‘Özgür Gündem’ ve esir medya
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bugüne dek sadece tek bir “Düşman”la(!) sürekli olarak savaşmıştır. O da, kitap, gazete, dergi, broşür gibi basılı eserler ile plak, ses bantları, kaset gibi müzik eserleri ve filmlerdir. Teknoloji ilerledikçe, yukarda söylediklerimin yanına televizyon eserleri, İnternet, CD falan eklenmiştir.
Hiçbir şeyden korkmayız biz Türkler, ammaaaa… Ama işin içine kitap, gazete ve benzeri şeyler girince, ödümüz şeyimize karışır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yönetenler, bu korkularının belgesini 1965’te kitaplaştırmışlardı. Sonra bu kitaptan bile korkmuşlar, üzerine kırmızı “Gizlidir” yazısını basmışlardı. Öylesine korkuyorlardı ki, bu kitabı savcılar da, yargıçlar da, milletvekilleri de, hatta adalet bakanı bile hiçbir şekilde temin edemiyorlardı.
Büyük boy, 600 sayfalık bu kitapta milyonlarca yasak vardı. 600 sayfaya nasıl bu denli yasağın sığabildiğini hiç merak etmeyin. Biliyorsunuz, demokrasilerde çare tükenmez. Bakanlar Kurulu kararı alıyorlardı. Örneğin, “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde basılmış ve basılacak tüm kitap, dergi, gazete, ses bantları, plak ve filmler yasaklanmıştır,” diyorlardı. Yalnız SSCB’yle yetinmemişlerdi, Macaristan, Polonya, Demokratik Almanya, Bulgaristan, Çin, Romanya ve başka sosyalist ülkelerde basılanlar da aynı yoldan yasaklanmıştı. Ama Küba’yı ve Vietnam’ı unutmuşlardı, yasaklamamışlardı.
Öylesine komik yasaklar vardı ki… Örneğin Türkçe ve Kürtçe basılmış Mevlüt’ler yasaktı; Karınca Duası da, Çekirge Duası da, Stalin’in, Lenin’in, Marx’ın ve diğerlerinin eserleri de; Haçaturyan’ın bazı eserleri de, “Halime’yi samanlıkta bastılar” adlı plağı da yasaktı.
Ciddiye alınmayacak “Devlet yasakları” sayfalara serpiştirilmişti. Örneğin SSCB’de basılmış ve basılacak tüm plakların Türkiye’ye sokulması yasaktı. Ama aynı dönemde çıkan bir Bakanlar Kurulu kararı ile SSCB’de basılmış MK yayınevinin ya da plak firmasının yayınladığı plakların Türkiye’ye girişi serbestti, Türk kültürüne yararlı olduğu gerekçesiyle.
Başka bir “Komik yasak” da bir Rus parçası için verilmişti. “Kalinka” adlı bu parça yasaktı, ama yasak olduğu dönemde devletin radyoları (o zamanlar televizyon yoktu) bangır bangır yayınlıyorlardı, “Kalinka”yı. Devlet, devleti iplemiyordu anlayacağınız. Devletimi ben de örnek almıştım. O zamanlar yayınevim vardı. O listeye bakıp, birkaç yasak yayın seçtim ve yayınladım. İnanmayacaksınız ama, tek bir tanesi için, değil toplatılma kararının çıkması, soruşturma bile açılmamıştı. İki isim vereyim: “Amerika, Amerika” ve “Yeniden Çarmıha Geriliş”. Ama Türkiye’ye girmesi serbest olan ve yayınladığım kitaplardan 38’i toplatıldı, bir bölümünden mahkumiyet bile aldık…
Düşünün, Nâzım Hikmet’in yazmadığı bir kitap bile yasaklanmıştı.
Dün, Nâzım Hikmet’in yazmadığı kitabı yasaklıyorlardı, bugün de basılmış kitaplar yüzünden dava açılıyor. Yok aslında birbirlerinden farkları, dün de basılı eserlerden korkuyorlardı, bugün de… Dün Halime’yi samanlıkta basılmaktan kurtardılar, yasaklarla, ama bugün günde 5 kadının katledilmesinden kurtaramıyorlar.
“Özgür Gündem”i yine yasakladılar. Dünyada en çok gazetecisi içeride olan ülkeler arasında birincilik kürsüsünü zorlayan Türkiye için bile yüz kızartıcı bir olay, “Özgür Gündem”in yasaklanması. Hele hele “Bizde demokrasi tamdır, özgürlükler doruk noktasındadır,” diyenlerin yüzünde patlayan bir tokattır bu olay…
“Özgür Gündem”i yasakladılar. Ne acıdır ki, bir gün kendi başlarına geldiğinde salya-sümük ağlayacak olan “Esir Medya” bu olay üzerinde durmadı. Bilmem hangi kentimizde birahanelerin kent dışına taşınması, Türk erkeklerinin yüzde 38’inin sigara kurbanı olması, bilmem hangi alışveriş merkezinde bir kuyumcunun intihar etmesi, bir şarkıcımızın eski karısı ile yeni sevgilisinin kavgası, hatta ve hatta, Suriye liderinin eşi Esma’nın bilmem kaç bin liraya aldığı ayakkabısı, bir ülkenin güzellik kraliçesinin erkek çıkınca tacını kaybetmesi medyamızda haber oluyor, ama “Yeni Demokrasinin Kalesi”(!) diye gaskallanmaya çalışılan Türkiye’de bir gazetenin yayınına engel olunuyor, üzerinde durmuyorlar…
Galiba şu söz çok doğru: “Ne kaa Esir Medya, o kaa Demokrasi…”
Not: (Yazı hazırlandıktan sonra Özgür Gündem’in kapatma kararı kaldırıldı. B.H.)
NAKLEN YAYIN OLACAK MI?
Yarın Evren’le Şahinkaya’nın ilk duruşmaları varmış. Bununla ilgili haberin girişi şöyle:
“12 Eylül darbesine ilişkin açılan davada 4 Nisanda hakim karşısına çıkacak olan eski Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, yaş ve sağlık durumlarını gerekçe göstererek ifadelerinin Sesli ve Görüntülü Sistem (SEGBİS) yoluyla evlerinde alınması için mahkemeye başvurdu. Mahkemenin talebi kabul etmesi durumunda, Evren ve Şahinkaya’nın evleri ile duruşma salonu arasında video konferans bağlantısı kurulacak. Mahkeme heyeti, bu yolla sanıklara sorularını yöneltecek.” (Cumhuriyet, 22.3.2012)
Bence bu ilk duruşma tüm düzen televizyonlarından naklen yayınlanmalı. Hem duruşma, hem de duruşma sonrası… Ben daha çok duruşma sonrasını merak ediyorum, acaba tavlayı çok seven K.Evren, arkadaşı T.Şahinkaya ile bir el sanal tavla maçı yapar mı? Çünkü biri Ankara’da, öteki İstanbul’da. Böyle bir olanak da sık sık ellerine geçmez de…
Evrensel'i Takip Et