31 Mart 2012

Televizyonlardaki dizilere kalırsa hapishane dediğiniz yerde koğuş sistemi sürmektedir. Zaman kayması yani en güncel dizi 10-15 yıl öncesinde geçtiği için yemekleri tutuklu ve hükümlülerin kendilerinin yapabilmekte,  dışarıdan yemek getirilmekte, ziyaretçilere yemek ısmarlanmaktadır. Bu sahnelerin bir gereği şımarık seçkin çocuklarını ülkemiz koşullarıyla tanıştırmak, gül yaprağıyla dokunulmamış insanları suçluların dövmesini sağlayıp seyircinin yüreğini soğutmaktır. Dizilerimizin fedakar polisleri sorgularda genç ve yakışıklı şüphelileri suçluları  itirafa zorlamak için içeri düşerlerse başlarına nasıl tecavüzler geleceğini söylemekte , “istersen kınanı şimdiden yapalım” şakaları yapmaktadır.

Ancak gerçekte bu koşullarla ülkemizin geleceği olan tutuklu çocuklar tanışmakta, taciz, dayak ve tecavüzden paylarına düşeni almaktadırlar. Mahkeme salonlarını topladığımız gökdelenlerin yalnızca adını Adalet Sarayı koymakla yetinmekteyiz kısacası.

Ceza ve Tutukevlerini çağdaşlaştırma adına tecridi alfabeliyen  F tipleri  olayını hatırlayacaksınız. Bu uygulamaya insani koşulları getirmek için yapılan ölüm oruçlarını da. Bunca direnişin, genç ölümün, kamuoyu tepkilerinin ve İnsan Hakları savunucularının hak ihlali raporlarının sonunda yapılan açıklamalardan biri şöyleydi: “Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Sayın Kenan İpek İmzalı bir yazı ile 22 Ocak 2007 tarihinde bu raporumuza yanıt verilmiştir. Yazıda özetle “1.5.2001 tarihinde 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişiklikle F Tipi yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların;
1.    Kütüphane ve dershanelerde eğitim çalışmaları yapmalarına,
2.    Açık futbol sahası ve kapalı spor salonlarında futbol, voleybol, basketbol, masa tenisi gibi sportif faaliyette bulunmalarına,
3.    İş yurdu atölyelerinde meslek kazandırma ve işyurdu çalışmaları ile çok amaçlı salonda sosyal ve kültürel etkinliklere katılmalarına,
4.    Belgelendirmeleri koşuluyla bazı akrabaları ve aileleriyle haftada bir kez, 10 dakika süre ile telefon görüşmesi yapmalarına,
5.    Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü ve tutuklu olanların ayda bir defa anne, baba, eş ve çocuklarıyla açık görüş yapmalarına,
6.    Hükümlü ve tutululardan isteyenlerin, idare ve gözlem kurulu tarafından tespit edilecek 10 kişiyi aşmayacak gruplar halinde ve kurum idaresinin gözetiminde açık görüş alanlarında veya diğer ortak yerlerdeki sosyal faaliyetler çerçevesinde, haftada toplam 5 saati aşmayacak şekilde sohbet amacıyla bir araya getirilmelerine,
İmkan tanınmış bu düzenleme 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da da korunmuştur. Bunun yanında hükümlü ve tutukluların sohbet amaçlı olarak haftada 5 saati aşmayacak şekilde bir araya gelme süresi 22/01/2007 tarih ve 45/1 nolu genelgeyle 10 saate çıkarılmıştır. Hücreye koyma disiplin cezası alan hükümlü ve tutuklular, bu cezaları infaz edildikten sonra, diğer disiplin cezalarını alanlar ise bu cezaları infaz koşulu aranmaksızın söz konusu faaliyetlerden yararlanabileceklerdir” .

Bu kuralların nasıl işlediğini ancak İnsan Hakları Derneği izliyor sanırım. Bir de yakınları içerde olanlar bu tür haberlere ilgi duyuyor. Cezaevlerinde bulunun siyasi tutuklu ve hükümlü sayısı yaklaşık on bin dolayında.  Yaklaşık yüz yirmi bin insan ise adli olaylar nedeniyle cezalarını çekmekte ya da hükmün kesinleşmesini beklemektedirler. Türkiye’deki cezaevlerinin kapasitesiyse yüz yirmi bin düzeyinde.  Bu durumda Türkiye genelinde tutuklu ve hükümlü sayısının cezaevleri kapasitesinden aşağı yukarı on bin kişi fazla bulunduğu anlaşılabilir.

Ayrıca tutuklu ve hükümlülerin Türkiye genelindeki cezaevlerine dağılımı aynı oranda değil.  Mesela Batman cezaevinin 362 kişilik kapasitesi var. Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı ise 700 kişinin üzerinde. Yani Batman cezaevinde kapasitesinin iki katı insan yaşıyor. Bu koşullarda tutuklu ve hükümlülerin insani koşullarda kaldıkları savunulamaz.  Bilenler, çarelerden birinin tutuklamaları “istisnai hale getirmek” olduğunu söylüyor. Başka bir deyişle, içerde olmaması gereken tutukluları tahliye etmek ve davalarını tutuksuz sürdürmek gerekiyor. Elbet bir de cezaevi sarayı inşası düşünülebilir.
Ben mi ben adalet istiyorum. Herkes için.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı.

Evrensel'i Takip Et