Dürüstlük dersi verebilecek devlet aranıyor
Fotoğraf: Envato
Ortadoğu’da işlerin sanıldığı kadar kolay arabuluculuk yapılamayacak ölçekte karmaşık olduğunu anlamak için çok yetenekli olmak gerekmiyor. Başbakan Erdoğan, İran’dan nasıl bir tavır bekliyordu bilmiyoruz ama ne tür bir durumla karşılaştığını görüyoruz. Feci bir hayal kırıklığına uğramış olma halini yansıtan “dürüst davranmıyorlar” sözü, çok şeyi ifade etmeye yetiyor. İran’ı bir kenara bırakıp soralım. Peki kim dürüst davranıyor? Devletler arası ilişkilerde ilkesizliği başarı kriteri olarak gören zihniyetlerde mi dürüstlüğü arayacağız?
Kendi yurttaşına karşı dürüst davrandığını iddia edebileceğimiz kaç ülke yönetimi var? Hizmet ve hesap vermekle sorumlu olduğu yurttaşına karşı dürüst davranma ihtiyacı hissetmeyen rejimlerin başka ülke yönetimlerine karşı dürüstlüğü ne anlam ifade eder?
Önce Cumhurbaşkanı Gül ve ardından Başbakan Erdoğan’ın İran konusundaki mesajları suların ısındığını gösteriyor. Dahası Suriye konusundaki frenin, İran konusunu önceleme iradesinden kaynaklandığı tezi gün geçtikçe güçleniyor. Dünyaya “Kürt sorunu” penceresinden baktığı bilinen bir Türkiye’nin oyun kuruculuğu bir yana arabuluculuk rolü bile imkansız gözüküyor.
Herkesin talebini, olmazsa olmazlarını netleştirdiği bir dönemde arabuluculuk beyhude çabaya dönüşür. Bırakın tarafsızlığa dayalı güvenilirlik iddiasını kavgayı ayırma çabasına rağmen yumruğun en kolay ulaştığı taraf olma ihtimali yükselir. Tam da bu noktada Kürt sorunu, korkan göze batan çöp işlevini üstlenirse şaşırmamak gerekir.
Ekonominin tehlikeli sinyaller verdiği bir ortamda, işçi ölümlerinin üstünü örterek sadece büyük patlamayı geciktirebilirsiniz. Ankara’da 12 Eylül ile hesaplaşma adına oynanan tiyatro ve demokrasi şovu bir noktadan sonra her şeyin altüst olmasını engellemeye yetmez.
Anayasa mahkemesinin CHP’ye verdiği üst üste para cezaları beni son derece şüphelendiriyor. Cumhurbaşkanının görev süresi ile ilgili yasanın iptali ihtimali artıyor. Mahkeme başkanının açıkça verdiği mesajı da böyle okumak gerektiğini düşünüyorum
Türkiye yaz sonunda cumhurbaşkanlığı seçimi yapmak zorunda kalırsa bu işin “anayasa” tartışmalarında ne anlama geleceğini tahmin edebilirsiniz.
Yetkileri biraz daha arttırılmadan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna “dürüst devlet” duyarlılığı yüksek bir zatın çıkartılması herkesi rahatlatacak gibi gözüküyor. Kürt sorununun çözümü beklentileri de ancak böylece daha erken bir takvime çekilmiş olur.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00