Nisan şakası gibi...
“Aklın yolu birdir” derler ya, bu derece bir olacağını hiç düşünemezdim. Sosyalist olmayan yapısıyla sosyalist enternasyonale katılıp “yoldaşlar” diye seslenen Kılıçdaroğlu’yla bile ussal birlik sağlayamamışken, dindar gençlik yetiştirme eğilimindeki Başbakanla aynı şeyi düşünmüş olmak beni korkuttu açıkçası. Kendimden kuşkuya düştüm, bana bir şeyhler mi oluyor korkusuyla.
Yıllardır, gerçek kişilerin, yani insanların işlediği suç yüzünden tüzel kişilere, yani kurum ve kuruluşlara yaptırım uygulanmasının yanlışlığını bağırıp dururum. Çünkü, tüzel kişilerin, suç işleme niteliklerinin olmadığını, suçu işleyenin gerçek kişiler, yani insanlar olduğunu savunurum. Hayvan Sevenler Derneği adındaki kuruluşta horoz dövüştürülmesinin suçu ne dernektedir; ne de dövüşen hayvanlarda, doğrudan doğruya dövüştüren insandadır örneğin. Ne ki en büyük yaptırım derneğe uygulanır ve kapatılır. Dövüştürenler ise paraya çevrilen ya da ertelenen yaptırımlarla ödüllendirilirler ve salıverilirler sokağa. Sonra da Hakiki Hayvan Sevenler Derneği ya da Öz Hayvan Dostları Derneği adıyla yeni bir çatı oluştururlar ve hayvan sevmeyi(!) buralarda sürdürürler.
Geçtiğimiz günlerde oynanan başı büyük; ama oyunları küçük iki takımın karşılaşmasında konuk takımın çalıştırıcıları ufak tefek yara alıyorlardı durdukları yerde. Kendini bilen(!) bir yönetici de, bunu üç beş kendini bilmezin yaptığını söylüyor; ama beş on bin kendini bilen(!) yandaşın o kendini bilmezlere engel olmamasına aldırmaz görünüyordu. Oysa birilerinin yaptığı; kimilerinin de yapmadığı işler yüzünden o çok sevdikleri(!) kuruma kesilecekti fatura. Yaralamaya neden olan yandaş poşu taksaydı hemen içeri alınmıştı. Ne kulübüne, ne okuluna kapatma uygulanırdı.
Bu ülke sınırları içinde aynı kişilerce kurulmuş olan MNP, MSP, RP ve benzeri kısaltmalı pek çok parti kapatılmıştır. Ama o partilerin kapatılmasına neden olanlar şöyle ya da böyle, orada ya da şurada siyasetin topunu sürüp durmaktadırlar bilindiği gibi. Bütün bunlardan sonra onca partinin kapatılmış olmasının boşluğu üzerine kafa yormaz mı insan?.. Ve emekli, emeksiz tüm paşalar içeri alınmışken; yasa dışı horoz dövüşü yapıldığı, yapılacağı ileri sürülen silahlı birliklerin açık olması üzerine saçma sapan düşünceler üretmez mi!..
Şimdi devletin orasında burasında iş tutanlar, sık sık kapatılan siyasal bir kuruluşun etkin üyeleri; üstelik de devlet yardımını iç ettiği mahkeme kararıyla belirlenmiş bir genel başkanın dava arkadaşı değiller miydi!?.. Onlar burada da, partiler nerede? Demek ki kurumları, kuruluşları kapatmanın bir yararı olmuyor, bir caydırıcılığı bulunmuyor. Salt dostlara alış veriş yapıyormuş görüntüsü vermekten öte bir şey değil bu. Önemli olan insandır; insanın da ta kendisidir.
Doğanın en zararlı yaratığı insan da elektriğe, benzine, doğal gaza gelen aşırı eder artışlarını; 12 Eylülün kalıntılarını bir yana bırakıp yeşil alandaki anlaşmalı oynaşmayı suya sabuna dokunmadan bitirme derdinde. En az üç çocukla daha yoksullaşma, daha yobazlaşma, daha eğitimsizleşme çağrısı yapılırken, sürekli zamlarla ocaklar yangın yerine dönüştürülürken, işsizlik giderek artarken, eğitim öğretim merdiven altına çekilirken başbakanla aynı şeyi düşünmek nasıl şaşırtmasın beni. Neyse ki ben onun düşündüğünü düşünmemiştim, o benim düşündüğümü düşünmüştü. Yani, önce ben düşünmüştüm konuyu.
Kapatılmış pek çok siyasal partiden çıkıp gelmiş Başbakan da, bu anlaşmalı oynaşma olayında tüzel kişilerin değil gerçek kişilerin, yani kurumların değil kişilerin yaptırıma uğramasından yanaysa ve bunun altında özel bir takım çıkar düşünceleri yoksa, buna ancak şapka çıkartılır. Hemen yanı başımda “Ara Sıra” yazan Faruk Ayyıldız’ın hatırlattığı gibi, “Bu zamana kadar iktidar kanadında Cemil Çiçek ve Suat Kılıç gibi isimler şikenin sonucunda takımların değil tüzel kişilerin ceza alması gerektiğini savunuyorlar” demesi tam da başbakanın görüşünü açıklıyor gibiydi. Ona göre kurumlar değil, kişiler suçluydu; ama Avrupa’ya gitmesin dedikleri de kişiler değil kurumlar olacaktı. Yani, kulüplerin suçlu ya da suçsuz başkanları, yöneticileri, oyuncuları değil, suça itilmiş ya da itilmemiş kulüpler olacaktı ve kurunun yanında yaş da yanacaktı. Bunun anlatımı da ancak Ayyıldız’ın yazdığı bakanların sözleriyle olabilirdi. Bu durumda, beş yıl Avrupa’ya gidilmemesine ilişkin açıklama önceki söylemiyle çeliştiği için şapkayı çıkartmak çok zor görünüyor. Çıkartıldığında da içinden Bir Nisan Şakası çıkıyordu.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
![Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz](https://staimg.evrensel.net/upload/dosya/284405.jpg)
Sömürge madenciliği felaketinin yıl dönümünde İliç: Toprak zehirli, halk işsiz
İliç siyanür faciasının üzerinden 1 yıl geçti. Hava, toprak ve su zehirlendi; 9 işçi can verdi. Daha fazla altın için kuralsız çalışmanın önünü açanlar aklandı. Halk zehirlenmiş doğa ve işsizlikle baş başa. Facianın ana sorumlularından uluslararası maden tekeli SSR, hisse senedi değerlerinin yükselmesiyle felaket öncesine geri döndü. İliç’teki altın için de “iş birliği içinde olduğu iktidarla” pazarlıkta.
![İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/256045.jpg)
İliç: Madenciliğimizin fotoğrafı
![“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/261948.jpg)
“Üç aya yakın süre geçti, İliç komisyon raporu hâlâ gelmedi”
![‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/284369.jpg)
‘Haklarımızın gasbedilmesine izin vermeyeceğiz’
![KFC ve Pizza Hut işçileri haklarını talep ediyor | Gündem Özel](https://staimg.evrensel.net/images/840/upload/dosya/283993.jpg)
Evrensel'i Takip Et