Kargaşadan medet ummak
Gerilim yükseldikçe maskeler nasıl da düşüyor ve gerçek yüzler nasıl da ortaya çıkıyor birer birer... İşler biraz sarpa sarmaya görsün, açıklamalar art arda geliyor. Her şey yolundayken saygılıymış, sağduyuluymuş, olgunmuş, duyarlıymış gibi görünenler, beklemedikleri bir sonuçla karşılaşınca bir anda bambaşka birisi olup çıkıyor ve öfkelerini kusmaya başlıyorlar. Zaten normalin çok üzerinde seyreden tansiyon böylesi açıklamalarla iyice tırmanıyor. Derdini açık ve net bir şekilde dile getiren kişi yok denecek kadar az. Tozun dumana karıştığı bu ortamda bolca ima ve gönderme içeren soyut konuşmalar tercih ediliyor. Kimileri belli ki, kargaşadan, belirsizlikten, bulanıklıktan medet umuyor. Yoruma açık konuşmalar herkesin kendine göre anlam çıkarmasına imkan verdiği için yarattığı uzun süreli yankıyla birlikte kargaşayı daha da körüklüyor. Öyle bir ortam ki, kim sesini daha gür çıkarırsa haklı çıkacağına inanıyor. Cazgırlık had safhada. Demeç üzerine demeç yağıyor, taraftarlar yürüyüşler organize ediyor...
Yöneticisinden teknik adamına, futbolcusundan taraftarına kadar herkes alabildiğine gergin. Tabii medya bu gerginliği ranta dönüştürmek için -kışkırtıcı rol oynamak da dahil olmak üzere- elinden geleni ardına koymuyor.
Mutlak kazanma ve rant elde etme anlayışıyla birlikte fanatizmin ve cehaletin hüküm sürdüğü bir ortamda ortaya bundan farklı bir tablo çıkması beklenebilir miydi?..
Lafa gelince herkes, “Çıkarız topumuzu oynarız, yeneriz, yeniliriz, şampiyon oluruz, olmayız hiç önemli değil” şeklinde gayet makul ifadeler dile getiriyor ancak iş pratiğe gelince hiç kimsenin kaybetmeye tahammülü yok. Puan kaybedilen maçların ardından rakibi kutlamak ve rakibin emeğine saygı göstermek yerine, tezgah arayışına girişiliyor. Kendini kandırmanın, taraftarları avutmanın ve oyalamanın en geçerli, en kolay yolu bu çünkü.
TERİM’İN ENDİŞELERİ!
Fatih Terim, 2 puan yitirdikleri Trabzonspor maçından sonra statüye isyan ediyor. Neredeyse, “Ne güzel ligi birinci olarak bitirmiştik. Bu Süper Final de nereden çıktı” diyecek. Sanki bu statü sezon başında belirlenmemiş, son anda alınan sürpriz bir kararla karşılarına çıkmış gibi. “Federasyon, Süper Final’in ardından bu kez başka isim altında yeni maçlar oynatır mı” şeklinde espri yapıyor. Ama öte yandan Fenerbahçe ile puan farkının kapanmasının yarattığı endişe yüzünden okunuyor. Ve de elbette puan kayıplarından hakemi sorumlu tutuyor. Bunu açıkça dile getiremese de, hakemler hakkında çok şey söylemek istediğini ancak şimdilik sabredip sustuğunu belirtiyor. Ama maçtan sonra hakeme hakaret ettiği için ceza kuruluna sevk ediliyor. Ne güzel!.. Kazanırken gülücükler dağıt, sevimli ol, kaybedince hakemlere hakaret ederek onları hedef göster, sonra da futboldaki çirkinliklerden ve gerilimden şikayet et...
Futbolcularından beklediği soğukkanlılığa kendisinin de ihtiyacı olduğunu bilmeli.
“Sezon başından beri dayandık ama bir insan nereye kadar dayanır bilemiyorum” diyerek sezon sonunda konuşacağının sözünü veriyor Terim.
Sezon başından beri neye dayandılar acaba? Sezon başından bu yana onları zorlayan ne vardı ki?..
Tabii Galatasaray şampiyon olamazsa konuşacaktır. O zaman şampiyon olmalarının nasıl engellendiğini(!) öğreniriz. Şampiyon olurlarsa ise bahane ihtiyacı kalmayacağı için o kadar uzun boylu konuşmayabilir. O durumda muhtemelen, her türlü engelleme çabalarına karşın yılmadan, ödün vermeden nasıl mücadele edip mutlu sona ulaştıklarından söz edip bütün futbol kamuoyunun gönlünü okşayan, centilmenlik ve sevgi dolu bir mesajla konuşmasını sonlandıracaktır.
“Galatasaray’a ceza verebilecekler mi” diye soruyor. “Sıkıysa versinler” demeye getiriyor. Yani Galatasaray cezadan muaf mı?.. Suçlu bulunsa da Galatasaray’a ceza verilemez mi?.. Ayrıca Galatasaraylı duruşunun ne olduğunu bildiğinden ve bunu bazılarına da öğreteceklerinden söz ediyor. Kime, ne demek istiyorsa artık?.. Maç sonrasında öfkeyle hakeme küfür, basın toplantısında sakin kafayla tehdit... Ne denebilir ki?.. Sürece ve ortama son derece uygun bir üste çıkma yöntemi...
KOCAMAN İMALAR
Aykut Kocaman da her konuşmasıyla yeni bir hayal kırıklığı yaratıp ülke futbolunun geleceği adına umut veren kişi görüntüsünden hızla uzaklaşıyor. Rakipleriyle ilgili olarak gerginlik yaratıcı açıklamalar yapmaktan bir türlü vazgeçmiyor. Geçen sezon dile getirdiği benzer bir açıklamanın ne kadar büyük bir gerilime yol açtığını bile bile bunu sürdürmesi ilginç. Rakiplerinin kirli oyunlara başvurmuş olabileceğini ima eden laflarla ortamı germenin kendilerine avantaj sağlayacağını ve böylece hedeflerine daha kolay ulaşabileceklerini sanıyor anlaşılan. Başarıyı getiren bir yöntem olarak “kışkırtmayı” benimsemişe benziyor.
“Kişi, başkalarını da kendisi gibi bilirmiş” derler ya. Buna göre, yaptığı açıklamalardan, Aykut Kocaman’ın tezgahlara eğilimli birisi olduğu sonucunu mu çıkaracağız? Trabzonspor’un Galatasaray ile berabere kaldığı maçın ardından, acaba biraz olsun utanmış mıdır?..
GÜNEŞ ‘GÖZ ÇIKARIYOR’
Şenol Güneş çok dolu. İçindekileri ortaya dökmek için konuşuyor ama söylediklerini anlamak kolay değil. O konuştukça kafalar daha da karışıyor. Ülke futbolunun gizli bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığından söz ediyor.
Güneydoğu’ya gönderme yapmasından kastettiği tehlikenin şiddet olduğunu anlıyoruz. Ama şiddet futbol için gizli değil, yıllardır gayet açık bir tehlike. Fanatizm, cehalet ve kışkırtmanın bu kadar derin ve yaygın olduğu ortamlarda şiddetin ortaya çıkmaması mümkün mü? Tabii bu sezona özgü koşullar kalan maçlarda şiddetin biraz daha ürkütücü boyutlara tırmanmasına yol açabilir. Güneş’in, insanların tahrik edilmesine karşı çıkmak için söylediği sözlerin bir kısmı başlı başına tahrik unsuru. Tam bir, “Kaş yapmak isterken göz çıkarma” durumu yani.
Şenol Güneş barış ve adalet isterken, kendisine “Adalet için kan mı dökmemiz gerekiyor” diye soran bazı taraftarlara ne diyeceğini bilemediğini söylüyor. Böyle bir soruya verilebilecek yanıt bilinmez mi?.. Şenol Güneş için zıvanadan çıkmış taraftarlara, “Sakın ha.. Kan dökmek de ne demek oluyor?.. Sonuçta spor yapıyoruz. Evet bazı sorunlar var ama bunları çözmenin yolu kesinlikle kan dökmek değil” yanıtını vermek çok mu zor geliyor?
Ülke futbolu tarihinin en sıkıntılı ve endişe verici sürecini yaşarken sürekli olarak geçen seneki şampiyonluk kupasının kendilerine verilmesini isteyen ve bu yapılırsa her şeyin bir anda düzeleceğine inandığı anlaşılan Sadri Şener’in son konuşmasına ne demeli peki?.. Şener, birkaç gün önce Fenerbahçe maçıyla ilgili olarak, “Bu gerginlik için benim yapacak bir şeyim yok. Fenerbahçe 3 puanla çıkarsa bir yıkım olur, dünyanın sonuna benzeyen bir şey olur” şeklinde konuşmuştu. Egemen futbol anlayışına, mevcut futbol ortamına yakışan sözler bunlar. Bütün sıkıntıların, sorunların çözümünü şampiyonluk kupasına indirgeyen bir yönetici, sportif ve insani değerleri gözeten türde bir açıklama yapacak değildi ya?..
1 MAYIS VE TARAFTARLAR
Taraftar grupları bu yıl da 1 Mayıs töreninde boy gösterdiler. Sporda barış, dostluk, kardeşlik kavramlarını hakim kılmak adına kuşkusuz önemli bir iş bu. Ama katılım, gerek kortej düzeni, gerekse de taşınan pankartlar ve dile getirilen talepler açısından çok daha fazla olumlu etki yaratacak şekilde gerçekleştirilebilirdi. Statlarda duyduğumuz klasik tezahüratlar yerine somut talepler içeren sloganlar seslendirmek daha uygun düşmez miydi? “Fenerbahçe Halktır Yenilmez”, “Halkın takımı Beşiktaş”, “Galatasaray’ın bileği bükülmez” gibi gülünç pankartlar yerine endüstrinin dayattığı rant hedefli spor anlayışının pisliklerini teşhir eden, amatör spor ile birlikte sportif ve insani değerlere sahip çıkan ortaklaşa belirlenmiş pankartlar bu yürüyüşe daha çok yakışmaz mıydı? Herkesin ayrı bir kortej oluşturması yerine, “Yaşasın renklerin kardeşliği” pankartı arkasında tek ve rengarenk bir kortej halinde büyük bir kardeşlik tablosu oluşturmak çok daha sarsıcı bir etki yaratmaz mıydı?
Taraftarlar, 1 Mayıs’ta bile tek bir kortej halinde kol kola yürümüyorsa, statlarda yan yana nasıl maç izleyecekler, deplasman yasağına hangi veriler öne sürerek karşı çıkacaklar?..
Önümüzdeki 1 Mayıs’larda kulüplerden önce sporun taraftarı olduklarını aynı kortejde haykıran rengarenk yığınlar görmek umuduyla bir kez daha tüm emekçilerin bayramını kutlayalım...
Evrensel'i Takip Et