Yeni sıfatları hayırlı olsun!
Dün Türkiye, İstanbul’dan Diyarbakır’a 1990’ların Türkiye’sinden kalma sahnelerin yaşandığı bir ülkeydi. Sanki bugüne kadar hiç Newroz kutlanmamış gibi hükümet; İçişleri Bakanıyla, valileriyle, polisiyle yolları kesmiş, panzerlerle ve polis birlikleriyle Newroz alanlarına giden yollara barikatlar kurmuştu.
Dün, Türkiye’nin pek çok ilinde Newroz kutlaması yapılacaktı. Ancak bu kutlamalar İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklanınca, gözler ister istemez iki kente çevrilmişti. Diyarbakır ve İstanbul’a!
Hükümet de bunu bildiği için bu iki kentte de tek çare olarak kentin belli bölümlerin “işgal etmeye yönelmiş, panzerli, kalkanlı polis birlikleriyle yollara barikatlar kurarak kitlelerin birleşmemesi için, daha Newroz alanın çok uzağındaki stratejik noktaları dahi tutmak için elindeki tüm imkanları kullanmıştı.
Ne var ki Diyarbakır’da bütün bu önlemler sökmedi. Yüz binlerce Diyarbakırlı, polisin barikatlarını yıkarak Newroz alanında buluştu. Ve yüz binlerce Diyarbakırlı, dün Newroz’u kutlaması engellenmiş, milyonların isteklerinin sözcülüğünü yaptıklarının bilinciyle özgürlük ve demokrasi isteklerinin ifadesi olan sloganları haykırıp; özgürlük düşmanlarını, Newroz düşmanlarını lanetlediler!
Dün İstanbul ise, bir zamanların 1 Mayıslarında olduğu gibi polis güçleri tarafından işgal edilmişti adeta!
“Adeta”sı bile fazlaydı!
Çünkü özellikle kentin Avrupa yakası, Topkapı’dan başlayarak Büyükçekmece’ye kadarki bölgede tramvay, metro, metrobüs ve otobüs duraklarından ilçe ve semtlerden, E-5’e çıkılan kavşaklara kadar her yer tutulmuştu. Newroz kutlaması için Kazlıçeşme’ye gitmekten başka bir amacı olmayan insanlar durduruldu, yollarından alıkonularak geri dönmeye zorlandılar. Özel işleri nedeniyle Kazlıçeşme istikametine gidenler de polisin terörize ettiği yollardan ve meydanlardan geçemediler. Dahası polis, az çok kalabalıkların oluştuğu her yeri biber gazına boğdu; artık büyük kentlerde geleneksel olduğu üzere evler, çeşitli kamu kurumları, hastanelerin bahçeleri polis gazından nasibini aldı!
Burada, okuyucuya çok “safça” geleceğini bilerek şu soruyu soralım: Peki, Newroz’un dün kutlanmasına izin verilseydi; geçmiş yıllardaki gibi Newroz, halkın dilediği gibi kutladığı bir gün olsaydı ne olurdu?
Yanıtı da yine geçmiş yıllardan verelim: Eğer hükümet, Newroz’u yasaklamak yerine onun halk tarafından kutlanmasına izin verseydi, ne bu kadar polisi seferber etmesine gerek olurdu ne de herhangi bir vukuat olurdu!
Peki, hükümet, ona akıl verenler takımı bilmezler mi bunun böyle olacağını?
Elbette ki bilirler, fazlasını da bilirler! Ki, onlar, “Bu yıl Newroz’u terör örgütü provoke edecek. Kanlı Newroz planı!” gibi haberleri, o haberleri servis eden istihbarat birimlerini, bu istihbarat birimlerinin bu raporları masa başında ürettiklerini de bilirler! Ama bu yıl işlerine böylesi geldiği için, Newroz’u yasaklayarak Kürt siyasi güçlerini sindirmeyi, hesapladıkları için Newroz’u yasaklamayı tercih etmişlerdir. Bu yıl hükümetin; “Nedir bu Newroz’larda da hiçbir olay çıkmıyor. Böyle Newroz mu olur?” dercesine Newroz’u olaylı bir gün haline getirmesinin nedeni, kendi siyasi ihtiyaçlarıdır. Yoksa, Newroz’un provoke edileceğinden değil! Kaldı ki eğer Newroz gibi, büyük kitlelerin katılacağı eylemler provoke edilecekse, böyle at izinin it izine karıştığı, işe polisin jandarmanın karıştığı koşullarda provoke edilmiştir. Bugüne kadar da bu hep böyle olmuştur.
İstanbul’da Newroz’un kutlanmasını, kentin büyük bir bölümünü işgal ederek, bir hükümet için övünülecek bir şey olmayacak biçimde “önleyen” hükümet, Diyarbakır’da aldığı kararın altında kalmıştır!
İstanbul’da halkla karşı karşıya gelmek biçimindeki itibar yitimi, (Belki bunu İçişleri Bakanı başarı sayabilir!) Diyarbakır’da bir iktidarsızlık, dört başı mamur yığınların ayakları altında kalma olarak ortaya çıkmıştır.
Ve bugünden itibaren Türkiye; 102 gazetecinin, binlerce yerel yönetici, siyasetçi, sendikacının tutuklu olduğu, halk ve insanlık düşmanlarının “zamanaşımı” gibi yollarla ödüllendirildiği ülke sıfatlarına artık, “Newroz’u yasaklayan ülke” sıfatını da eklemiştir.
AKP Hükümeti’ne, onun giderek “sembolleşen” İçişleri Bakanına yeni sıfatları hayırlı olsun!
EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor
Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!
Evrensel'i Takip Et