Kan parası
Fotoğraf: Envato
Kan parası Ortadoğu’da eski bir adettir. Kan davaları ve ölümleri engellemek için bir kan karşılığı ödeme yapılmasıdır.
Bugün yaşadığımız tablo ise bunun tam tersi niteliktedir. Bölgesel hesaplar dolayısı ile birilerinin kan dökülmesi karşılığında para ödemesi alışkanlığına şahit oluyoruz. Birinci Körfez savaşından bu yana muhtelif rakamlar telaffuz edilmektedir. Henüz kamuoyuna yansımış somut miktarlar söz konusu olmasa da Başbakan Erdoğan’ın Suud ve Katar ziyaretlerinin Suriye’ye yönelik girişimlerin finansmanı eksenli olduğu saklanmamaktadır.
Suriye’nin uzun ya da orta vadede bölünmesi ihtimalinin gittikçe yükseldiği herkesin malumu. Bu noktada Türkiye’nin Annan Planı ile kaygıları açıkça yansıtılıyor. Muhaliflerin adeta ateşkesi anlamsızlaştıracak girişimleri hem de Türkiye topraklarını kullanarak hayata geçirmesi, sadece diplomasi koridorlarında değil hayatın her alanında tartışma oluşturacak. Suriye konusunu başından beri dış politika sorunundan çok “iç politika” sorunu olarak algılama ısrarı ile karşı karşıyayız. Konuya gerçekten Suriye halklarının eşitlik, özgürlük ve barışı bağlamında ele alıyor olsaydık bu “iç politika” söylemi başka türlü ve belki daha kolay savunulabilir olurdu. Ama artık Suriye toplumuna yönelik girişimlerde “taraf” gibi hareket ettiğimizi inkar imkansızken, “iç politika” söylemi Türkiye’yi vuracak bir argüman haline gelmiştir.
Soruna “insani” söylemlerle süslense bile mezhebi ve daha çok etnik bağlamda yaklaştığınızda bunun iç politikaya yansıması kaçınılmaz olacaktır. Bölge dışı bir ülkenin Suriye’de taraf olması ile komşu ülkelerin taraf olması aynı sonuçları doğurmaz. Bu aşamada tarihi bağlar ve coğrafi yakınlık avantaj olmaktan çıkıp dezavantaj hatta tehlikeye dönüşür.
Hele üzerine plan yaptığınız grupların beklentisi, karşıt gözüktüğünüz çevrelerinse kaygısı yüksek ise işin sarpa sarma ihtimali kaçınılmaz hale gelir.
Güya iktidarı destekliyor gibi gözüken medya temsilcilerinin maniple amaçlı kamuoyu oluşturma çabalarını da işin içine kattığınızda durum daha da karmaşık hale gelmektedir.
Erdoğan’ın son derece gerçekçi hatta bazen pragmatik siyaset yapma ve söylemi bu eksende değiştirme kabiliyetine rağmen manevra alanı gittikçe daralıyor. Bir anda büyük iç politika kırılmaları ile karşı karşıya kalırsak şaşırmayalım. Atılan adımlar bize sürpriz bir “anayasa mahkemesi” kararı , ya da “kasetler” biçiminde geri dönebilir. Cumhurbaşkanının görev süresi ya da Başbakanın yakın çevresinin özel hayatları masada bekleyen kozlar olmaya devam ediyor.
- Yazılı olmayan kurallar 11 Nisan 2015 01:00
- Muhalefetin gücü ve farkındalık 04 Nisan 2015 00:57
- Katırlar da ağlar 28 Mart 2015 01:00
- Halife efendimiz aldatılmış hükümsüzdür 21 Mart 2015 00:52
- Ben aday olmazsam kim olmalı? 14 Mart 2015 01:00
- Erdoğan’ın faizci arkadaşları ? 07 Mart 2015 00:54
- Türkmenistan modeli dururken ne Meksika'sı? 28 Şubat 2015 01:00
- Kavganın büyüğü 21 Şubat 2015 00:52
- En yeni Türkiye 14 Şubat 2015 01:00
- İşlevsiz parlamento, tutarsız başkanlık 07 Şubat 2015 00:52
- Herkes radikal solmuş meğer 31 Ocak 2015 00:53
- Deli deliyi görünce 17 Ocak 2015 01:00