Bize her gün ’21 Mart’

Yatak imalatçısı bir firmanın gazetelere verdiği ilanlardan öğrendim, “21 Mart Dünya Uyku Günü”ymüş. Bilmemekte biraz da kendimi haklı görüyorum. Çünkü bundan 30-35 yıl önce öğrendiğime göre, ülkemizde bir yıl içinde, 700 küsur gün kutlanıyormuş ya da özel günler dolayısıyla anmalar falan yapılıyormuş. İşte kentlerin kuruluş günlerinden başlayarak uluslararası günlere dek birçok gün… Sanırım şimdilerde iki bine falan ulaşmıştır özel gün sayısı…
“21 Mart Dünya Uyku Günü”nü dünyalılar yılda bir gün kutluyormuş. Şöyle bir ülkeme, ülkemde olanlara bir bakıyorum ve şu sonuca varıyorum: “Biz yılın 365 günü 21 Mart’ı yaşıyoruz…” Çünkü cılız bir-iki tepkiden, birkaç köşe yazısından başka bir şey olmuyor ve hemen unutuyoruz olayı, olayları…
Doğal olarak büyük, çok büyük olaylar karşısında uyumuyoruz, Madımak Katliamı Dâvâsı’nın zaman aşımına uğratılması gibi ya da Hrant Dink olayı ve benzerleri gibi…
Ama örneğin bir Uludere Olayı karşısında uykuya yattık ya da uyutturulduk…
Yine bizi uyandırmayan bir olay oldu, geçenlerde. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’nin 52 yıllık insan hakları karnesini açıkladı. Biz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan 47 ülkeden birisiyiz.
Fikret Bila, “Ayıplı karne” başlıklı köşe yazısının girişinde şöyle diyor: “Türkiye’nin 52 yıllık insan hakları karnesi açıklandı. Sonuç bir felaket… Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni en çok ihlal eden ülke. Hem de açık ara birinci konumunda… Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal etmediği maddesi yok…” (Milliyet, 16.3.2012)
Bizimle birlikte 47 ülke var ve utancın birincilik kürsüsünde Türkiye yer alıyor. 2404 mahkûmiyet almışız. Örneğin adil yargılama hakkını ihlalden 729, mülkiyet hakkını ihlalden 611, özgürlük ve güvenlik hakkını ihlalden 554, düşünce ve ifade özgürlüğü hakkını ihlalden 207 mahkumiyet almışız. Başkaları da var tabii ki… Ve üstelik 15.940 dosya karara bağlanmamış durumda. Bir de onlar bağlanınca, bizimkinin dışındaki diğer ülkelerin yurttaşları herhalde şöyle derler: “Yürü Türkiye, kim tutar seni?​” Ne acıdır ki, bizde bir- iki yazı dışında ses çıkmıyor. Uykuya devam.
11 işçi yanarak ölüyor. Çalışma Bakanı “Kader,” diyor. Uykuya devam… Cezaevlerinde ağır hasta 142 tutuklu ölüm yolunda, uykuya devam. Hrant Dink Vakfı, medyada nefret söylemini incelemeye almış. Son raporunda bir köşe yazısına yer vermiş. Can Dündar bu köşe yazısından söz eden “Sünnetsizler Listesi” başlıklı yazısının girişinde şöyle diyor: “Bir yerel gazete… Gazetede tam sayfa bir köşe… Köşede Belediye Meclisi üyesi bir yazar… ‘Namussuz Batılıların, Türkiye’yi bölmek için nasıl Ermeni ve Süryanileri kullandığını ‘ispat ediyor’… 50’yi aşkın isim sayıyor: ‘Bölücü Kürt partisinin eşbaşkanı: Katıksız Ermenidir… HADEP il kurulu üyesi: Sünnetsizdir… DTP kurucu üyesi: Büyük ninesinin adı Kotine’dir… HADEP şube yöneticisi: Ermenidir. Kilisede Hıristiyanlık propagandası yapmıştır… DTP Merkez yönetim kurulu üyesi: Yezididir…” (Milliyet, 3.3.2012) Can Dündar’ın yazısı çok şeyi söylüyor, ama uykuya devam…
İstanbul Üniversitesi’nde Sivas Katliamı’nı protesto eden öğrencilerin üzerine, kendilerine “Müslüman Gençlik” adını takan yobazlar güruhu saldırdı. Saldırırken bağırıyorlardı: “Yaktık, yine yakarız…” Evet, uykuya devam…
İzmir’in Harmandalı semtinde Cumhuriyet Mahallesinde, Alevi ailelerinin evlerine tehdit içerikli yazılar asıldı. Haberin devamını okuyalım: “Önceki akşam 20.00’den sonra meydana geldiği belirtilen olayda, 14 evin kapısına, bir ‘A4’ kâğıdının yarısına kurşun kalemle yazılı tehdit içeren yazılar yapıştırıldı… Mahallede çok sayıda alevinin olmadığı, yazı yapıştırılanların ise hepsinin alevi olduğu belirtilirken, her bir kâğıda farklı cümlelerle ‘Allah’a sığının, bir gün imana geleceksiniz. Gelmezseniz sonunuz kötü olacak’ şeklinde yazılar yazıldı.” (Evrensel, 17.3.2012) Ve uykuya devam…
Böylesi irili-ufaklı bir yığın olay var. Tabii başkaları da… Ama hepimiz “21 Mart”ı yaşadığımız için bir takım şeyleri hissedemiyoruz…
İşte böyle bir ortamdaki Türkiye’yi yöneten AKP’lilerin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Almanya’da, “Hoşgörüyü ve insani değerleri ön planda tutulan kişiler”e verilen ödül sunulacaktı. Sanıyorum verilmedi. Verilseydi eğer “Ulusal Bayram” ilan ederdi Yalakalar Topluluğu…


SUAT KILIÇ’I DESTEKLİYORUM

AKP Bakanı Suat Kılıç, Ankara’nın en eski mahallesi olan Hamamönü’nde 23.500 liraya bir evle 2 bin liraya bir arsa almış. Bir-iki günlüğüne de olsa bazı gazeteciler karşı çıktı, “Aman efendim, böylesine ucuza ev ve arsa alınır mı?​” diye. (Neyse, hemen unutuldu bu olay).
Neyse… Ben, Bakan Suat Kılıç’ın yanındayım. Neden mi? Çünkü o, Ankara’nın en eski mahallesinde 23.500 liraya ev ve 2 bin liraya arsa almış. Ben, taşı-toprağı altın olan İstanbul’un, Beykoz yakınlarındaki en yeni mahallesinde 1.500 liraya bir arsa aldım. Bu Mayıs ayında da üzerine mermerden bir yapı dikeceğim. Onun da maliyeti 2.500 lira oluyor.
Bakan 2 bine arsa almış, ben 1.500’e. Bakan 23.500’e ev almış, ben 2.500’e yaptırıyorum.
“Nerede bu ucuz yer?​” diye soracaksınız, eminim. Tarif edeyim, Hekimbaşı Mahallesi’nde, Hekimbaşı Mezarlığı’nda. Aile çevresinden gelen ısrarlar sonucu karımın yattığı yerin hemen yanından bana da yer aldırttılar, sürekli bir arada olalım diye… Bakan kazık yemiş, bence. O toplam 25 bin harcamış, bense 4 bin harcıyorum…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et