Kirvem,
“Tuz”la ilgili dilimizde saymakla bitmeyecek kadar deyimlerin olduğu malum. Gerçekten de mesela yavan yağsız bir çorbadan ya da lezzetsiz bir yemekten söz ederken, “tatsız -tuzsuz” lafıyla meramımızı dile getiririz.
Tanrı’nın “yürü ya kulum” diyerek, bu fani alemde kimilerimize bahşettiği maddi olanaklardan nasibini şu ya da bu şekilde bol kepçe alanlar için “tuzu kuru” tabiri cuk oturur!
Sakarlıkla veya kazara elimizden düşürdüğümüz kristal bir bardağın, vazonun, kül tablasının beton zemin üzerindeki şangırtısının hemen akabinde yüzlerce parçaya dağılıp etrafa yayıldığı durumlarda, anında yaygarayı koparıp “Tuzla buz oldu” deriz.
 Bir dostumuzun, sevip saydığımız bir kişinin mesela Kurban veya Ramazan Bayramlarından birinin arifesinde, tatil niyetiyle Antalya’ya giderken geçirdiği bir trafik kazası sonrasında, Antalya yerine  “meçhul”e doğru yelken açması, acımıza, yaramıza “tuz biber” eker.
Ekmeğini yediği, iyiliğini gördüğü kişiye ihanet eden, iyiliğe karşılık tam aksine kötülük yapan, yapılan iyiliği unutan “nankör”ler için “tuz ekmek haini” denirken, diğer yandan  ekmek yedirip, iyilik eden kimseler için onlara duyduğumuz “minnettar”lığı, gönül borcumuzu, üzerimde  “tuz ekmek hakkı” vardır diye vurgularız.
İşi, kazancı yolunda olup, kaygısı tasası bulunmayanlar için “tuzu kuru, sabunu sarı” diye pekiştiririz.
Herhangi bir şey için gereğinden fazla masraf ettiğimizde “Tuzluya mal oldu, pahalıya patladı” derken, şu ya da bu nedenle yorgun argın, sallanıp yalpalayarak yürüyenler için “Tuzsuz helva gibi sallanmak”  deyimini kullanırken, aynı zamanda da bir şeye tat, zevk vermek için, yerine göre o işin “tuzu biberi” oluruz!
Birilerine uzun uzadıya “Yüksekten atıyorsun, ama mantıksız konuşuyorsun, hiçbir şey bilmiyorsun, senin hiçbir şeyden haberin yok” diye uzun uzadıya laf etmektense, işi kısadan alıp, şöyle söyleriz:
 “Tuzlayayım da kokma!”
Aynı anlamsız şeyleri tekrarlayıp, lüzumsuz, boş şeylerle zamanı öldürenlerin bu davranışlarını küçümsediğimizde “Durup durup tuz kavuruyor” deyimi anında imdadımıza yetişir.
“Tuz”la ilgili bilinen en çarpıcı deyim “tuz koktu”dur.
Evet Kirvem, memlekette birbirinin peşi sıra sürüyle konu, gündem varken “tuz” meselesiyle ilgili, üstelik hemen herkesin günlük hayatımızda bolca kullandığı için zaten sular seller gibi ezbere bildikleri bu deyimleri seninle neden mi paylaştım acaba?
Paylaştım, çünkü bunca zamandan beri o mesele, bu mesele, şu mesele derken, giderek “meseleci başı!” kesildiğim halde, yine de ülke genelindeki hiçbir meselemize ne “keskin” zekam, ne de Tanrı vergisi “dehşetengiz” aklım sayesinde ben özüm bile minnacık, “bir tutam tuz” kadar çözüm bulamadığım için gariban gönlüm, bu kez de güftesi ve bestesi rahmetli Şekip Ayhan Özışık’a ait, “muhayyer kürdi” makamındaki “İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm” şarkısıyla çıra misali yanıp tutuşurken, diğer yandan da memleketin hepsi de bir diğerinden çok daha akıllı, fevkaladenin fevkinde zeki, bilumum “devletlu”ların da sürüsüne lanet okuduğumuz meselelerimizi çözme babında yaya kaldıklarını gördükçe daha da çok kahroluyorum Allahvekil!
Kahroluyorum ama ne yazık ki derman, ilaç, merhem babında elimden fazla bir şey gelmediği gibi, ayrıca yeni yeni meselelere farkında olmadan kafayı takınca bu kez de resmen keçileri kaçırıyorum zo!
 Mesela geçenlerde tam da “Durup durup tuz kavurup”  sonra da “şehit”lik kavramıyla ilgili bir mesele etrafında affedersiniz dolap beygirleri misali dönenip durduk: Acaba Hrant Dink, ya da askerde arkadaşı tarafından öldürülen “Ermeni dölü” er Sevag’ın yanı sıra, keza kendi uçaklarımızla Uludere’de, namı diğeriyle Roboski’de bombalarla katlettiğimiz kaçakçı Kürtler şehit sayılır mıydı?
Bu konuda kimilerinin buyurdukları “fetva”lara bakılırsa böyle bir şey asla mümkün değildi. Nitekim Hrant ve Sevag, Müslüman olmadıkları için en yüksek “mertebe” olan “şehit”likten nasiplerini zaten alamazlardı ama, beri taraftan Kürtler de kaçakçılık yaptıkları için…
Yani?..
Yani madem ki yola “tuz”dan çıktık, o halde yine tuzdan bahisle söylemek gerekirse, özüme göre; işte tam da bu “mesele” bile, ülkemizde sadece “Tuzun feci halde koktuğunu” değil, aynı zamanda da, “sözde vatandaş”larının da zaten kırık, zaten yaralı gönüllerinin de bu vesileyle bir kez daha “tuzla buz” oluşunu da, belki de ayan beyan kanıtlıyor ağparik…
Neden?..
Nedenini konuşacağız Kirvem!

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et