Suriye Ulusal Konseyi
Hafta sonu İstanbul’ da “Suriye’ nin Dostları” toplantısı yapıldı. “Suriye’nin Dostları” Libya’nın da “Dostları”. Emperyalistler, Libya’da yaptıklarının bir benzerini Suriye’de yapmaya çalışıyor. Fakat, Suriye ile Libya arasında bazı farklılıklar var ve “Dostlar”ı bu farklılıklar zorluyor.
Farklılıklardan önce, benzerliklere kısaca değinmek gerekir.
Komplo teoricilerinin iddialarının aksine, kuşkusuz ki, Libya ve Suriye halkı Arap Ayaklanmalarından etkilendi ve kendiliğinden gösteriler bu iki ülkede de diğer pek çok Arap ülkesindeki gibi başladı. Kendiliğinden başlayan kitle gösterilerinin başlıca talepleri demokrasi, özgürlük, diktatörlüklerin son bulması idi. Her iki ülkede de diktatörlüklerin uzun yıllar süren baskıcı rejimleri hüküm sürüyordu. SSCB yıkılmadan, her iki ülke de bağlantısız ya da SSCB’ye yakın gibi görünse de, son yıllarda batılı emperyalistlerle ilişkilerini iyice geliştirmişlerdi. Ve iki ülkede de (elbette başka bazı Arap ülkelerinde de) halkın haklı talepleri, emperyalist ve gerici güçler tarafından istismar edildi.
Farklılıklara gelince.
Libya’da aşiretler hâlâ varlığını sürdürüyordu ve Kaddafi’ye karşı Bingazi’nin başını çektiği bölgesel ve aşiretler ittifakına dayanan bir muhalif güç kısa zamanda ortaya çıktı. Böyle bir siyasi güç, ordunun bölünmesi ile, yine kısa zamanda silahlı bir güce de kavuştu. Emperyalistlerin böyle bir gücü desteklemeleri ile (para, silahla ve siyaseten) Kaddafi kısa sürede devrildi ve yeni iktidar kuruldu.
Suriye’de ise, Beşar Esad iktidarına karşı ne Libya’ daki gibi güçlü aşiretler ittifakı, ne de Tunus ve Mısır’daki gibi güçlü kitle gösterileri ortaya çıktı. Önceleri, Arap Ayaklanmalarında etkilenen ve özgürlük, demokrasi talepleri ile ortaya çıkan kitle gösterileri, bir süre sonra Selefilerin silahlı eylemleri ile geri çekildi. Esad diktatörlüğünden usanmış kitleler, Selefilerle aynı safta görünmemek için geri çekildiler. Hatta, bunların bir kısmı Selefilerin olası iktidarına karşı Esad diktatörlüğü karşısında tarafsız ya da Esad yanlısı duruma düştüler. Selefilerin silahlı mücadelesi Suriye toplumunu sünni ve Nusayri olarak da siyasi olarak bölemedi. Ciddi bir Sünni nüfus, Selefilere karşı Esad iktidarını destekler oldu. Suriye’de Müslüman Kardeşler de Tunus ve Mısır’daki gibi geniş bir tabana sahip değildiler ya da oralardaki gibi kısa sürede Sünni kitleleri örgütleyemediler.
Suriye içindeki ve dışındaki bir diğer muhalif kesim ise bir süre öncesine kadar Esad diktatörlüğünün bir bürokratı, askeri ya da spekülatörü olarak tanınan kişilerin, iktidar çatışması ya da çıkar çatışması nedeniyle Esad karşıtı pozisyona düşenlerden oluşuyordu. Bu sözde muhalifler ise Suriye halkına güven vermiyordu.
İşte, İstanbul’da toplanan “Suriye Ulusal Konseyi” de böyle itibarsız bir grup muhalif ve “Suriye Halkının Dostları” adıyla gerçek yüzlerini maskelemeye çalışan emperyalistler ve gericiler tarafından Suriye halkının gerçek temsilcisi olarak lanse ediliyorlar.
Bir grup çıkarcıdan ibaret olan Suriye Ulusal Konseyi’nin Suriye Halkını peşine takıp Esad’ı devirmesi mümkün değil. Böylesine tabanı, desteği olmayan bir hareketin emperyalistlerin silahlı desteğini alarak Libya’daki gibi bir askeri hareket başlatması da kısa dönemde mümkün değil.
O halde, Suriye meselesi daha uzun süre şimdiki gibi gerilimlerle sürecek.
Dileğimiz, çeşitli gerici güçlerin kıyasıya çatıştığı böyle bir süreçte, Suriye halkının en az zararı görmesidir.
Evrensel'i Takip Et