05 Mayıs 2012 08:46

Şike yapsan olmaz!

Şike yapsan olmaz!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yayıncı kuruluşun patronu öyle uygun gördü diye icat edilen “Süper Final”in son dönemecine girildi.
Buraya gelene kadar gösterişli bir isim, yeni logo ve maç öncesi merasimleriyle “süper” olunamadığını öğrendik.
4 haftalık süre kalitesiz futbol, ırkçılık, hazımsızlık, tahkim kurulu rezaleti ve yetersiz altyapı gibi ülke futbolunun kronik problemlerinin hepsine tanıklık etmemize yetti de arttı bile. Son 2 haftadaysa şampiyon belirlenecek ve muhtemeldir ki gerginlik had safhaya çıkacak.
Yayıncı kuruluş ve spor medyası avuçlarını kaşıyarak “Şampiyonluk gerginliği”ne hazırlanırken Türkiye Futbol Federasyonu da endüstrinin “şike, mike” gibi “tatsızlık”lardan olumsuz etkilenmemesi için atılması gereken adımları attı.
Şike iddiaları ilk ortaya çıktığından bu yana, Yıldırım “Yeter” Demirören’in “Türk futbolunun menfaatleri” olarak açıkladığı futbol endüstrisinin çıkarlarının şike operasyonunun geleceğini belirleyeceğini söylemiştik. Bu çıkarların dikte ettiği iki net şey var; birincisi kulüplere ceza verilmemesi, ikincisiyse varsa verilecek cezaların kişilere verilmesi. Bu hususlarda sezon boyu süren pazarlıkların artık pürüzsüz bir şekilde nihayete erdiğine şahitlik ediyoruz (bkz: AKP’nin açıklamaları). Bu uğurda şike cezasını dahi puan silmeye indiren ve açıkça kulüplere “Şike yapın” teşviği veren bir karara da imza atıldı geçen hafta.
Dağhan Irak’ın gazetemizde “Bu ülkede futbolun egemenleri, federasyon yöneticileri, kulüp yöneticileri, futboldan rant sağlayanlar oyunun kurallarını daha fazla kazanabilmek için el yordamıyla ve kasıtlı olarak değiştiriveriyorlar. Bu da şike değilse, ne şikedir inanın bilmiyoruz” şeklinde özetlediği bu süreci en başından itibaren tahmin edebilmiş olmamız asla övgüye mazhar olunacak bir şey değil! Sistemin çıkarları o kadar net ki bu çıkarların savunucularının atacağı adımlar kabak gibi ortada. Öteden beri tek sıkıntı UEFA ve UEFA’nın nasıl ikna edileceğiydi! Bu noktada da Etik Kurulu Raporu ve Platini’nin koltuğunu borçlu olduğu Doğu Avrupa ülke federasyonlarının yumuşak karnı olması özelliği kullanılacaktır.
Yeniden saha içine dönecek olursak; Galatasaray’ın Trabzonspor beraberliği sonrası direksiyonu ele geçirmiş gibi görünen Fenerbahçe, Beşiktaş’a yenilerek özellikle moral motivasyon anlamında büyük yara aldı. Fenerbahçe halen 2 maçı da kazanırsa şampiyon olacak pozisyonda. Ama bunu yapabilecek güçte mi? Açıkçası bu soruya olumlu yanıt vermekte zorlanıyorum. Bu karamsarlıkta sarı-lacivertlilerin Emre-Alex-Sow gibi bir üçlüden mahrum olmasının da büyük payı var elbette. Sezonu kapatan Sow, İnönü’deki maçta sakatlığını henüz atamadığı her halinden belli olan ve Trabzonspor’a karşı da oynayamayacak olan Alex’in yokluğu büyük handikap. Dün Habertürk’te yayınlanan haberle ırkçı hakaretine yönelik raporun sümen altı edildiği ortaya çıkan Emre Belözoğlu’nun durumu da diğerlerinden daha az önemli değil ama Belözoğlu büyük ihtimalle Trabzonspor karşısında ilk 11’de sahaya çıkabilecek. Yine de Fenerbahçe’nin puan kaybetmesi ve Galatasaray’ın kazanması halinde şampiyonluğun rakibe gideceği gerçeği Kanaryaları gereksiz bir stres ve aceleciliğe sokabilir.
Peki ya Fenerbahçe Avni Aker’den muzaffer ayrılırsa? İşte o zaman tarihten aldığı kuvveti de kazanlarını kızdırmak için kullanacaktır Fenerbahçe ve gerçek bir Kadıköy cehennemi Galatasaray’ı bekleyecektir.
Sezon boyunca en iyi takım olduğunu gösterdiğini düşündüğüm Galatasaray ise mevzuubahis senaryoda iyi takım olmanın ötesinde “Şampiyon” olmanın gerektirdiği karakter ve yüreğe sahip olup olmadığının sınavını verecek.
Hadi yine iyisin TFF, yayıncı kuruluş ve bilcümle futbol endüstrisi, böyle gerilim dozu ve reytingi yüksek bir finali şike yapsan ayarlayamazdın!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa