Bize de bahar gelir mi?

Havalar ısınıyor; 400 liralık doğalgaz faturaları, çocukları yatağa düşüren salgınlar geride kalacak. Kent sokaklarında soğuktan titreyenler ısınacak; kapalı köy yolları açılacak. Kardelenler karları delip güneşe kavuşuyor artık. Karlar eriyor; buzlar çözülüyor. "Buzlar Çözülmeden" adlı bir Cevat Fehmi Başkut oyunu vardır ya; biri komedi olarak iki kere sinemaya uyarlanan.... Daha çok Kemal Sunal'lı komedi versiyonu bilinir; "Deli Deli Küpeli" olarak... Kasabaya gelen iki delinin kaymakam olması ve en "insani" biçimde tüm sorunları çözmesini anlatır. Yakın zamanda Haldun Dormen de "Bir Kış Masalı" olarak hem Türkçe, hem Kürtçe uyarlamalarını yaptı. İki "deli", tüm önyargılar ya da iktidar ilişkilerinden azade, "insan"dır çünkü... Ve sorunlara "insani" çözüm için tek bir yol vardır. "İnsan gibi" düşünebilmek...
Memleketin hali de biraz buna benziyor. Bir farkla, bizim umudumuz baharda aslında. 10 yıldır yaşadığımız "ağır kış" koşullarında sorunlar çözülmek bir yana ağırlaştı. Kürt sorunu, eğitim, sağlık, neresini tutsan dökülüyor.
Anadolu'ya bahar gelir mi sahiden? Ömer Hayyam'ın dediği gibi; "bahçemizin halinden / baharımı kıyasla / zambaklar verem olmuş / kırmızı güller yasta.."  Gelmekte olan baharın, ne vaat ettikleri ortada: Daha fazla kan, daha fazla acı... Şüphe yok; dağlarda çatışmalar yoğunlaşacak; ölümler artacak. 15 kadın gerillanın ölümü, yaklaşan günlerin işaretçisi... Dağlarda ölümler oldukça, şehirlerde acı artacak. Herkes kendi ölüsüne ağlamayı sürdürdükçe, acı dalga dalga bütün ülkeyi saracak. Bugünküden daha fazla...
Nasıl umutlanalanacağız? Dün Sivas davasında zamanaşımı kararına karşı onbinlerce kişi meydanlardaydı. Birkaç önce 4+4+4 kesintili eğitim yasasına karşı eğitim emekçileri... Ondan önce CHP aynı nedenle alana çıktı. Newroz'da Kürtler... İşçiler irili ufaklı pek çok direnişle, grevle hakkını arıyor. Doktorlar, hemşireler, eczacılar eylemeler, grevlerle sağlıkta dönüşüme karşı çıkıyor. Yeter mi?
Yetmiyor henüz. Yetemiyor. Herkesin "kendi ölüsüne ağladığı" gibi, herkes kendi derdine "kendince" derman arıyor. Karşımızdaki "bütünlüklü" politikayı algılamaktan uzağız şimdilik. Kürde sıkılan gaz ile öğretmene sıkılan gaz aynı aslında. Sağlıkta yaşananların aynısı, şimdi eğitimde yaşanacak. Özel okul oranı yüzde 40'ları zorlarken, devletin kaynaklarına bir de bu özel okulların hortumu bağlanacak. Memleketin içinde 30 yıldır bitmeyen bir savaş giderek tırmandırılırken, bir de Suriye'de savaşa girme tehdidi altında bir ülkeye dönüşüyor Türkiye; "barış" hepimize daha fazla lazım...
Eğitimde yapılanlara karşı sokağa çıkan kimi "ulusal"cılar; Eğitim Sen "anadilde eğitim istiyoruz" pankartı açınca, "huzursuz" oluyor. "Bölücü" öcüsü kendini gösteriyor hemen. Sonuç dünkü Evrensel'in manşetinde "Laik ve parasız eğitim tarih oldu".
İktidar ve yandaşları, "rahat". Hatta pişkin... Öğretmene sıkılan gaza dair akıllarınca "geyik" yapıyorlar. Erdoğan, CHP liderini "Cebir yok, sen istersen torununu kuran dersine gönderme" diye alaya alabiliyor. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahiner zaten dönemi özetleyen bir "fenomen"e dönüşmüş durumda. "75 milyon tükürsek boğarız" diyor.
Bizim birleşememiz nedeniyle kendini "çoğunluk" zanneden bir siyasi akım; en küçük azınlığın çıkarlarını cansiperane savunuyor, hayata geçiriyor. "Çoğunluk" sopasıyla, eğitimi, sağlığı paralı hale getirmekten; koca bir halka "tükürükle boğarız" tehdidi savurmaktan geri durmuyor. Her tehdit zaman geçtikçe gerçeğe de dönüşüyor.
"Ağır kış koşulları" dedik ya; zor bir dönemden geçiyoruz sahiden. Herkesin "demokrasi" konusunda, "halkın çıkarları" konusunda sıkı bir "samimiyet testi"nden geçtiği bir dönem bu. Lafla demokrasi gemisini yürütmenin imkansızlaştığı bir dönem. "Kendine demokrat" bir iktidar karşısında, "gerçek demokrasi, halkların özgürlüğü ve gerçekten bağımsız bir ülke"yi yaratmak ancak tutarlı bir çizgi ile mümkün. Başarabilirsek, Anadolu'ya bahar gelir, güneş bizi kavursa da, kar kışa devam... Hedef 2023!
Dün sabah twitter'ın TT listesine bakanları şoka sokan iki başlık vardı. "Kamuda başörtüsüne evet" diyen tweet; erken kalkan yol alır hesabı, öğle saatlerine kadar liste başındaydı. Tepki olarak yazıldığı söylenen "kadının çalışmasına hayır" tweet'i de öyle... Bir başlık ile sıradaki adımların ne olabileceğini de öğrenmiş olduk... Olur mu olur?
Geyiğin sonu yok. AKP ciddi ciddi bir anket yaptırmış ve sormuş: "Tayyip Erdoğan CHP'nin başına geçse oy verir misiniz?". "Evet" diyenlerin oranı yüzde 45. Anket sorusu sorarken bile halkla dalga geçmenin, onu küçümsemenin özeti bu!
Nasıl oldu da bu noktaya gelindi derseniz; 4 Nisan'da başlayacak duruşmaya bakın. Ağır kışı 10 yıldır değil, 32 yıldır yaşadığımız gerçeğini hatırlayacaksınız.. Her mitinginde ayet okuyan cunta lideri bugün yargılansa ne olur; fikri iktidarda olduktan sonra... Halktan, özgürlükten, emektan yana evlatlarını asa asa, eze eze bu hale geldi bu ülke...
Bir çıkış bulacaksak, baharı ve barışı göreceksek, eğitimde ve sağlıkta bile "paran kadar" dönemini bitereceksek; bütün bu "yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz bir şey" olmalı. Gelmekte olan bahar ve hayat bize yapılacakları fazlasıyla gösteriyor.
Anlayabilirsek, ne mutlu...