7 Nisan 2012

Kara haberler arasında Nar’ın güzelliği

DİĞER YAZILARI
Yüzümüzün karası 16 Ağustos 2014
İnsan sevmek 12 Temmuz 2014
Kavel\'de miyiz hâlâ? 28 Haziran 2014
Camın sırrı 21 Haziran 2014
Yasak bölge 14 Haziran 2014
Organik O.C 31 Mayıs 2014
Bir nefes... 24 Mayıs 2014
Soma\'nın iyi insanı 15 Mayıs 2014
YAZI ARŞİVİ

Utanma da kalmadı artık. Yumuşak söyleme; kibarca soyma, bir bahane üretme... Ne yapıyorlarsa, doğrudan, açıkça, göz göre göre yapıyorlar.
40 günde 62 işçi ölmüş... Madende, barajda, inşaatta, her yerde. Bilebildiklerimiz bunlar. “Haber değeri” görülmeyen, “haberimiz olmayan” kimbilir daha kaç işçi? İstatistikler “her gün üç işçi” diyor da, ne önemi var? Patronların banka hesaplarındaki “rakam”lara dönüşen binlerce insandan söz ediyoruz işte... Babasız kalmış çocuklardan, evlatsız kalmış annelerden, annesiz kalmış bebelerden... Ne uğruna?
Yine bir rakam “yüzde 8 nokta bilmem ne” oranında büyümüş Türkiye. Sevinecek miyiz? Eğer varsa bir maaş, sadece doğal gaz zammı bile, ona yapılan/yapılacak zammı fazla fazla götürmüşken... Büyüyen kim; canı pahasına büyüten kim ortada değil mi?
Asker cenazeleri geldiğinde, Batı illerinde toplu ölümler yaşandığında “yas tutalım” diye yaygara yapanlar, televizyonun, medyanın köşebaşları sessiz. İşçinin yasını kim tutacak? Üst üste gelen işçi ölümleri haber olmuyor, üstelik “patronlara teşvik” canlı yayınlarıyla kutlanıyor! Kim dur diyecek bu “vicdan”sız gidişe?
Ekonominin çarkını canıyla, kanıyla, yoksulluğuyla, acılarıyla döndürenler için kara bir haber daha... Artık “T.C. kimlik numarası ve cüzdan seri no”sunu bildiğiniz herkesin “hangi siyasi partiye üye olduğunu” öğrenebileceksiniz... Muhtarlar zaten bilecek, iş başvurusu yaptığınızda verdiğiniz “kimlik örneği” ile patron adayınız bilecek. Eğer istemediği bir siyasi partiye üyeyseniz, işiniz zor! AKP üyelerine bir şey olmaz kuşkusuz; ya diğerleri?
Alevilerin evlerinin işaretlendiği günlerden geçiyoruz, Kürtlerin linç edildiği zor zamanlardan... İktidar ile arasına mesafe koyan tüm kesimlerin kendini tehdit altında hissettiği günlerden... Hayır fişleme değil bu, fişleme zaten yapılıyor bizzat devlet tarafından... Bu “fiş” kayıtlarının “birileri” ile paylaşılması... Patronlarla paylaşılması, yerel iktidar odakları ile paylaşılması. Hepsinden daha vahim ve kaygı verici olmak üzere “Durumdan vazife çıkaracak bindirilmiş kıtalar”ın erişimine açılması...
Bir ay önce açıklanan “Banka borcu, kira borcu olanların bilgilerinin herkesle paylaşılacağı” açıklanmıştı. Neler oluyor? e-devlet şifresiyle pek çok yasal işlem yapmak da mümkün; ve artık patronlar işçilerinden e-devlet şifrelerini alıyor. “Alıyor” diyoruz, çünkü ekmek aslanın midesindeyken tek başına direnebilmek ne mümkün! Yalnız mıyız bu kadar?
İş vermeyen, hatta işimizi elimizden alan bu sistem, gün gelip işsiz kaldığımızda, üç kuruş maaşla borcumuzu, kiramızı ödeyemediğimizde bizi derin bir “yoksulluk dramı”nın ortasına atmaya hazırlanıyor. Yeni ev tutamayacak, iş bulamayacak, “güvenilmez” bir “sistem dışı fazla”ya dönüştürecek adımlar atıyor. Nasıl bir ikiyüzlülük bu?
 
***
Hep “karamsar” konulardan söz ediyoruz ya, baykuş gibi “kötü haberler” veriyoruz ya, bu hafta niyetimiz farklıydı aslında. Güzel bir festivalden, iyi başarılmış bir kültür olayından söz etmeliydik bugün. Sabahın köründeki bir haber bültenini izleme gafletine düşünce, sonuç yine “kara haber” oldu. Efendim, Cuma’dan beri Antep’teyiz. Gaziantep Üniversitesinde Yönetmen Kazım Öz, Yönetmen Ümit Ünal ve Yard. Doç. Dr. Ali Sait Liman ile birlikte katıldığım söyleşide “Sinema ve Toplum” konuştuk önce, sonra açılış kokteyli ve Ümit Ünal’ın “Nar” filmi geldi... Sinemayı, toplumu ve birbirlerine etkilerini konuştuk epeyce, ama söyleşide “sansür” ve “korku” sözcükleri de geçti epeyce...  Sansürün ikiz kardeşi “otosansür” de elbette... Pırıl pırıl gençlerden birinin “Başımıza bir şey gelir diye korkmuyor musunuz? Bu nedenle kendinize sansür uyguluyor munuz?​” sorusu, her şeyin özeti aslında. Bir bakıma yardım çığlığı, “Korkmalı mıyız?​” diyor, “Susacak mıyız?​” diyor,  “Görmezden mi geleceğiz?​” diyor. Yanıtı çok açık değil mi?
 “Güzel şeyler”den söz edelim deyip, sözün yine aynı yere gelmesi kimin kabahati? Biz festivale dönelim yeniden... Dün Kazım Öz’ün “Dur/Uzak”ı, Önder Uygun’un “Yüzyıllık Çınar: Rıfat Ilgaz”ı, Tayfur Aydın’ın “İz-Reç”i, Ümit Ünal’ın “Gölgesizler”i, Bülent Gündüz’ün “Evdale Zeynike”si, Mehmet Güleryüz’ün “Sessizlerin Sesi: Orhan Kemal”i, Necati Sönmez’in “Gazze’nin Yarası” ve pek çok film daha üç ayrı salonda izleyici ile buluştu. Söyleşiler yapıldı, sinemaya, hayata ve hepimize dair...
Bugün, yarın ve Salı günü de devam edecek filmler ve söyleşiler. “Zenne”yi. “Sudaki Suretler”i, “Kara Vagon”u, “Öfkeli Çılgınlık Karamsar Çile”yi, “Göbeklitepe”yi, “Vodka Lemon”u, “Tahrir”i, “Bu Son Olsun”u ve daha pek çok film ve belgesel filmi izleyeceğiz.
Sanatı ve bilimi yaşamımızın her anından kovma çabası içindeki bir “büyük iktidar” karşısında, kendi gerçeğimizin peşinde koşmak, sorular sormak, yanıtlar aramak için...
Antep’te Nar Sanat Derneğinin bu yıl ikincisini düzenlediği 2. Nar Film Festivali’nden söz ediyoruz. Üzerimize karabasan gibi çöken çoraklığa karşı yola çıkmış ve yola çıkarken ellerinde sadece “bir fikir” olan insanların başarısından... 40 civarında film, filmlerini konuşmak üzere gelmiş yönetmenler, oyuncular, sanatçılar da birer “nar tanesi”ne dönüşüyor onlar sayesinde. Kendileri gibi “nar tanesi” yapıyorlar hepimizi. Kabuğumuzu kırıp parçalanmak ve oraya buraya dağılmak için değil, çoğalmak, paylaşmak, üzerimize gelen her şeye ve farklılıklarımıza rağmen hep birlikte umutlu olmak için... Ne de güzel yapıyorlar!
Onların çağrısıyla bitirelim: “Büyük bir ekonomik gelişkinliğe sahip olmasına rağmen, yaşadığımız şehirde aşırı yoksulluktan kaynaklı son derece dramatik ve derin problemlerin yaşandığını biliyoruz. Bütün bu sorunların çözümü, adaletsizliklerin aşılabilmesi için. Farklı alanlardaki çalışmaların yanı sıra, bilimin, kültürün ve sanatın gücünden de yararlanmamız gerekiyor. Ama özellikle bu şehirde bilim, kültür ve sanat dünyasının kent yaşamıyla kurduğu ilişkinin çok yetersiz ve protokol işlerden öteye geçmediğini biliyoruz. Aynı kaygıları taşıyan ve bu çabaya ortak/destek olmak isteyen herkesi Nar Sanat’a katılmaya çağırıyoruz.”

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et