Kürtler, Türkiye’nin ‘zencileri’ mi?

Bazı okuyucuların hemen “zenci” kelimesine itiraz ettiğini biliyorum. Sonuna kadar haklılar. Elbette; “Zenci” kelimesinin beyazlar tarafından siyahları aşağılamak, hor görmek için kullanıldığını, ırkçı anlam taşıdığını ben de biliyorum.
Ama, son bir kaç gündür Newroz dolayısıyla görünüşte Kürt olduğu anlaşılan insanlara yönelik yapılan ayrımcılık, gözaltı ve tutuklama furyası düpedüz, beyazlar ülkesinde “zencilere” görülen revadan başka bir şey değildir. Şu tesadüfe bakın ki; Kürtlerin ulusal diriliş günüyle Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü, aynı takvim yaprağına yazılmış.
Hal böyle olunca Newroz’da Irkçılıkla Mücadele Günü es geçmek yerine, birbiriyle alakasını ortaya koymak yerinde olur.
Önce 21 Martın nasıl Irkçılıkla Mücadele Günü haline geldiğine bakalım... 52 yıl önce, 21 Mart 1960’ta Güney Afrika’nın Saharpville kentinde ırk ayrımcılığını öngören yasaların kaldırılmasını, eşit hakların sağlanmasını barışçıl gösterilerle talep eden siyahların üzerine ateş açan beyaz polis 69 kişiyi katletmişti. Bu olay Güney Afrika’daki siyahların Apartheit rejimine karşı mücadelesinde önemli dönüm noktalarından biri oldu. Katledilen 69 kişi sonraki yıllarda engelleme ve yasaklamalara rağmen anılmaya devam edildi. Her anma beyaz azınlığa karşı isyan ateşinin büyütüldüğü görkemli başkaldırılara sahne oldu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, bu büyük katliam dolayısıyla 1966’da 21 Martı “Uluslararası Irkçılıkla Mücadele Günü” ilan ederek her türden ırk ayrımcılığının ortadan kaldırılması için çabanın artırılması çağrısında bulundu. Böylece, 21 Mart tarihe kanla yazılan bir gün oldu. Ancak buna rağmen Güney Afrika’da ırk ayrımcılığı esasına dayalı Apartheid rejimi devam etti. Karşı çıkanlar işkenceden geçirildi, hapislere atıldı, kimlikleri ve kültürleri yok sayıldı. Siyahların beyazlarla eşit haklara sahip olması engellendi. Hareketin önderi durumundaki ANC’nin Lideri Nelson Mandela 27 yıl boyunca tek kişilik hücrede tutuldu. Ve siyahların yıllarca gerçekleştirdikleri grevler, direnişler, protesto gösterileriyle beyaz adamın egemenliğinin sürdürmek için kurduğu Apartheid rejimini sonunda dize getirmeyi başardı.
1990’da yapılan görüşmelerle ırkçı rejim kademeli olarak son buldu. 1994’teki seçimlerde ilk kez bir siyah olarak Mandela, ülke nüfusunun yüzde 80’inden fazlasını oluşturan siyahları temsilen, devlet başkanlığına seçildi. Böylece, Apartheit rejimi son buldu. Siyahlar nihayet azınlık beyazlarla eşit haklara sahip olmaya başladılar.
BM’nin, 21 Martı ırkçılıkla mücadele günü olarak ilan etmesinden bu yana, ırk ayrımcılığının, ırkçı saldırıların olduğu ülkelerde antifaşist, demokratik güçler çeşitli etkinlikler düzenliyor ve ırk, milliyet ve inanç temelinde yapılan ayrımcılık kınanıyor ve ortak mücadele çağrısı yapılıyor. Pek çok Avrupa ülkesinde de dün, gün dolayısıyla açıklamalar ve toplantılar yapıldı.
21 Martın ırkçılığa karşı gün ilan edilmesinin tarihine bakınca, Kürtlerle Güney Afrika’daki siyahlar arasında pek çok paralelliklerin olduğu kendiliğinden görülüyor. Her ikisinde de dilini, kültürünü, rengini egemen sisteme kabul ettirmek üzere “ayrımcılığa karşı eşit haklar” talebi öne çıkıyor.
Kürt coğrafyasında bugüne kadar nice “Saharpville Katliamı” yaşandı, ancak bunlardan hiç birisi ne ulusal ne de uluslararası düzeyde ortak bir gün ilan edildi. Halepçe Katliamı’ndan söz eden çok, ancak onu hakkıyla anan az. Uludere Katliamı’nı ise Türkiye cephesi pek hatırlamak istemiyor. Kürtler; deri rengi bakımından belki Güney Afrika’daki siyahlar gibi hemen beyazlar içinde kendisini fark ettirmiyor, ancak dikkatlice bakıldığında, hele buna doğum yeri ve diksiyonu eklenince, hemen kendisini ele veriyor!
Anadolu’da kimin Türk olduğu belki hemen anlaşılmayabilir, fakat kimin Kürt olduğu bir küçük testten sonra kolayca anlaşılabilir. Ve bu durum, sistemin savunucusu “beyazlar” tarafından hemen Kürtler aleyhine kullanılabiliyor. Örneğin, Newroz dolayısıyla İstanbul’da yapılan gösteriler sırasında polis insanların görünüşüne bakarak, Türk mü, Kürt mü olduğuna karar vererek gözaltına alabiliyor. Keza, 8 Mart kutlamalarına katılanlara yönelik yapılan saldırı sırasında genellikle Kürt sendikacıların tutuklandığı, Türklere dokunulmadığı basında yer aldı.
Kütahya-Emet’te Kürt inşaat işçilerinin yakılmak istenmesi, Esenyurt’ta yanan inşaat işçilerinin Kürt olduğundan sahiplenilmemesi gibi uygulamalar ortada bir ayrımcılığın, dolayısıyla ırkçılığın olduğunu yeterince gösteriyor. Kaldı ki bütün bu saydıklarımız, son bir kaç gün içinde olanlardan ibaret. Bir de geçmişte yapılanlar var. Onları da sıralamaya kalksak, ne yer ne de zaman yeter. Özetle; Kürtlere karşı açık ya da gizli yapılan ayrımcı muameleler incelendiğinde, aslında karşımıza beyaz ırkın siyahlara yaptıkları ortaya çıkacaktır. Bunu görmek isteyenler, Güney Afrika tarihine baktıklarında fark edebilir. Zira, bir tesadüf sonucu da olsa, Newroz’la Irkçılıkla Mücadele Günü’nün aynı güne denk gelmesinin Türkiye için özel bir önemi var. Newroz, aynı zamanda ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı mücadelenin de günüdür.
Newroz piroz be!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Vergide sahte sefer

Vergide sahte sefer

Maliye Bakanı Şimşek’in servet sahiplerinin vergi ödememesine tepkiler üzerine ilan ettiği “vergi denetimi seferberliği”nden koca bir hiç çıktı. Müfettiş yetersizliği nedeniyle şirketlerin sadece yüzde 2’si denetlendi. Sınırlı denetimde bile kaçırıldığı tespit edilen vergi tüm şirketlerin ödediği kurumlar vergisinin yarısına erişti. Vergi yükü her zaman olduğu gibi bordro mahkumu emekçinin sırtında kaldı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Suriye’de Aleviler hem katledildiler hem de “Esed artığı”, “mezhepçi fitne”, “provokatör” gibi suçlamalara maruz kaldılar.

Evrensel'i Takip Et