1 Mayıs’ı 1 Mayıs gibi kutlamak
Fotoğraf: Envato
1 Mayıs’ı işçi sınıfının ve emekçilerin birliğini daha da ilerletmek için bir vesile haline getirmek için konfederasyonlar düzeyinde gösterilmeyen çabanın, hiç olmazsa bazı sendika merkezleri ve şubeler düzeyinde gösterilmesine tanık oluyoruz.
Türk-İş içinde olan ama Sendikal Güç Birliği Platformu (SGBP) olarak bir araya gelen sendikaların Türk-İş üst yönetiminin ayrı baş çekmesi karşısında İstanbul başta olmak üzere tüm diğer merkezlerdeki 1 Mayıs kutlamalarına katılması elbette ki, Türk-İş üst yönetiminin ayrışmacı tutumuna bir tokat olmuştur. Bu elbette 1 Mayıs, daha da önemlisi sınıfın birliği konusunda gösterilen bir hassasiyettir ve bu sendikaların tutumlarını ilerletmeleri, 1 Mayıs’tan öte sendikal hareketin mevzisinin daha ileriye taşınmasında da önemli olacaktır.
Öte yandan yine İstanbul başta olmak üzere Türk-İş’e bağlı sendika şubelerinin, SGBP’de yer almayan kimi sendikaların da SGBP ile birlikte (Türk-İş’in sendikaların yarısından fazlasının Türk-İş’in çağrısına uymayarak 1 Mayıs’a İstanbul’da katılacağı) 1 Mayıs gösterilerine katılacağı belirtilmektedir. Yine Türk-İş’e bağlı pek çok sendika şubesinin de hemen her merkezde düzenlenen 1 Mayıs gösterilerine diğer konfederasyonlara bağlı sendikaların şubeleriyle ve emek örgütleriyle birlikte katılacakları da gelen haberler içindedir.
Benzer bir sınıf duygusuyla hareket etmelerini elbette Hak-İş, Memur-Sen ve Kamu-Sen’e bağlı sendikalardan ve şubelerinden beklememek, bu sendikaların tabanlarından da beklememek bu konfederasyonlara bağlı sendikalara üye emekçilere, hatta şubelere haksızlık olur. Çünkü bu emekçiler bugüne kadar pek çok eyleme bazen kendi konfederasyonlarına ve sendikalarının merkezi kararlarına rağmen katılmışlardır. Kaldı ki bugün söz konusu sendika merkezlerin “1 Mayıs’a katılmayın!” diye bir kararı da yoktur.
Bir örnek davranış da İzmir’de yaşandı.
Bilindiği gibi, konfederasyonlar bölündüğünde Türk-İş, İzmir’de sendika şubelerinin ortak bir başvurusu bulunduğu halde, Türk-İş Bölge Temsilciliği, Türk-İş’e bağlı sendikaların şubelerini, “Türk-İş’in İzmir’de ayrı bir miting yapacağı” konusunda uyarmıştır. KESK ve DİSK’e bağlı sendikaların şubeleriyle değil, Türk-İş’in ayrıca düzenleyeceği mitinge katılmalarını isteyen Bölge Temsilciliği şubeleri ayrıştırmaya kalkmıştı. Ancak sendika şubeleri Türk-İş üst yönetiminin isteği doğrultusunda yapılan bu çağrıya uymayarak, önceden alınan ortak miting kararında ısrar etmiş, İzmir’de Türk-İş’e bağlı sendikaların şubelerinin büyük bir çoğunluğu (toplantıya katılan 27 şubenin tümü) İzmir’de iki ayrı 1 Mayıs yapılmasına karşı çıkmıştır. Bunun sonucu olarak da Türk-İş İzmir’de ayrı bir 1 Mayıs kutlamasından vazgeçmek zorunda kalmıştır.
Bu durumda 2012 1 Mayısı, Ankara’da ve Bursa’da iki ayrı 1 Mayıs mitingiyle kutlanırken, tüm diğer merkezlerde tek mitingler olarak kutlanacaktır. Ancak bu iki ilde de sendika merkezleri olup bitenden doğru dersler çıkarır, tabandaki hatta şubelerindeki yöneticilerin tek bir 1 Mayıs istediğini dikkate alarak (İzmir’deki şubeler başka bir gezegenden gelmediğine göre) ikinci 1 Mayıslardan vazgeçerlerse, Türkiye’deki emek cephesinin birleşmesine de önemli bir katkı yapmış olacaklardır.
Çünkü, emek mücadelesinin sayısız sorunlarla boğuşarak ilerlemek zorunda olduğu bir dönemde doğru olan, konfederasyon ve sendikaların aralarındaki farklılıkları bir yana bırakarak, sınıfın acil talepleri etrafında birleşmek, bu birliğin ilerletilmesinde 1 Mayıs’ın uyandırdığı birlik ve mücadele duygusunu bir vesile olarak kullanmaktır. Ancak bugüne kadar yaşananlar göstermiştir ki, sendikaların ve konfederasyonların üst yönetimlerinin aldıkları bir kararı değiştirmesinde tek gerçekçi dayanak tabandan gelen baskılar olmuştur. İzmir en yakın örnektir!
Dahası üst yönetimler kararlarını değiştirmeseler bile tabandan baskı geldiğinde, fiiliyatta kararlar etkisizleşmektedir. Bu yüzden de iller, ilçeler, özellikle de işyerlerinde farklı sendika merkezlerine üye işçiler ve kamu emekçilerinin, sorunun çözümü ve mücadelenin ortaklaştırılması için girişimlerini cesaretle yapmaları, var olan durumu kabul etmeyen bir girişkenlik göstermeleri, bölüneni birleştirmek için adımlar atması çok önemlidir. Burada atılacak küçük adımlar bile 1 Mayıs’ı 1 Mayıs yapacak en önemli çabalar olacaktır.
Ancak böylece, 1 Mayıs’ı kutlaması şu ya da bu biçimde engellenmiş emek kesimlerinin (*) hiç olmazsa bir bölümünü 1 Mayıs alanına götürebilir, bir biçimde onları 1 Mayıs değerleriyle yüz yüze getirebilirsek 1 Mayıs’ı gerçekten kutlamış oluruz.
(*) Bu köşenin okurları 1 Mayıs gibi bir kutlamada örgütsüz işçi kesimlerinin 1 Mayıs değerleriyle yüz yüze getirilmesi ve mümkünse alanlara taşınmasına çok önem verildiğini biliyorlar. Gazetemiz de hep bu konuda uyarılar yapıyor elbette. Burada sorunun bu boyutuna bu yüzden ayrıca vurgu yapılmadı.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00