şimdi anlatacağım olayın gerçek olduğuna ben bile zor inandım. Yargıç elindeki kitabın suçluluğunu kanıtlamak için olanca sesiyle “Bakın diyor dışından da kitabın karakteri belli olsun diye kitabın kapağı kıpkızıl”. Avukat “Haklısınız sayın yargıç!” diyor. “Ama bakın kapak tam kızıl değil, yer yer pembe. O yüzden siz bu kitaba 141’e 1 istemeyin, 141’e 3 isteyin. Yargıç bu talebe uymuş. Komünizmi övme suçuyla 1.5 yıl almış yargılanan. Yoksa Allah muhafaza.
Avukatların yazılı müdafaa ile sanığı suçsuz gibi göstererek davalıya yardım ve yataklık yaptığı iddialarının da elbette anlatıldığı bu oturumlarda gülemediğim tek espri Kürt Yazarlar Derneği Başkanı Şeyhmuz Sefer’inkiydi. 6 yıldır Türkiye’de olduğu halde Türkçe öğrenemediğini söyleyen Schoulgin’e “ Üzülmeyin bizim yazarlar 60 yıldır Kürtçe öğrenemediler” diye seslendi.
Büşra Erşanlı “Yazmak direnmektir” der. Yazarların direnebilmesi için yazması gerekli. Okurların da bu yazılanları okuması direnmelerini sağlar bence.
Bir de hatırlamamız gereken Bruno’nun sözü var: “Benden dünyanın dönmediğini söylememi neden istiyorsunuz. Benim sözlerim, dünyanın dönmesini etkilemez ki...”

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et