Newroz bir oyuna dönüşmesin!

Pazar günü (bugün) yapılacak Newroz kutlamalarının, önceki gün İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandığı duyuruldu.
Bakanlık, “Newroz gününün 21 Mart olduğunu ve kutlamaların da o gün yapılması gerektiğini, bu yüzden de 21 Mart günü dışındaki Newroz gösterilerine izin verilmeyeceğini” belirtiyormuş!
Bu kararın, yangının üstüne benzin dökmek olduğunu hemen söylemeliyiz. Çünkü zaten keyfi tutuklama kampanyalarından, askeri operasyonlardan, yasaklar ve sınırlamalardan bunalmış olan Kürt halkının, günlerdir kutlamaya hazırlandığı bir bayramın, kutlamaya iki gün kala, “Paşa gönlüm öyle istediği için yasaklıyorum” denmesi (Gösterilen gerekçeler tam da bu anlama geliyor), açıktır ki, ortamı her tür provokasyona, her türden tartışma ve çatışmaya açık hale getirmek demektir.
“Newroz şu gündür, o gün kutlanması gerekir!” diyenlere belirtelim ki, Newroz, Şeker Bayramı ya da Cumhuriyet Bayramı gibi resmen belirlenmiş, “kurumsal bir gün” değil bir halk bayramıdır. Bu yüzden de bir “Newroz günü” olsa da kutlamaların eskiden beri 21 Mart dolayındaki günlerde sürdüğü, kimi ülkelerde bunun günlerce sürdüğü de (İran’da 15 gün kadar) bir gerçektir. Bu yüzden de “Newroz günü 21 Marttır!” diyerek kutlamaları o güne sıkıştırmaya kalkmak Newroz gerçeği ile bağdaşmaz. Dahası, hükümet böyle bir gün belirlemek istiyorsa, önce o günü tatil günü ilan etmelidir. Bütün öteki bayramlarda öyle yapıldığı için kutlama günü karmaşası da fiilen ortadan kalkmaktadır. Zaten kutlamaların pazar gününe alınmasının bir nedeni de pazar gününün tatil günü olması, halkın ancak o gün kutlama için bir araya gelebilmesindendir. Nitekim 8 Mart kutlamaları da 8 Marta yakın cumartesi ve pazar günlerini kapsayarak yapılmıştır. Bu yüzden de pazar günü Newroz yapalım diyenler, “Aksi halde hükümet Newroz’u tatil günü ilan etmelidir” demektedir.
Evet, Newroz, Türkiye’den Çin’e kadar çok geniş coğrafyada yaşayan ön ve Orta Asya halklarının bayramıdır. Çok değişik biçimlerde (Ülkeden ülkeye ve zamana göre) kutlanmaktadır. Ama bu ülkelerin hiç birinde nasıl ve ne zaman kutlanacağının bir tartışmaya dönüştüğü, kutlayanlara karşı yasaklar getirildiği, “Öyle değil de böyle kutlayacaksın!” diye dayatmaların yapıldığı da görülmemiştir, duyulmamıştır!
Sadece Türkiye bir istisnadır!
Çünkü Türkiye’de Newroz uzunca bir zaman bölücülüğün, ateşe tapanların, paganistlerin bayramı filan denilip lanetlendikten sonra, engellenemeyince; “Newroz asıl Türklerin bayramıdır!” diye kımız içilip demir dövülüp, tıpkı paganistler gibi devlet erkanının ateş üstünden atladığı bir “resmi törene” dönüştürülmek istenmiştir. Ama özellikle Kürtlerin özgürlük mücadelesi, yüz binlerle alanlara çıkıp Newroz’u da bir özgürlük simgesi olarak kutlamada ısrarı karşısında Newroz kutlamalarına karışılmamaya başlanmıştır.
Ancak şimdi hükümetin, hiçbir zaman da 21 Marta sıkıştırılmamış halk bayramını resmi bir kutlamaymış gibi 1 güne sıkıştırmaya girişmesi elbette son derece anlaşılmazdır. Dahası bu girişim, son derece tehlikeli bir girişimdir.
Hükümetin son iki yıl öncesine kadar Taksim’i 1 Mayıs gösterilerine açmamasıyla süren bir “sabıkası” vardır. Yıllar boyu Hükümet, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenleri, güvenlik güçlerinin gaz, cop ve suyuyla sindirmeye çalışmıştır. Hükümet, Taksim’in gösterilere kapatılmasının gerekçesi olarak “İstanbul trafiğinin felç olacağı” ve “Taksim’in o kalabalığı kaldırmayacağı”nı göstermiştir. Nitekim son iki yıldır; 1 Mayıs Taksim’de kutlanmaktadır ne İstanbul trafiği kilitlenmiş ne de Taksim meydanı çökmüştür!
İçişleri bakanlığı bugün yapılacak Newroz gösterilerini yasaklayarak, Newroz gösterilerini provokasyonlara açık hale getirirken, alanlara çıkmak isteyecek milyonlarca kişiyle güvenlik güçlerini de karşı karşıya getirerek çok tehlikeli bir oyun oynamaktadır.
Bunda ısrar edilmemeli, yasak kararından geri dönülmeli; Hükümet, Newroz kutlamalarının bir gerilim günü olmaktan çıkmış olmasının değerini anlamalıdır.
Bırakın halk bayramını istediği gibi, istediği yerde ve zamanda kutlasın!
Bırakın halk taleplerini serbestçe dile getirsin!
Az çok halkın taleplerini dikkate alan hükümetlere düşen de taleplerin dile getirilmesini önlemek değil o talepleri dinleyip yerine getirmek için çalışmaktır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et