Onları, daha ileri bir mevziden anmak!
Fotoğraf: Envato
Bugün 6 Mayıs; Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in idam edilmelerinin 40’ıncı yılı!
40 yıldan beri ülkemizin ilericileri, demokratları, devrimcileri; sosyalistleri, gençleri, kadınları, her kuşaktan yurtseverleri onları anıyorlar. Onları katledenlerin adları sanları unutuldu, ama onlar 23-25 yaşında gençler olarak 40 yıldır aynı gençlik sıcaklığı ile aynı dinamizmle, aynı coşkun devrimcilikle Türk ve Kürt gençliği başta olmak üzere, ülkemizin her ulustan gençliğinin antiemperyalist mücadelesine, devrim ve demokrasi mücadelesine ilham vermeye, devrimci kararlılık, devrimci fedakarlık, halk ve ülke sevgisinin sembolleri olarak öğretmeye devam ediyorlar.
Yaklaşık son 20 yıldan beri de 1 Mayısla 6 Mayıs arası, 6 Mayıs temalı etkinliklerle “6 Mayıs haftası” olarak biçimleniyor.
Bu yıl da öyle ve birkaç günden beri çeşitli illerde yapılan, olağan zamanlarda pek çok sorunda bir araya gelmesi zor çevrelerin bile, bir araya gelip ortak “anma etkinlikleri” düzenlediği bir hafta 6 Mayıs haftası. Bugün Ankara ve İstanbul başta olmak üzere birçok kentte, gençlerin kitlesel katılımlı yürüyüş ve gösterileriyle tamamlanacak bu etkinlikler.
Evet, bir yandan bakıldığında 6 Mayıs, Türkiye’nin devrim ve demokrasi mücadelesinin üç en önemli önderinin, onların şahsında yaşamlarını devrim mücadelesine adamış devrimcilerin anılarına bir “saygı duruşu”dur. Ama öte yandan 6 Mayıs etkinlikleri, devrim ve demokrasi mücadelesinin sorunlarının tartışıldığı, 40 yıl öncesinin mücadelesinin bize bu konuda ne dediği, onların mücadelesinden nasıl dersler çıkarmamız gerektiğinin tartışılıp bilince çıkarıldığı etkinliklerdir.
Bu açılardan bakıldığında Deniz, Hüseyin ve Yusuf’un kişilikleri, onların ataklıkları, fedakarlıkları, davalarını yaşam pahasına savunmada gösterdikleri kararlılıkları, baş eğmez devrimci tutumları, halka bağlılıkta gösterdikleri sadakat konularında hiçbir tartışma yoktur ve bugün de kökeni ne olursa olsun her devrimci militan bu özellikleri kazanmak için onlardan öğrenmeye, onlardan feyzalmaya devam edecektir, etmelidir de.
Ama “6 Mayıs” dendiğinde onunla aynı madalyonun öteki yüzü olarak gündeme gelen “68 mücadelesi” o dönem ve o günkü mücadelenin karakterine ve bugün o mücadeleden öğrenileceklere gelindiğinde aynı şeyleri söylemek olanaksızdır. Çünkü bazı siyasi çevreler, bu dönemi, sevabıyla günahıyla bir kuşağın devrimci eyleminin ötesinde bugün de yinelenmesi gereken, “devrimci mücadelenin zaferler dönemi” ilan ederek, geçmiş 40 yılın birikimi ışığında bir eleştiriye tabi tutup olup bitenden ders çıkarma yerine, “dönemi”, “eylem biçimini” ve o genç kuşağı efsaneleştirerek, kendi geriliklerine, bugünün sorunları karşısında çözümsüzlüklerine, fraksiyonculuklarına, “kutsal” bir dayanak oluşturmaya yönelmişlerdir. Ve bu dönemin kutsanması çerçevesinde bu çevreler, gençlik içinde dönemin öne çıkan liderlerinin popülerliğini de istismar ederek, 6 Mayıs’ı anmayı da bir rant sağlama faaliyetine indirgemektedirler.
Yine benzer biçimde artık ‘68’le hiçbir duygusal, düşünsel ve pratik ilişkisi kalmamış, tersine ‘68’in ideallerini tam tersine sistemin içinde kendine yer edinmiş, hatta kirli işlere, bulaşmış olsalar bile, böyle günlerde, “68’in sözcüsü” gibi orada burada boy göstermekte, özellikle de 6 Mayıs’a yakın günlerde bir “devrimcileşerek” ortalıkta boy göstermektedirler. Ki, bunların ne ‘68’in o günkü değerleriyle ne de bugün ‘68’i eleştirerek ondan dersler çıkaran, 2012’li olarak mücadeleye katılan gençlerle ya da eski kuşaktan devrimcilerle bir ilişkisi yoktur, olamaz.
Burada sözümüz, ‘68’de bir biçimde mücadeleye katılmış, onun şu ya da bu biçimde saflarında yer almış olmaktan bugün de hoşnutluk duyan, bugün de kendince bir demokrat, haktan yana tutumla yaşamını sürdürürken ‘68’li olarak da övünen kişilere değil elbette. Burada sözümüz, ’68’de o kuşağın içinde olmayı ve Denizleri tanımış olmayı, aynı gençlik hareketi içinde, aynı dost sohbetleri içinde yer almış olmayı bugünkü çıkarları uğruna piyasaya sürenler takımınadır. Örneğin Fethiye’de tecavüzcüleri savunan avukat da, 1977 1 Mayıs katliamına, “solcular birbirini” öldürdü diyen zat da, ona gazetedeki köşesinden “derin destek” atan “solcu gazeteci” de ‘68’in ünlü simalarıdır! Ve bugün de bunlar orada burada ’68 adına ahkam kesmektedir.
Ve bugün 6 Mayıs’ı anmak demek, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde daha ileri, daha mücadeleci bir mevzi tutmak, Deniz’i 6 Mayıs 1972’de darağacından, “Türk ve Kürt halklarının kardeşliği”ne yaptığı vurgunun gereği olarak iki halkın kardeşliği için, Kürt ve Türk kökenli gençliğin ortak mücadelesini daha ileri mevzilere götürmek için çalışmaktır.
Bugün 6 Mayıs’ı layıkıyla anmak demek, Türkiye’nin tüm ileri güçlerini birleştirmek, işçi sınıfı davasını bu mücadelenin merkezine koyan mücadele hattında yürümek demektir. Tersi, ‘68’i bir efsane gibi övgüler eşliğinde anmak, gençliğimizi ileriye değil geriye bağlanmaya teşvik etmek anlamına gelir.
Deniz’i Hüseyin’i Yusuf’u anmak devrimci geçmişimiz, onların ideallerini bugün mücadele bayrağı olarak taşımak da bugünkü görevimizdir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00