25 Mart 2012 11:09

İktisatçılar haftası

İktisatçılar haftası

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezunları Derneği geleneksel “İktisatçılar Haftası” programının otuzaltıncısını, “Yüzyılın Başında Değişimin Krizi – Gerçekler, Olanaklar, Sınırlar” başlığı altında geçen hafta içinde gerçekleştirdi. Üç gün boyunca süren programda, Derneğin vefa anlayışının güzel bir ifadesi olarak her gün bir emekli hoca hatırlandı ve ödüllendirildi. Çok değerli konuşmacıların yer aldığı programda, ekonomik kriz, Avrupa Birliği meseleleri, medya, adalet sorunları ve toplumsal zihniyet konuları gibi çok çeşitli meseleler etraflıca irdelendi. Bu toplantıların çok önemli bir özelliği konuşmacıların salt İktisat Fakültesi mezunları ile sınırlı tutulmayıp, konuların uzmanı tüm bireylere açık tutulmasıdır. Benzer şekilde, konular da salt iktisat ile sınırlandırılmayıp, yukarıda da ifade edilmiş olduğu üzere, siyaset, hukuk, medya, felsefe ve sosyoloji alanları da ilgi derecelerine göre kapsanmaya çalışılmaktadır. Nitekim bu toplantılarda da tüm bu alanlarla ilgili sunumlar ve tartışmalar yapılmıştır.
Türkiye bir yeni anayasa hazırlığı içindedir. Bu mesele topluma öylesine çarpık yansıtılmaktadır ki, sanki yaşadığımız tüm sorunların çözümü sadece ve sadece yeni anayasayı beklemektedir. Oysa varolan iktidar yapısı yaşadığımız birçok sorunu, muhalefetin işbirliğine dahi gerek kalmadan, yasa yolu ile çözebilme gücüne sahip bulunmaktadır. Konuşmalarda, hal böyle iken, yasalarla yapılabilecek düzeltmeler için parmağını dahi kıpırdatmayan iktidarın yeni anayasa ile muradının ne olduğunun irdelenmesinin gerekli olduğu vurgulandı. Halkoyuna sunulmuş olan son anayasa değişikliği ile tek amacın hâkimler ve savcılar kurulunun düzenlenmesi ve denetim altına alınması olduğunun vurgulandığı konuşmalarda, böyle bir hukuk sisteminde adaletin bağımsızlığından ve yansızlığında söz edilemeyeceği ifade edildi.   15940 dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde beklerken, bu mahkemenin vermiş olduğu 2747 kararda 2404 adedinde insan haklarının ihlal edildiği belirtilmişken ne yargı bağımsızlığından, ne adil yargılamadan, ne de ileri demokrasiden söz edilebileceği umutsuzca dile getirildi!
İleri demokrasi ortamında medya konusunun da perişan durumda olduğu tartışıldı. Medya ile ilgili 4091 davanın açılmış olduğu, yüzün üzerinde medya mensubunun içeride tutulduğu, bunlardan bir elin parmakları ile sayılabilecekler dışında tümünün gazetecilik nedeniyle içeride olduğunun ifade edildiği toplantıda basın özgürlüğünden de söz edilemeyeceği dile getirildi. Medya alanında uygulanan gizli ve açık sansür nedeniyle bazı medya mensuplarının ve köşe yazarlarının “buharlaştığı” ve ortadan yok olduğu bir toplumda ne tip bir demokrasiden söz edilebilir ki! Her dönemde olmuş olmakla beraber günümüz iktidarında olağanüstü sıkılıkta yaşanan sansür ortamında, belirli bazı konuların yazılamadığı, yazarın ve haber muhabirlinin bizzat kendilerini sansürlediği bir medyanın halkın gözü ve kulağı olmaktan çok, başat çevrelerin ve onun ajanı olan siyasetin gözlüğü olma işlevini görmekte olduğu anlatıldı.
 Türkiye’de neoliberalizme uyarlı olarak ideolojilerde de önemli değişimlerin yaşandığının ileri sürüldüğü toplantıda bireylerin kendi yalnızlıklarına itildiği ve zamanın hızlı akışına uyarlanarak boş vaatlerle oyalandırıldığı ifade edildi. Bu sistemde birey kendini var etmeden, kendi ontolojisini değil, kendinden bekleneni yapmaya memur edilmektedir. Birey, sunulan boş vaatlerin içinde, korku ve çıkar alanında devinen ve kendisine yabancılaşan bir ortamda yüzmektedir. Böylece anını yaşamaya itilen birey, sadece hazzının peşinde koşan ve tüm oluşumlardan kendi başına sorumlu olan bir varlığa dönüştürülmektedir.
Toplantının çok genel özeti böyle. Peki, bu özet görüntüyü toplum nasıl algılamaktadır, diye düşündüğümüzde, tablo daha da kararmaktadır. Çünkü halkların (sadece bizim halkımız değil, tüm ülke halkları) genel ve günlük sorunları başka çerçevede oluşmakta, algılama ve bilinçleri farklı şekillenmektedir. Kurnaz siyasetçi de sevmediğine hak hukuk tanımadan vururken, diğer alanlarda halk popülizmi yaparak göz boyayarak işleri yürütmekte, hatta üst katlara çıkmaktadır. Bu arada yüzlerce gazeteci tutukluymuş, ne yapalım onlar da gerçek anlamda gazetecilik yapsaydı, şöyle bir etrafa bakıp ne güzel diziler yapıldığını görür de biraz içleri açılırdı; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısı artık genel uğrak yeri olmuş, hep onlar bize ders verecek değil ya, biraz da bunca fedakârlıkla biz onlara hukuk ve yargı alanında egzersiz yaptırıyoruz, fena mı; yargı bağımsızlığından şikâyet ediliyormuş, halkın böyle bir şikâyeti yok ki, onlar çorbalarını içip siyasi zekalarını geliştiriyorlar. Kısacası işler bu kadar tıkırında giderken, bu tür toplantılar gerçekten biraz huzur kaçırıcı oluyor!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa