Suriye ‘kanayan yara’ya dönüşüyor
Türkiye, Suriye’ye yönelik müdahalesini hem siyasi bakımdan hem de coğrafi bakımdan derinleştiriyor!
Basını da arkasına alan hükümet, Suriye’de rejimin kendi halkına zulmettiği, insan haklarını tanımadığı, her gün onlarca insanı katlettiği gerekçeleriyle girişimlerini sürdürüyor. Özellikle de basın, batılı haber ajansları ve istihbarat servislerinden gelen her şeyi “tartışılmaz doğru” olarak “haber” diye sunuyor. Öyle ki, Suriye haberleri tam bir kara propagandaya dönüşmüş durumda. Muhalefetin yaptığı, asker ve polis tesislerine yönelik saldırılar bile sanki Esad rejiminin marifetiymiş gibi propaganda ediliyor. Ya da muhalefetin başıbozuk grupları Türkiyeli TIR şoförlerini öldürüyor, bu cinayetler bile Suriye rejimine mal ediliyor.
Suriye rejimi ile Türkiye’nin ilişkisi biraz, suyun başını tutmuş kurdun, aşağıda su içen kuzuyu “suyu bulandırmakla suçlamasına” benzemiş bulunuyor.
Türkiye Suriye’ye yönelik müdahalesini derinleştirirken, “şer takvimi” de işliyor.
Bu ayın sonunda Arap Birliği ülkeleri Irak’ta toplanacak. Irak, bu toplantıya, “Arap olmayan ülkelerin katılmayacağını” açıkladı. Bu toplantılara katılan Arap olmayan tek ülkenin Türkiye olduğu dikkate alındığında, bu kararın sadece Türkiye’yi hedef aldığı da anlaşılmaktadır. Öyle görünmektedir ki ABD, Irak’a baskı yaparak “Suriye konusunda geri adım” attırsa da Irak’la Türkiye arasındaki gerilim sürmektedir.
Öte yandan Başbakan Erdoğan’ın mart sonunda (29 Martta) İran’a giderek Suriye’ye karşı ortak hareket etmek için bir uzlaşma arayacağı da bilinmektedir. Yine 2 Nisanda “Suriye’nin Dostları”nın İstanbul’da toplanacağı düşünüldüğünde ilkbaharın ilk aylarında Suriye’ye yönelik kuşatmanın daha etkinlik kazanacağını söylemek yanlış olamaz.
Libyalı kimi teröristlerin Türkiye’ye gelerek Suriye’ye geçirildiği haberleri ile Suudi Arabistan’ın “Ürdün üstünden Suriyeli muhalifleri silahlandırması” da son günlerin öne çıkan haberlerinden olup, Suriye’ye getirilmek istenenin nasıl bir demokrasi olduğunu da göstermektedir. Bir yanında El Kaide ile Suudi Arabistan, öte yanda Libyalı şeriatçılarla Türkiye’nin, diğer tarafında da İsrail-ABD-Fransa’nın olduğu bir Şeytan üçgeni oluşturan güçler “Suriye’ye demokrasi ve özgürlük getirmek” için uğraşmaktadır!
Tabloya bakınca insanın aklına gelen ilk şey, “Bunların getireceği özgürlüklerden Tanrı Suriye’yi korusun!”dur.
Öte yandan Türkiye’nin Suriye’de batılı emperyalistlerin göz yumması ve kendi inisiyatifi ile Suriye topraklarında bir “tampon bölge” oluşturmak için ortamı ısıttığı da bir gerçektir. Daha kısa bir süre önce, “tampon bölge” ihtimalini kesin bir dille reddeden Türkiyeli yetkililerin artık “tampon bölge”yi reddetmek bir yana, “Tampon bölgenin yanı sıra başka girişimler de masada” diyerek daha ileri müdahaleleri gündemde getirmek istediği anlaşılmaktadır. Bu yüzden de son günlerde hükümetin, Suriye içinde 500 bin kişiyi barındıracak genişlikte (ve derinlikte) bir tampon bölge için harekete geçildiği değerlendirmelerinin boşuna yapılmadığı da gözlenmektedir. Dahası son günlerde ortada ciddi bir Suriyeli göçmen akını yokken, “Büyük kitleler halinde Türkiye’ye mülteci akını bekleniyor”, “500 bin kişilik çadır kent kurulacak”, “Suriyeli kardeşlerimizi rahat ettirmek için her olanağı kullanacağız” gibi mülteci akınının kışkırtıcı açıklamaların bir “tampon bölge” dayatması olarak kullanılacağı da anlaşılmaktadır.
Ancak dış gayretler artsa da, “Suriye muhalefeti” denen güçlerin Suriye içinde ciddi bir varlığa sahip olmadığı gerçeği de daha açıkça görülmektedir. Nitekim son günlerde muhalefetin elindeki son direniş bölgelerini de yitirdiği artık muhalefet sözcüleri tarafından da kabul edilmektedir. Yine Türkiye televizyonlarından “büyük mülteci akını” haberleri de bu haberi verenlerde hayal kırıklığına yol açacak sayılarda kalmaktadır. Bu da dış askeri bir müdahale olmadan Suriye muhalefetinin rejim karşısında ciddi bir direniş sürdürmeyeceğini göstermektedir. Nitekim Suriye muhalefeti sözcüleri 2 Nisanda İstanbul’da yapılacak “Suriye Dostları” toplantısından “askeri destek” istediklerini, insani yardım, ilaç, gıda desteğine ihtiyaçlarının olmadığını söylemektedirler.
Süreç ilerledikçe Türkiye Suriye batağına daha çok batmaktadır. Bir de “tampon bölge” oluşturulursa, Suriye sorunu Türkiye’nin güney sınırında sürekli kanayan bir yaraya da dönüşecektir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor
Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!
Evrensel'i Takip Et