Tuz meselesi (2)
Fotoğraf: Envato
Kirvem,
“Tuzu kuru” kimi vatandaşlarımız hemen hemen neredeyse her konuda, her alanda az veya çok “yaşam”ın keyfini sürerken, öte yandan bu kristal “tuzluk”lardan nasibini almamış, alamamış, dolayısıyla “tuzu nemli” kategorisinde ömür tüketen kimi yurttaşlarımız da, hani kazara da olsa günün birinde kapılarını çalacak o güzel günlerin özlemiyle gözlerini ufka dikmiş bekliyorlar…
Ülkemizde, daha da doğrusu halkımızın nezdinde yaygın olan kanaate göre, sabreden “derviş”ler madem ki eninde sonunda, ya da günün birinde illa ki “murat”larına ererlermiş, ehh o zaman bir yandan doksan dokuzluk tespihlerimizi şakırdatırken, diğer yandan da “inşallah” deyip, güzel günleri beklemenin kime ne zararı olabilir ki!
Üstelik bundan bir müddet önce memleketimizde “Güzel şeyler olacak” diyen cumhurumuzun gül yüzlü başkanının bu “müjde”sinin ardından, ülke genelinde şu ya bu vesilelerle gelişen olaylara kellemizi dönüp baktığımızda, görünen o ki, gerçekten de o güzel, o mübarek günler taa Roboski’den yola çıkıp, sonra hafif bir tornistanla gelip çatmış, kapımızın eşiğini aşındırıp durmuş ama, bizim bütün bu güzelliklerden yana haberimiz ne yazık ki mafiş zo!
Nitekim uzun lafa hiç mi hiç gerek yok! Nah, işte daha iki gün önce nerdeyse tüm gazetelerimizde yayınlanan, televizyon ekranlarından aktarılan şu habere bir nebzecik göz atmak yeter ka yavrum: “…Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, Paskalya Günü nedeniyle beraberindeki heyetle birlikte Kumkapı’da bulunan Ermeni Patrikhanesini ziyaret etti. Akar ve beraberindeki grubu, burada patrikhanenin yetkilileri karşıladı. Akar, ardından basına kapalı olarak Ermeni Cemaati Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan ile görüştü. Görüşme sonrası gazetecilere açıklama yapan Akar, ‘Hristiyan vatandaşlarımızın idrak etmiş olduğu Paskalya Bayramı dolayısıyla Sayın Patriğe kutlama ziyaretinde bulunduk. Bu vesileyle de Türk Kızılayı olarak patrikhanenin bağılıları olan fakirlere bayram hediyesi olarak gıda maddesi gönderdik. Tüm Hristiyan ailesi kardeşlerimizin Paskalya Bayramı’nı tebrik ediyorum. Kızılay din, dil, ırk ayırımı gözetmeden bütün insanların yardımına koşan bir kurumdur. Buradaki insanlarımız hangi dini inançta olurlarsa olsunlar, bizim kardeşimizdir’ dedi. Açıklamanın ardından Kızılay tarafından gıda maddesi ve giyecek olmak üzere toplam 200 koli patrikhane yetkililerine teslim edildi. Bu arada, Ermeni Cemaati Patrik Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan, sağlık sorunları gerekçesiyle basın mensupları ile görüşmedi.”
Kirvem hani madem ki yüce Tanrı’nın huzurunda konuşuyoruz, madem ki istesek de istemesek de içimizden, yüreğimizden geçenleri zaten harfiyen okuyup biliyor, ehh o zaman hesapça “basına kapalı” denen bu durum, acaba nasıl oluyor da tüm medyada çarşaf çarşaf yazılıp, televizyon ekranlarından büyük bir tantanayla halkımıza aktarılıyor, bunu, ben özüm anlayamadım ama, bu “masal”ı anlayan varsa beri gelsin!
Üstelik “Bir elin verdiğini diğer elin görmemesi” gibi, geleneklerimizde yerleşmiş bu “etik” değere rağmen, sanki “Kör gözüm parmağına” acaba bu arada neyin, ya da kimin fesinin reklamı yapılıyor ?..
Aslında hesapça gariban, fakir Ermeniler için Paskalya nedeniyle Kızılay tarafından yapılan bu yardımla ilgili bu ülkenin başta bittabi ki Patrik Hazretleri’nin yanı sıra, keza diğer “Ermeni dölleri” nin tümü ne düşünür, bitli başlarını nasıl kaşır, hangi “nezaket” kurallarınca kime, kimlere “teşekkür”lerini dile getirir bilemem, ama özüme kalırsa; daha dün Taksim’in göbeğinde, hemi de bu ülkenin “birlik ve beraberliği” nin temini için, en önemli “koltuk”larından birinde oturan muhterem İçişleri Bakanımızın; yani yakim Adı İdris Naim, soyadı Şahin olan “devletlu”nun burnunun dibinde “hepiniz Ermeni’siniz, hepiniz piçsiniz!” pankartıyla ortalarda gezinenlerle ilgili herhangi bir “hukuk”sal işlem yapılmayıp, tam aksine ulu orta yapılan bu “ küfür”, bu aleni “hakaret” elhamdülillah görmezlikten gelinirken, hani sanki “Yarım elma gönül alma” babında, hani sanki biraz da “Dostlar alışverişte görsün” tarzında yapılan bu fasulyeli, pirinçli, makarnalı, nohutlu, salçalı “iane”ler, bu saatten sonra belki gerçekten de kimi fakirlerin tencerelerinde kaynayacak yavan, yağsız çorbalarda bir nebze de olsa “tuz” olabilir mi bilemiyorum ama, kendi payıma yine de Tanrı’nın huzurunda günah çıkarıp dürüstçe söylemeliyim ki, bu gibi “çifte standart”lar bu ülkenin anayasal bir “vatandaş”ı olarak nedense her defasında özümün yaralarına merhem değil, maalesef sadece “ tuz biber” ekiyor ağparik!
Üstelik zerre kadar yalanım varsa, o zaman ekmek, İncil, tuz çarpsın Kirvem!
- Bitmeyen yazı* 05 Nisan 2022 00:14
- ‘Saltanat kayıkları’ meselesi 19 Mart 2022 23:23
- 'Ayıp' meselesi 12 Mart 2022 23:00
- ‘Yamuk beyinler’ meselesi 05 Mart 2022 21:31
- ‘İp ipullah sivri külah’ meselesi 26 Şubat 2022 23:05
- ‘Laklakiyat’ meselesi 19 Şubat 2022 20:45
- ‘Saz çalıp çığırmak’ meselesi 12 Şubat 2022 22:00
- ‘Demirkazık’ meselesi 05 Şubat 2022 23:20
- ‘Minik serçe’ meselesi 30 Ocak 2022 02:15
- ‘Enkaz’ meselesi 23 Ocak 2022 02:43
- ‘Rektifiye’ meselesi 16 Ocak 2022 03:40
- "Aç tavuk" meselesi 09 Ocak 2022 02:30