06 Nisan 2012 09:44

II. Dünya finansal krizi (2)

II. Dünya finansal krizi (2)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yazımızın ikinci bölümüne ‘Tüm dünyayı kasıp kavuracak bir II. Dünya Finansal Krizi’nden söz etmenin maddî temelleri var mıdır?​’ sorusunu sorarak başlayalım.
Bu soruya cevap olarak onlarca gerekçenin ya da nedenin alt alta sıralanabilmesi mümkündür. Ancak, kafa karıştırmaya gerek yok. Hâlihazırda mevcut, ortada açık bir biçimde varlığını sürdürmekte olan ve bilinen belli başlı unsurlar böylesi bir gelişmeyi tetikleyecek niteliktedir.
Bunlardan ilki, geçen hafta da çok açık bir biçimde ifade etmiş olduğum gibi ABD’nin borçlarının büyüklüğü ve bu büyüklüğün de giderek artıyor olmasıdır. ABD’nin borç/GSYİH oranı şimdilik % 100’ün üzerine çıktı ve %107’e ulaştı. 2025 yılı içinse bu oranın %160’lara ulaşacak olması beklentileri konuşulmakta. Bunun yanı sıra ABD hükümetinin henüz karşılığı olmayan ve fakat yerine getirmesi gereken diğer yükümlükleri ve bu yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekliliği masada durmaktadır. ABD şu an için aylık 125 milyar USD civarında bir borç ödemesi gerçekleştirmektedir. Şubat ayı başında borç tavanı senato’dan çok az bir oy farkıyla da olsa geçti ve borçlanma tavan 1,2 Trilyon USD daha yükseltti. Bu ilâveyle aylık borç ödemesinin sürdürülebilmesi ancak Ekim 2012 tarihine kadar mümkün. Sonrası, kaçınılmaz bir biçimde borç tavanının yeniden yükseltilmesi gereğini kaçınılmaz kılmaktadır. Böylesi zorunluluklar ortadayken, faiz oranlarını yükseltmesi mümkün mü? Aylık olarak gerçekleştirilen ödemelerinin 125 milyar USD’nin üzerine çıkmasını istiyorsa ya da bu göze alınabiliyorsa yükseltilsin. Ancak, zaten de açıklanmış olduğu gibi 2014 sonuna kadar faiz oranlarına dokunmayacağı belli.
İkincisi, buradan hareketle ABD Hazine borçlarının niceliksel genişleme yoluyla monetizasyonunun kaçınılmazlığıdır. Kimse bu hafta başı salı günü açıklanan FOMC tutanaklarından QE3’e ilişkin bir sinyalin çıkmamış olmamasına bakılmasın. Bundan önce de zaten FED’den bu yönde bir açıklama gelmemişti. Yani yaklaşık 8 aydır zaten böyle bir sinyal bir verilmemekte, değişen bir şey yok. Ancak, niceliksel genişleme kaçınılmazlığını daha önceki yazılarımda da açıklamıştım. ABD’nin hâlâ çözümleyemediği konut piyasasındaki gelişmeler ve söz konusu piyasa ilişkin faiz oranlarının artmasının yanı sıra ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin de iki ay öncesinin %1,78’lik düzeyden bugünlerde %2,268’e yükselmesi QE3’ü ister istemez kaçınılmaz kılıyor. Bunundan başka operational twist’in yani kısa vadeli tahvillerin uzun vadelilerle değiştirilmesi süreci Haziran ayında sonlanıyor. Ya sonrası?
Üçüncüsü ise bu çerçevede ortaya çıkacak fiyat enflâsyonuyla birlikte piyasadaki USD miktarının artması ve dolayısıyla da, değer yitirmesiyle yüksek faiz oranlarının kaçınılmaz bir biçimde yükseleceği yönündeki beklentilerin artacak olması.
Tüm bunların yanı sıra Kasım 2012 seçimleri veri iken finansal sistemin istikrara kavuşturulması gerekliliğine ilişkin siyasî hamlelerin gelmesi zorunluluğu şimdiden açıkça kendini belli etmektedir. Durum bu olduğu halde siyasî kanadın şu an için atalet içinde olduğu da bir gerçek.
Hâl bu olduğunda, Yunan trajedinin sahnelenerek ABD Ekonomisi’ndeki kötü gidişatın perdelenmesi biçiminde birkaç aydır sürdürülen oyunun, şimdi de başta İspanya olmak üzere, İtalya ve Portekiz piyesleriyle sahnelenmesi çalışılması sürdürülecek olursa, yaşanacak gelişmelerin ne olacağı bilinmez bir durumu ifade etmemektedir.
Kısaca, ABD’deki siyasîlerin münhasıran ABD seçmenin refahını artırmaya yönelik ya da en azından yeni bir kriz ortamında işsiz kalmalarının önüne geçecek kararları almaması süreci devam ettirilirse, sorunun hem ABD ve dolayısıyla da, hem de dünya ekonomisi için zora gireceği tereddütsüz bir gerçekliktir: Yeni bir yıkım.
Bakalım bizim basiretsiz Ben bu oyunu ve ABD Ekonomisi’nin ılımlı da olsa düzelme yolunda olduğu biçimindeki sahte dünya pompalamasını daha ne kadar sürdürecek?
Selâm ola.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa