Sorunların üstünü ‘din’ bile örtemez!

İç politikada gelişmeler, tam; “4+4+4’ü geçirmek için Meclis’te sıkıyönetim ilan edilmesiyle başlayan geçen hafta, 4+4+4’e, Kur’an-ı Kerim ve Hazreti Muhammed’in hayatının “seçmeli ders” olarak eklenmesi, “Kürtçe’nin seçmeli ders olması”nın reddedilmesiyle sonlandı”, diyecekken öyle olmadı. Normalde resmi tatil olan cumartesi günü de elektriğe yüzde 9.2, doğalgaza yüzde 18.72 zam yapıldığını öğrendik. Ayrıca haftanın sonunda 4+4+4’ü çıkarmak için fedakarca mücadele eden AKP’li vekillere yemek verildi. Ankara Valisi ise yasanın Meclis’ten çıkma süreci olan iki gün boyunca, Ankara’da öğretmen döven polise gayretlerinden dolayı teşekkür mesajı yayımladı.
Ve Başbakan Erdoğan, cumartesi günü, zaferini TUSKON’un toplantısında Fetullah Gülenci patronlarla kutladı! Ve 4+4+4’ün en çok patronlara yarayacağını da huzurlarında yineledi.
Başbakan, 4+4+4’ü “rakiplerini açığa düşürüp ezip geçtiği bir girişim”, “yeni bir siyasi zafer” olarak sunsa da eğitimin bütün geleneksel devasa sorunları da durmaktadır. Dahası, Kur’an öğretimi, Hazreti Muhammed’in hayatı gibi eğitimin içeriğindeki dini dozu arttırma amaçlı “seçmeli derslerin” mahzurları da bugün söylenip geçildiği kadar basit sorunlara yol açmayacaktır. Çünkü dinin devlet tarafından, “din illaki budur” diye “öğretilmeye” kalkılması (Başbakan öğretmeyi de aşarak “din eğitiminden” söz etmektedir) bütün bir Hıristiyan ve İslam Ortaçağını kapsayan din ve mezhep savaşlarının başlıca nedenlerindendir. Laisizm, kapitalist sistemin dinle devlet işlerini ayırarak bu toplumsal çatışmalara bulduğu tek gerçekçi çözümdür. Ve AKP Hükümeti bütün bu tarihi gerçekten habersiz gibi hareket ederek, Türkiye gibi farklı dinlerin, mezheplerin, sayısız tarikatların, cemaatlerin olduğu (her tür müdahaleye de açık), bir ülkede din eğitimini devletin işine dönüştürerek, toplumu kendi anlayışına göre bir “dindarlar toplumuna” dönüştürme hayalini kurmaktadır. Ancak bu AKP ve hükümeti için olsa olsa bir Pirus zaferi olabilir!
Bakmayın şimdi dini kesimlerin hükümetin bu girişimini alkışlarla karşılanmasına. “Nasıl bir din”, “Kur’an’ın nasıl bir yorumu”, hatta “Hazreti Muhammed nasıl bir hayat yaşadı” tartışması bile büyük çatışmalara yol açabilir. Üstelik bu çatışma sadece “ulemanın” kendi içinde, laikler ve olmayanlar arasında değil, öğrenciler, tarikatlar, cemaatler ve mezhepler arasında da yayılacaktır. Çünkü din eğitimi, Başbakan'ın ifade ettiği gibi “canım isteyenin çocuğunu gönderdiği isteyenin göndermediği bir özgürlük meselesi” değildir. Çünkü formülasyon bu kadar masum olsa bile “seçmeli dersler” etrafında oluşacak kamplaşmalar, bu derslerin içeriği etrafındaki tartışmalar bütün bir tarih boyunca olduğu gibi yeni kamplaşma ve çatışmalar için yeni gerilimler oluşturacaktır. Hele dinin bu kadar siyasileştiği Türkiye’de, dinin din olarak kalmayıp tartışmaların siyasi kutuplaşmalarla birleşeceği, okuldan camiye, partilerden Meclis’e taşacağından şüphe etmemek için bir neden yoktur.
Devletin din öğretmeye kalkması demek dinler, mezhepler, tarikat ve cemaatler arasındaki kavganın toplumun her katında yayılmasının en kestirme yoludur. Bunu Cumhuriyet, bugüne kadar “laisizm” adı altında (gerçekte laiklikle bir ilgisi olmayan) “resmi bir din” dayatarak önlemeye çalışmıştır. Şimdi ise AKP Hükümeti ve Erdoğan bunu, açıkça kendi anlayışları olan bir dini, bir mezhebi dayatarak yapmaya yönelecektir. Bunun nasıl büyük huzursuzluklara, kavgalara ve çatışmalara yol açacağını uzak olmayan bir zamanda göreceğiz.
Dahası 4+4+4’ün diğer ayağını oluşturan eğitimin özelleştirilmesi de yine önümüzdeki birkaç yıl içinde eğitimin masraflarının halkın sırtına yıkılması olarak biçimlenecektir.
Bugün “Ailelerin çocuklarını kendi geleceklerine karar vermesi” gibi bir özgürlük nişanesi olarak gösterilen yaklaşımın gerçekte eğitimin yükünün tümüyle devletin sırtından alınıp aileye yıkılmasıyla sonuçlanacağı da yakında, tıpkı sağlık alanında olduğu gibi görülecektir.
Bu yüzden de CHP ve geleneksel laik çevrelerin AKP Hükümetini 4+4+4’le “dindar nesiller yetiştireceği” ve “artık kendisine yıkılmaz bir temel oluşturduğu” gibi karamsar sonuçlar çıkarmak elbette yersizdir. Çünkü bu karamsarlığın savunucuları, eğitime, topulumun geleceği olan çocukların, gençlerin eğitilmesine, AKP ile aynı pencereden ama sadece aynı pencerenin öteki tarafında durarak bakmaktadırlar.
Sınıf farklılıklarının bu ölçüde kendisini hissettirdiği bir eğitim düzenlemesinde bu farklılıkları, bu eğitimi Ortaçağ değerleriyle daha da geriye götürme gayretlerini hiçbir dini, mezhepsel propaganda uzun süre örtemez. Bütün dersleri din dersi yapsalar bile bunu başaramazlar, başaramayacaklar. AKP; laisizmle kapatılmaya çalışılan “Pandoranın Kutusunu” yeniden açmıştır!
Onun içindir ki, bu köşeden 4+4+4’ün gündeme gelmesinden beri, sıkça “Aslında parasız, demokratik, laik, bilimsel eğitim mücadelesi yeni başlamıştır” denilirken de bu temel gerçeklere işaret edilmektedir.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et